ÖZAL TEPE’DEN BOZTEPE’YE; SEKSENLER’DEN MÂVERÂ’YA…

Yazar - Nuri Kahraman

ÖZAL TEPE’DEN BOZTEPE’YE;   SEKSENLER’DEN MÂVERÂ’YA…  

 

Yolculuğun bereketi çok oluyor. Tebdîl-i mekânda fayda vardır denilir. Bu hem sıhhî, hem de kültürel anlamda böyledir. Nitekim, bir yola çıkmaya görelim, neyi yazacağımızı şaşırıyoruz. Hele de, böyle güzel doğası, havası, mâneviyâtı, târihi, kültürü, coğrafyası ve de insanları olan bir ülkeyse gezdiğiniz; hadi yazın bakalım! Nereyi yazacaksınız, özelliklerin ya da güzelliklerin hangi birini dile getirebileceksiniz?

10 Şubat’ta doğu taraftan başlayan ve Trabzon, Erzurum, Diyarbakır üzerinden Siverek’e uzanan ve sonra Ankara istikâmetine yönelen, bir o kadar da orada eğleştikten sonra geçtiğimiz hafta sonu 20. Günde batı tarafından Ordu’ya dönerek yarım da olsa bir İç Anadolu dâiresi çizmiş bulunduğumuz gezi boyunca yazılacak ne çok şeyler söz konusu olabileceğini bir tahayyül ediniz.

Ancak biz Ankara’daki son gün ve dönüşümüzü paylaşmaya çalışacağız. Günlerden Cumâ. Oğlum Kocatepe’ye gidelim istersen baba dedi. Öyle de yaptık. Dikmen’den Kızılay’a dolmuşla indik, oradan da yaya olarak geçtik. Daha sonra, Furkan Hocanın okuduğunu öğrendiğimiz tatlı, güzel ezanı dinleye dinleye câmiye vardık.

TURGUT TEPE, ÖZAL CÂMİ!...

Böyle dense yeridir. Zîrâ, Kocatepe, târihî değil ama, binâ, mîmârî tarz ve misyon îtibârıyla Ankara’nın en büyük ve en gözde câmii. Adı üstünde, bir tepede bulunduğundan her taraftan görülme yönüyle merkezî ve de ufuk olarak silûet belirleyici bir özelliği var. Ankara’nın göbeğindeki bu câmiye el atıp onun bizleştirip güzelleştirilmesini sağlayan merhum Turgut ÖZAL’ı rahmetle anmamak elde değildir. Çünkü, ilk projenin “çağdaş Ankara’ya yakışma!” iddiasıyla öngördüğü şeklin bu havayı yansıtması mümkün değildi. Şahsen biz her Ankara’ya bakışımızda o kubbe ve minârelerin başkente kattığı havayı hissediyor, emeği geçenleri rahmetle yâdediyoruz.

Nitekim, hutbe öncesi müezzinler de, İstanbul’daki târihî câmilerde olduğu gibi, genel duâlardan sonra, câmiye emeği geçen herkesi de katarak, cemaat olanlar dâhil âhirete intikâl etmiş herkese sesli duâ ederek tüm cemaatin âminlerini celp ediyorlar.

DÖRT HALÎFE; EİMME, MÜEZZİNÎN…

Aynı şekilde, hutbede de, eskiden buralarda da yapıldığı gibi, “EBÛBEKRİN ve OMARA ve OSMÂNE ve ALİYY” şeklinde DÖRT BÜYÜK HALÎFE’nin adının da geçtiği duâlar okunuyor. Siverek’teki câmilerde de öyleydi. Dolayısıyla çok güzel bir uygulama olduğunu, buralarda da uygulanması gerektiğini söylemek durumundayız. Çünkü, kaynaştırıcı bir özelliği var. Şer güçlerce bir ayrıştırma argümanı olarak kullanılmaya çalışılan mezhepçilik hastalığına ilaç  teşkil eder diye düşünüyoruz.

Namaza olanca ağırlığı verildi. Ne hutbede ne namazda hiç acele yok. Her şey, gâyet olgun ve de vurgulu bir şekilde tâne tâne îrad edildi. Görevliler aynı zamanda, mâbedin cesâmetiyle orantılı olarak büyük bir geniş kâlpliliğin sâhipleriler. Herkese kâlplerini açıyorlar. Belki de alışmışlar. Cemaatten tanışmak isteyenler oluyor, soru soranlar bulunuyor, selâm getirenler, haber götürmek isteyenler oluyor, onlar hiç yüksünmeden, ayak üstü, gerekirse odalarında devam etmek üzere onlarla hasbihâl ediyorlar. Burası da çok önemli bir ayrıntı. Belki de bu anlamda özel seçiliyor olmalılar.

