“Yerinizi ayırtabilirim.”

Yazar -

“Yerinizi ayırtabilirim.”  

Kamu bankalarının konut kredisi faizlerini yüzde 1’in altına çektiği gün bazı ev sahiplerinin satıştaki evlerinin fiyatlarını arttırdığını gördük. Bir an önce satılsın diye evini banka ekspertiz değerinin çok altında satışa çıkaranların bile olduğu bu ortamda neyin zammı hala anlaşılır değil. Bir panik ve fırsat çıkmazındalar.

 

Emlak piyasasında birçok etkenin arasında fiyatları belirleyen İki önemli başlık var.

1-  Maliyet. Bu baktığımızda, inşaat maliyetleri Haziran ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 21 arttı. Bu tablo fiyatların er veya geç yükseleceğini söylüyor.

2- Talep. Ama bir de talep tarafı var. Ortada konut almak isteyen insan yoksa neye nasıl zam yaparsın? Talebi belirleyen faktörleri de uzun ve kısa vadeli diye ayırabiliriz. Uzun vadeli etkenler nüfus hareketlerinden oluşur. Yani evlenmeler, boşanmalar, göçler gibi. Evlenen veya boşananlar, başka bir eve taşınmak zorunda mı? Zorunda… Türkiye’de evliliklerde gerileme, boşanmalarda patlama var mı? Var... İlimizde 2018 yılı 31 Aralık verilerine göre, 2 bin 176 evlilik + 654 boşanma = Yılda 3000 bin konut talebi cepte. Birde buna İlimizin aldığı göç ilave edilirse uzun vadede konut fiyatlarının yukarı yönde hareket edeceği gerçeği karşımıza çıkar.

 

Şu anda krizdeyiz ve ben o kadar uzun yaşayamam, kısa vadeli dinamikler ne diyor hocam. Kısa vadeli dinamiklerin başı tüketici psikolojisidir. Tüketici kısa vadede konut fiyatlarının artmayacağına inanıyorsa, fiyatlar gerçekten de artmaz. Bulunduğumuz ortam tam da bu. Ekonomik krizi iliklerimize kadar hissettiriyor kendini. Nakite sıkışıp bir an önce para bulabilmek için evlerini rayiç bedelinin altında satışa çıkaran çok fazla insan var. Bunlara konuttaki arz fazlasını da ekleyelim... İlimiz genelinde 10-12 bin boş konut stoğundan söz ediliyor. Bu stok temizlenmeden fiyatların yükselmesi mümkün mü? Tabi ki değil.

 

Kısa bir süre önce herkes emlak balonu var mı, yok mu diye tartışıyordu. Konut piyasasını emlak değerleme uzmanlarından gelen veriler ışığında şehir şehir, semt semt izleyen Endeksa’nın verileri iyi analiz edilirse tartışmaya noktayı koyarsınız. “Evet, bir emlak balonu vardı ve şu anda patlıyor.”

 

Bu krizin tamamen rant kavgasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Kabul edelim ya da etmeyelim artık getirim ekonomisi bitme noktasına geldi. Üretmeden tüketmek ve üretmeden kazanmak anlayışlarına sahip olan iktidar bu anlayışını on yedi yıldır topluma hakim kılmaya çalıştı. Bir tarafta zenginleştirdiği küçük bir grup, diğer tarafta ise yoksullaştırdığı milyonlar... Değil balon düdüklü tencere olsa patlar. Evet, bu sistem çöktü. Üretmeden tüketmek, bağları bahçeleri, en değerli meraları imara açma, büyükşehirlerdeki yeşil alanlara AVM'ler yapma, sahil şeridine, yaktığımız ormanlara lüks konutlar ve hoteller kondurma dönemi bitti. Gelinen noktada neler mi var? Yolsuzluk, yoksulluk, umutsuzluk ve güvensizlik... 

 

Hatırlıyoruz değil mi? Lüleburgaz'da gayrimenkul fiyatları bir dönem İstanbul ile Paris ile kıyaslanıyordu. Matematik bilmeyenlerin yaptığı bir hesaptı bu zaten. Ülke olarak ekonomimiz ne Amerika ne Almanya ne de Fransa… Ülke olarak bir bahar yaşadık. Yalancı bahar. Şimdi karakış “Bu kış zor geçecek” tir tir titriyoruz. Bunu görüp kabullenenler ıhlamur stokuna başladı. Bu durumu göremeyenler ise halen siyasetçilerin "Amerika ve Fransa bizi kıskanıyor" yalanlarına inananlar. Onların sonu Zatürre… Yeni yapılan hastanemiz bu süreçte yetişmeyebilir. Önerim, Medikent’te tanıdıklarım var.” Yerinizi ayırtabilirim. Sevgiyle Kalın.

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 25 Nisan 2024, 00:39 tarihinde yazdırılmıştır.