NE YAPSANIZ NE SÖYLESENİZ HEP EKSİKYazar - Burcu Çalışkanİnsan bir yakınını kaybedince dünyası başına yıkılır, tüm renkler griye döner ve duygular anlamsızlaşır. Tüm seslere kulaklarınızı tıkarsınız, sadece kaybettiğiniz sevdiğinizin sesini duymak isterseniz. Önce olayın ciddiyetini fark edemezsiniz, hala inanamamışsınızdır ve inanmak için bir çabanız da yoktur; sanki bir anda kapıdan girecekmiş gibi hissedersiniz. Ortalık cenaze için gelenlerle kalabalıktır ama kimseyle konuşmak istemezsiniz, sanki boşluktasınızdır. Oturup öylece boş boş bakarsınız, etrafı pek de umursamadan, umursayamadan. Şaşkın olduğunuzu hissedemeyecek kadar şaşkınsınızdır aslında. İlk söylendiği zaman tepki verememişsinizdir çünkü ölüm ve o insanın adını aynı cümlede bile düşünemezken şimdi beyninizde bundan başka bir şey yoktur ve bunu anlamlandırmaya çalışırsınız. O an onlar sadece sözcüklerdir ve ifade ettikleri bir şey yoktur. İnanamazsınız. Ya hiçbir şey düşünemezsiniz, ya da aklınıza o an düşünebileceğiniz en saçma şeyler gelir, gittikçe daha da bir saçmalaşarak: "bu insanlar ağlıyor, ben neden ağlayamıyorum, neden hissizleştim? Ağlamam mı gerekiyor? Acaba görüyor mu beni şimdi? Ağlamıyorum diye üzülmediğimi mi düşünür?”
Bu saçma düşünceler ve inanamama durumu bir süre daha devam eder. Ta ki gömülene kadar... Gömülürken üstüne atılan her toprak parçasıyla beraber ölüm kelimesi kafanızda daha da bir anlamlanır. Her an kapıdan girebileceğini sandığınız kişinin bedeni toprak altında kayboldukça sizin de onun tekrar canlanacağına dair içinizde bulunan garip ümidiniz yok olur.
Her şey aslında bundan sonra başlar. Etrafınızda üzüntüden intihar edeceğinizi düşünerek peşinizde dolanan kişiler kalmamıştır artık, cenaze kalabalığı da dağılmıştır. Artık siz size kalmışsınızdır. Sofraya bir kişi eksik oturduğunuzda hissedersiniz asıl yokluğu ve acıyı. Artık yokluğu daha belirgindir, o ana kadar tüm ağlatma çabalarına rağmen gözünüzden tek damla yaş çıkmamışsa bile o an farkında olmadan yaşlar süzülür. Ağlamasanız bile istemsiz bir şekilde yaşlar akmaya devam eder. Bundan sonraki ilk dönemlerde gitgide artan özlemle beraber acı da artar çünkü ilk şoku atlattınız, aklınız başınıza geldi ve acıyı bilinçli olarak hissetmeye başladınız, yara derindir artık. Her şeyde onu hatırlarsınız, dalıp gidersiniz. Farkında olmadan saatlerce onu düşünebilirsiniz. Akla pişmanlıklar gelir, "keşke" ile başlayan cümleler kurulur: "keşke geçen gün ona o ters lafı etmeseydim", "keşke sarılıp öpüp aslında onu ne kadar çok sevdiğimi söyleseydim"...
Zaman geçtikçe onun tatlı anılarıyla yaşamayı iyice öğrenirsiniz, bazen duygulansanız da genelde gülümseyerek hatırlarsınız ve zaman zaman onun için bir şeyler yapmak istersiniz. Belki "o beni böyle görmek isterdi" diyerek hayatınıza öyle devam edersiniz, belki anısına yazılar yazarsınız, belki onun için her gece dua eder veya sadece düşünürsünüz. Boş bir hayal de olsa sanki bir gün gelecek ve geri dönecek sanırsın, umarsın, beklersin. Herkes onu unutsa da sen asla unutamazsın. Yaşamadan da bu duyguları anlayamazsın. Evladını, yakınını kaybeden tüm anneler ve aile fertleri bundan daha da acı duygular yaşar. Yüreklerde yangın sönmez, o çok sevilenler yürekte kalmaya devam eder.
Ne yapsanız, ne söyleseniz hep eksik ve susulmuş olsa da çığlık çığlığadır.
Sevdiklerinizle kalın… http://www.hurfikir.com.tr adresinden 26 Nisan 2024, 13:42 tarihinde yazdırılmıştır. |