KORAY BEY, GENÇLİK, KÜTÜPHÂNE…

Câmiden çıkışta, bir çok üniversite öğrencisi ya da kursiyerin ders çalışmak için en uygun mekân ve merkez ittihaz ettiği, Diyânet Vakfı’na âit, câmiin altındaki kütüphâneye uğradım. Oğlumun tanıştırdığı görevli İzmir’li Koray Bey çay ikram etti sağolsun. Kütüphâneyi gezdik, sessizce çalışan gençlerle lebâlep kütüphâne geleceğimizin ümit manzaralarından birini teşkil ediyordu. Rabbimiz sayılarını çoğaltsın inşâllâh… Âmin…

Koray Bey’e, restore edilip şeklen de yenilenmiş bulunan, Diyânet’in eski faal binâlarından olan karşıdaki yeri sordum. Eskiden meselâ Çocuk Dergisi oradan yayınlanıyordu, çok gelmiştik buraya. Şimdi orası seminer, kurs ve akademik faaliyetler için tahsis edilip yenilenmiş. Hayırlı olsun inşâllâh.

HATAY SOKAK, MÂVERÂ; GÜZEL ADAMLAR…

Oradan Kızılay’a kadar yine yürüyerek döndüm. Bizim, 70’li yılların sonunda, 80’li, 90’lı yıllar boyunca, YEDİ GÜZEL ADAM’dan CÂHİT ZARİFOĞLU, RÂSİM ÖZDENÖREN, ERDEM BAYAZIT ve ALAADDİN ÖZDENÖREN’i ziyâret bağlamında sık sık uğradığımız MÂVERÂ DERGİSİ Bürosunun bulunduğu Meşrûtiyet, Mithatpaşa câddelerinden, Hatay Sokak’tan, Diyânet Çocuk’un ilk zamanlar çıktığı, Ahmet Efe’yle tanışıp görüştüğümüz Karanfil Sokağın oralardan geçtik.

Ahmet Efe daha sonra Kocatepe’nin hemen alt yanında, o gün de önünden geçtiğim KANDİL ÇOCUK Dergisi’ni çıkarıyordu. Kendi kendime o günleri yâdettim. Hey gidi günler dedim!

SEKSENLER, MEKTUPLAR; CÂHİT AĞABEY…

12 Eylül 80 sonrası bir gün oraya uğradığımızda Câhit Ağabey’i mektuplarla meşgûl bulduk. Dergiye gönderilen ve Besmele ya da selâm gibi Arapça metinlerle başlayan mektupları, belki baskın olur, suç unsuru görülür de gönderenler sıkıntıya girer diye ayırıyorlardı. Belki şimdiki nesil; “hiç öyle şey olur mu?” diyebilir. Ama, o zamanlar bal gibi de olabiliyordu böyle şeyler.

KİTAPLAR, KORSANLAR; AŞTİ, ORDU…

Sözü uzatmayalım. Haddi aşma noktasına gelmişiz. Oradan, gelirken satılık kitaplar gördüğüm üst geçide özellikle yöneldik. Burada kitaplar nispeten ucuz. Çünkü ekseriyeti korsan baskı. Asıl kitapların, daha kalitesiz ve de kayıt dışı olarak sunulmuş tıpkı basımları bunlar. Piyasada 35 TL olan burada 15, 22 TL olan 10 TL gibi fiyatlar. Burada herkesin gözü önünde, Ankara’nın göbeğinde. 50 m. İlerisinde asıllarını satan kurumlar ve de yayınevleri var. Bu da böyle bir gerçek. Ülkedeki akla yatmayan bir çok işe örnek bir iş. Dünyâda da öyle değil mi? Meselâ çin ürünleri…

Her neyse, o günün akşamında da AŞTİ’den Ordu’ya hareket ettik. Sabahında da gün yeni ışırken Boztepe’nin eteklerinden geçerek evimize ulaştık elhamdülillâh. Otobüs yolculuğu da ayrı bir güzel oldu. Onu da anlatmak isterdim. Bir başka sefere inşâllâh diyerek sözü bağlıyor hepinize, Ordumuz ve de yurdumuz güzelliğince kalbî sevgi ve de saygılar sunuyoruz ves’selâm…

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 29 Mart 2024, 14:33 tarihinde yazdırılmıştır.