‘Laik ülkede Diyanet olmaz’ Sözü Doğrudur Ama Atatürk Böyle İstedi

Yazar -

‘Laik ülkede Diyanet olmaz’ Sözü Doğrudur Ama Atatürk Böyle İstedi  

Önceki yazımda Reisin babasının ‘Laik ülkede Diyanet işleri Başkanlığı olmaz’ sözünden tenkitle “ Bu söylediğiniz Atatürk karşıtlığıdır” demiştim. Her konuda Atatürk’ü referans alan bir zihniyetin öyle bir cümle kurması kendileriyle tezata düştüklerini gösterir. Fakat babanın söylediği de doğrudur. Benim Kemalistlik saplantılarım ve sınırlarım olmadığı için sözlerim de kalemim de daha özgürdür. Evet laik bir ülkede diyanet olur da devlet memuru olmaz. Yani devlet Diyanet İşleri Başkanını atayamaz, maaşını bütçeden veremez, imam yetiştiremez, imamlar devlet memuru olamaz. Vali, kaymakam din görevlilerine karışamaz, tayin edemez. Dahası Türk bayrağı da laikliğe aykırıdır. Neden mi? üzerinde hilal olduğu için. Hilal İslam’ın sembolüdür. Dahası İstiklal Marşımız da laikliğe aykırıdır. Neden mi? ‘Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal’ diyoruz.

Kısacası laiklik ne demektir? Din devlete devlette dine karışamaz demektir. O zaman ne yapacağız? Yani dinimizden, marşımızdan, bayrağımızdan, ve de Atatürk’ten vazgeçeceğiz. Öyleyse ya bu hilkat gari besi uygulamaya devam edeceğiz ya da ilk devletimizin kuruluş ilkelerine döneceğiz. Yani devletimiz ilk kurulduğunda(Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslamdır) yazılıydı. Sonra bu ibare değişti ama Türk milleti ve devleti değişmedi.

Peki bu işler batıda nasıl oluyor? Batı derken önce şunu unutmamalıyız, Avrupa’da bizim dışımızda sadece iki ülkede vardır laik olan. Birisi, Fransa diğeri de İrlanda Cumhuriyetidir. Diğerlerinde anayasalarında “Dini Hristiyan’dır” yazar. Almanya’da iktidar partisinin adı Hristiyan Demokratlar Partisi’dir. İngiltere’de protokolde kardinal ve yardımcısı seçilmiş başbakandan önde gelir, bayrağında hac vardır. Peki din işleri nasıl yürür? yani papazlar parayı nereden bulur?

Avrupa’da laik ve yarı laik ülkelerde kilise teşkilatı özerktir, devletten bağımsızdır. Bütçesi özeldir. Özel kilise vergisi vardır. O yüzden kiliseler çok zengindir. Kilise teşkilatlarının kendi papaz okulları vardır. Kendileri yetiştirirler. Hükümetler, valiler bir papaza karışamazlar, tayin ve sürgün edemezler. En büyük din adamları, Papayı papazlar seçer. Bir Papa ya bir cumhurbaşkanı, kral veya herhangi bir idareci, siyasetçi sıkı mıdır bir söz etsin. Papa veya kilise aforoz eder, canına okur. Bizde din adamları günah keçisi gibi, herkesin horladığı kişilerdir. Bir zamandır, galiba 1960’lı yıllarda Diyanet İşleri Başkanımız Libya’ya gitmişti de orada halk müthiş bir ilgi ve sevgi göstermişti. Günün devlet bakanı Rafet Sezgin adamcağız daha oradayken görevden almıştı. Neden böyle yaptın?, diyenlere de “ Benim için Diyanet İşleri başkanı bir kadastro memuru gibidir. Dilediğimde atarım” demişti.

Son söz neden bizde Diyanet böyledir? Çünkü dinden ve din adamlarından korkanlar devletin denetimini esas almışlar da ondan.

Saygılarımla

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 24 Nisan 2024, 12:51 tarihinde yazdırılmıştır.