TÜRK MİLLETİ VE AİLE

Yazar - Ahmet Bostancı

TÜRK MİLLETİ VE AİLE  

Fransız devlet adamı ve komutanı Napolyon Bonapart; “Türklerin erkekleri cesur, kadınları iffetlidir. Kadınlar erkekleri yetiştirir. Kadınları ifsat etmeden Türkleri yenemezsiniz.” Der.

Terör örgütlerinin ve düşmanlarımızın hedefinde kadın ve gençliğimiz başta gelir. Uluslararası mücadeleler sadece topla tüfekle olmuyor. Kadınların iffetsizleştirilmesi, eğitimden mahrum bırakılması, gençliğin içki, kumar, uyuşturucu, fuhuş gibi alışkanlıklara mübtela kılınarak, en verimli çağlarında etkisiz, maddi ve manevi yönden hasta ve sorunlu hale getirilmesi bir toplumun felaketi demektir.

Aile kurumu, milli eğitim bakanlığı, okullar, üniversiteler, aile bakanlığı, iç işleri bakanlığı, gençlik spor bakanlığı, diyanet işleri başkanlığı, eğitim camiası, öğretmenler, spor camiası, din görevlileri… tüm bu kurum ve kuruluşlar varken uyuşturucu, alkol, sigara alışkanlıklarının orta okul seviyelerine kadar inmesi bir millet için ne demek oluyor. Öğretmenleri dinlersek. Tümü  dert küpü. Nereye gidiyoruz. Birileri evlatlarımızı gözümüzün önünde elimizden alıyor. Aile medeniyeti çöküyor. İnsanların ve toplumun genetiği bozuluyor. Ahlaki olarak ayıp sayılan ne varsa normalleştirilmeye, günahı günah kabul etmenin garip karşılandığı, alaya alındığı bir dünya inşa ediliyor.

 Dünyada birçok ülkenin nüfusundan fazla genç nüfusa sahip bir ülkeyiz. Ama bunu ne kadar avantaja çevirebiliyoruz. Değer, ahlak, erdem gibi kavramların yerini tüketim, imaj, haz, hız ve şehvet alıyor. Çocuğun elbisesi ve midesi düşünülürken, manevi tarafı ihmal ediliyor. Ruhen aç bırakılıyor. Halbuki insan hem ruhu, hem de bedeniyle insandır. Hz. Ali (RA) oğlu Hüseyin’e hitaben: “Yavrum! Gerçek gurbet, sevenin olmamasıdır.” Diyor. Dolayısı ile gönülden uzak olmak gurbettir. Aynı odada birbirimizden habersiz, yaşıyoruz.

Evladı dünyaya getirmekle iş bitmiyor. Aksine yeni başlıyor. Uzmanların ifadesine göre, ilk iki yılında anne şefkatini, sevgisini ve kokusunu tam almayan çocuklar, ya cinsi sapık, ya şiddet yanlısı, ya uyuşturucu bağımlısı… yani anormal bir insan oluyor. Netice olarak bir çocuğun anne kucağından mahrumiyetini hiçbir şey tedavi ve telafi edemiyor. Onun için boşanma durumlarında çocuklar yedi yaşından küçükse, kanun gereği mutlaka anneye veriliyor.

Çare: Dini duyguların yeniden hayatımıza hakim olması, kadın, aile ve annenin yeniden tanımlanması gerekir. İnsanı yaratan ve dini koyan Allah olduğuna göre, insanın maddi ve manevi ihtiyaçlarını en iyi bilende O’dur. İnsanlığın dünya ve ahiret mutluluğu ancak ve ancak özüne dönmesindedir.

“Gerçek, Rabbinizden size gelen mesajdır. Dileyen kabul etsin, dileyen reddetsin. Biz, zalimler için alevleri kendilerini çepeçevre kuşatan bir ateş hazırladık…” (Kehf Suresi:29)

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 19 Nisan 2024, 09:59 tarihinde yazdırılmıştır.