“Pabuç koltukta olacak”

Yazar -

“Pabuç koltukta olacak”  

Yenilenen İstanbul seçimleri sonuçları göstermiştir ki;

Türkiye’de hala büyük çoğunluk, demokrasi ve özgürlüklerine bağlıdır.

Türkiye’de hala büyük çoğunluk, iktidarın programlamaya çalıştığı çağdışı kodlamaları, kavga, dövüş, uzlaşma sağlayamayan saldırgan siyaset dilini değil, dünya ile özdeşleşmek, iş, aş, gelecek için çözüm istiyor.

Türkiye’de hala büyük çoğunluk, merkezi otoriteye sahip, karar vermede danışmacı bir yaklaşım sergilemeyen, yasal güç ve zorlayıcı gücün kullanıldığı bir liderlik tarzı olan otakratik lider değil, İlerlemeci, çağdaş, anlayışlı, kucaklayıcı, adaletli demokrat lider istiyor.

Türkiye’de hala büyük çoğunluk, mertçe ve açıkça bu fikrini söylemeyen, korkak, fikrini savunmaktan aciz, Atatürk’e sürekli hakaret eden fesli şarlatan din tacirlerine yol verilmesini değil, devletin her inanca eşit mesafede durmasını, kul-tebaa olmaktan çıkıp, özgür bireyler olmayı istiyor.

Türkiye’de hala büyük çoğunluk, hak, hukuk, özgürlük, adalet istiyor. Sivas olaylarında katledilen aydınların sorumlularından hesap sorulmasını, Sivas olaylarını savunan çok sayıda ismin parti kurucu kadrolarına, milletvekili, bakanlık makamına kadar getirilmesinin açıklamasını istiyor.

Türkiye’de hala büyük çoğunluk, çocuklarını kindar değil, dinini bilen, dünyayı bilen, bilgili, hoşgörülü, başı dik bireyler olarak yetiştirmek istiyor. Aydın Efelerdeki yurttaki yangın, Adana Aladağ yurdunda 12, Konya Kuran Kursunda 17 çocuğumuzun hayatını kaybetmesini fıtrat diyerek değil, tabelası bile bulunmayan bu zihniyete izin veren sorumlular kimdir açıklanmasını istiyor.

Türkiye’de hala büyük çoğunluk, taşeronlaştırma, denetimsizlik ve cezasızlık sonucunda, iş cinayetlerinde Avrupa’da ilk, dünyada ise üçüncü sırada yer almak değil, işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarını uygularken maliyet hesabı yapmayan patronlar istiyor.

Türkiye’de hala büyük çoğunluk Pamukova’da sorumlular yargılansaydı, Çorlu tren kazasının yaşanmamış olacağını biliyor, sorumluların korunmasını değil, aileler bu davada da yalnız bırakılırlarsa kaybettikleriyle birlikte bir kez daha ölmüş olacaklarını biliyor. Aslolan hayattır deyip ihmallerle insan ölümlerinin son bulmasını istiyor.

Türkiye’de hala büyük çoğunluk, tarihin en büyük kumpasını kuran cemaatin, övgü ve savunuculuğunu kimlerin yaptığını, Bir kurula getirilince işçinin, memurun, emeklinin maaşını değil de, kendi maaş artışını belirleyenlerin edepsizliğini biliyor.

“Dilin gücü, kelimelerin enerjisi düşmanı dost, hastayı iyi, mutsuzu mutlu eder.”

Sultan Abdülaziz devrinin şeyhülislamlarından Ahmet Muhtar Efendi, makamındayken Valide Sultan’ın habercisi gelmiş. Valide Sultan’ın, Aksaray’da yapılan camiye ait vakıflardan doğan davanın çok uzadığından üzüldüğünü hatırlatmış. Şeyhülislam’ın cevabı şu olmuş: Hükme tesirim olmaz. Kitap ne hükmederse, öyle olur. Haberci çıkıp gidince etrafındakilere dönüp şöyle demiş: Ben Valide Sultan’ın değil, hukukun şeyhülislamıyım. Ne zaman ki hak ve hukuka müdahale edilmek istenirse, aklıma, vaktiyle Ayasofya Medresesi’nde derse çıktığım zaman pabuçlarımı koltuğuma aldığım gelir. Hak-hukuk bekçiliği zor iştir. Belki makama vefa getirmez amma, kalbe şifa verir. Bu sebeple pabuç koltukta olacak, makamı bırakacak, amma hakka dil uzattırmayacaksın! Sevgiyle kalın…

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 24 Nisan 2024, 03:49 tarihinde yazdırılmıştır.