"her şeyin fazlası zarar"

Yazar -

 

Şimdi "her şeyin fazlası zarar" tümcesini bilmeyen yoktur. “Azı karar çoğu zarar” atasözü ile örtüşen, 'Fazla mal göz çıkarmaz' atasözü ile sürtüşen yapısını da göz ardı etmemek gerekiyor.

Evet, her şeyin fazlası zarardır; başta “Kanal İstanbul’un”, Aşkın, sevginin, Güzelliğin, yakışıklılığın, yağmurun, karın, tipinin, yazın, kışın, güneşin, toprağın, taşın, dağın, çocuğun, kızın, erkeğin, kadının. Sözümü kesmezseniz devam edeceğim. Aşkın sevginin fazlası bile zararlı mıdır? Evet, efendim zararlıdır. Sevdiceğin uğruna kendini ikinci plana itersin. Sevgi bünyeye zarar verir. Kalbe binen yükü herkes kaldıramaz, depresyonda cabası. Aşkın fazlası insana dağlar deldirir ya da mecnun olur diyar diyar gezersin.

Evet, her şeyin fazlası zarardır; doğrunun, yalanın, dolanın, suyun, huyun, kebabın, sevabın, üzülmenin, haykırmanın, hayıflanmanın, hatırlamanın, hatırın, satırın, bağırmanın, böğürmenin, siyasetin, alkolün, yasağın, şikayetin, ticaretin, paranın, Güzelliğin, yakışıklılığın… Evet, fazla para da güzellik te zararlıdır. Çok güzel oldun mu Göze gelirsin. Nazar değer derler. Her şeyin göze batar, sevenin kadar çekemeyenin de çok olur; yıpranırsın. Çok para da iyi değil ki. Öncelikle sağlık açısından mikrop yuvası, eh eh eh eh… (Metin Baltacı yorumu) sonra, dost mu düşman mı çevrendekileri bilmen zorlaşır... Yalakaların olur her yaptığını alkışlayan... Hatanı söylemeye çekinirler; çıkarları belki de ağır basar da ondan... Çok para olsa ne olacak? Almanın sınırı mı var? Aldın diyelim, mutlu mu olacaksın? 'hayır' İstediğini alabilmek için uğraşsan, emek versen, alacağın günü beklesen, işte o an senden mutlusu olamaz.

Evet, her şeyin fazlası zarardır; kinin, kötülüğün, körlüğün, korkunun, yürekliliğin, iyiliğin, iyeliğin, örtünmenin, soyunmanın, uzunluğun, kısalığın, doğruluğun, kulun, yolların, sporun, skorun, oksijenin, şekerin, tuzun, karbondioksitin, azotun, mazotun, gazın, kazın, ördeğin, örneğin, hayvanın, insanın, hayvanlığın, insanlığın, diyabetin, diyetin, niyetin, kıyametin, dindarlığın, kindarlığın, dinsizliğin, dilsizliğin… İlle de atmanın, atamanın, torpilin, liyakatin, sadakatin… Bu ne dediğinizi duyuyorum. Kusura bakmayın. Amacım buraya getirmekti sözü. Kulağı göstermek isterken kulaklı hayvan aramaya döndü benimkisi.

Kamudaki en temel sorunlardan birisi liyakatsiz atamalardır. Özellikle işportacı yönetici atamalarıyla yönetimde liyakat giderek büyük darbe almaya başlamıştır. Yöneticiler, görevlerinden kolayca ve sıkça alınmamalıdır. Kamuda yöneticilerin kolayca görevden alınması, onları itaatkar hale getirmektedir. Bu durum ise doğruyu yapma ve adil davranma yerine dalkavukluk yapmayı tercih edilir kılmaktadır. “Emaneti ehline vermenin” yolu da Milli eğitim müdürlerini okul idarecilerini, 5 günlüğüne kanun değiştirip, Milletvekili yakınını sendika, cemiyet, dernek, aidiyetleri üzerinden değil, liyakat ve ehliyet esasına göre tayin etmektir. Bu işler çok fazla oldu. "her şeyin fazlası zarar" tümcesini hatırlatırım.

Her şeyin fazlası zarardır, ama müziğin değil. Öyleyse Erkin Koray ile bitirelim. Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım Vallah /Yok mu çaresi dostlar fesuphanallah. Sevgiyle Kalın…

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 25 Nisan 2024, 07:05 tarihinde yazdırılmıştır.