BİLİMSELCİLLİK KANAL İSTANBUL VE TÜRK SOLU

Yazar -

BİLİMSELCİLLİK  KANAL İSTANBUL VE TÜRK SOLU  

Hani bizim solun ağzından hiç düşünmediği “ Aydınlık, ilericilik ve çağdaşlık”  kelimeleri var ya bugünlerde yeni bir kelime daha ilave ettiler “Bilimselcilik” sol cenahlar bu kelimeleri kullanırken erkek hindi gibi kabarıyor ve kendilerinden gayrilerine alabildiğine tepeden bakıyorlar. Benim ülke sevgim ve hırsım birazcık yavaşladığın da solcuların televizyonlarını izlerim ve ülkemi, millettimi savunma hırsım şaha kalkar. Böyle bir solcu televizyon izlerken Kongar ve Yanardağ’ı dinledim. Mevzu kanal İstanbul idi. Her zaman ki gibi “asla olmasın” derken yine silahları “çağdaşlık, aydınlık, ilericilik” ve de “ Bilimselcilik” idi. Bunlar çok çağdaş ve bilimsel’imişler, bizler ise çağ dışı, gerici ve Bilimsellikten uzak kimselermiş. Yahu biz yarım asırdır. Sizin bilimsel cehaletinizi izliyoruz. Çenesi kalabalık, aklı kısa Türk solunun en bilimsel kurumları “Mimar ve mühendis odaları” ve de “elektrik odaları” değil mi? Bu çok, çok bilimsel ve aydın kurumlar Keban barajını  ve Boğaz köprüsünü yaptı diye Demireli odalarından ihraç etmedi mi? Yine elektrik mühendisleri odası da Özal’ı odadan ihraç etmediler mi? Bunların neresi çağdaş, neresi ilerici, neresi bilimselci? Toros yamaçlarında keçilerini otlatan, okuyup yazması olmayan bir çoban vallah da billahta bunlardan daha aydın daha çağdaş, daha bilimselcidir. Çünkü Türkiye’de yaşayan hiçbir çobandan Türkiye’nin kalkınmasına yarayan “yol, köprü, baraj santral” hiç birisine karşı çıktığını görmedim duymadım. Çünkü insanımız aydındır ve Ariftir. Belki okuyup yazması bile yoktur ama neyin zararlı, neyin faydalı, neyi olup, neyin olmamasını bizim solculardan çok iyi bilirler. Şimdi dün köprü, baraj ve santrallarımıza “bilimsel” gerçeklerle (sözümona) karşı çıkan sol çevreler yine aynı nakaratlarla boğaz İstanbul’u da karşı çıkıyorlar, ulan size kim inanır? Şimdi size çook, çok bilimsel bir hikaye anlatayım mı? Solun en akıllısı, kim olabilir? Hikayemiz İsmet Paşa’dan Bu çevre de yaşayıp da bu işlerle biraz ilgilenenler bilir. Pınarhisar’da ki çimento fabrikası yapılırken, buralarda ki CHP’liler yine ayağa kalkmışlardı “yapamazsınız, yaptırmayız”  (Hal bu ki ülkemizin ve bölgemizin çimentoya o günlerde o kadar çok ihtiyacı vardı ki) Neyse her zaman olduğu gibi CHP’nin engellemelerine rağmen demokrat parti iktidarı fabrikayı yapar ve üretim başlar saray bölgesinin zengini de CHP’nin ileri geleni “Haşim Ağa” Yolu Ankara’ya düşer ve İsmet Paşayı’da  ziyaret eder. İsmet Paşa Haşim Ağa’ya der ki “Haşim Ağa, Haşim Ağa duydum ki siz çimento yapmak için toprakları yakıyormuşsunuz. SİZ YAKASINIZ DİYE BU TOPRAKLARI KURTARMADI Kİ BİZ…” Nasıl? Tarihi bir söz değil mi? Bilimselliği nasıl? “Çağdaşlık, Aydınlık, ilericilik ve de bilimsellik”  İsmet Paşa’nın bu sözlerin de hepsi mevcut. Bu ülke de Paşa’nın istediği gibi topraklar yakılmasaydı, çimento yapılmasaydı, haliyle köprüler, barajlar santrallar da yapılmayacaktı. Kerpiç evlerde saman, sap çatılı konaklarda gaz kandilleriyle oturacaktık, CHP ileri gelenlerinden torpille üç litre gaz alabilmek için sıraya girecektik. Hey gözünü sevdiğimin sol bilimselliği? İyi ki bu millet size iktidar vermiyor.

Saygılarımla

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 26 Nisan 2024, 04:16 tarihinde yazdırılmıştır.