“Anlaşılamamanın üzüntüsü”

Yazar -

“Anlaşılamamanın üzüntüsü”  

Kahvehane ve kahvehanede aramızda geçen diyaloglara dair izlenimlerimi geçen hafta “Kahvehanede Gündem” başlıklı bir yazıyla kaleme aldım… Bu hafta da “Seçim ve Geçim” diye devam edecektim. Gelecek haftaya kaldı.

Bütün yazdıklarımın kaynağı deneyimlerimdir. Yaşadıklarımı, gözlemlerimi, anılarımı, deneyimlerimi kurgulayarak kaleme alıyorum. Yaşanmış veya yaşanması muhtemel olan olayları,  Bazen ciddi, bazen mizahi, biraz magazin, yargılamadan, abartmadan, her türden, empati kurarak, tarafsız, yansız, objektif yazmaya çalışıyorum. Ne yazıyorsam oyum ya da neysem onu yazabiliyorum.

Yazıda BBG Hakan’ın her zamanki esprili üslup ve tarzını kullanarak, bizim kuşağın tanıklık ettiği taşımacılığı, otogarlarda yaşananları onun anlatımı ile dile getirdim. O dönem için yazılanların hepsi çoğumuzun hafızalarında. Bunları Hakan’ın ağzından yazmam, sanırım birçok kişi tarafından, Hakan tarafından dile getirildiğini değil de, tüm bu yaşananların kahramanı sanki Hakan’mış ya da tüm bu geçmişte yaşanmışlıklar günümüzde de devam ediyormuş gibi algılanmış ve maksadını bir hayli aşmış…

Ben Hakan Yıldız’ı yaklaşık 10 senedir tanırım. Tanımanın da ötesinde kendisine büyük bir sevgim vardır. Bu çevrem tarafından bilinir, O’nun kahveye uğramadığı günlerde merakla sormuşumdur arkadaşlarına ters bir durum var mı diye… Hemen her fırsatta kişiliğini ve mesleğine olan sevgisini övmüşümdür kendisinin… Bu 10 sene içerisinde bırakın kavgayı, dövüşü falan en ufak bir saygısızlığını dahi duymamışımdır çevremde… İlişkimiz ağabey-kardeş seviyesinde bugünlere kadar gelmiştir… Birlikte aynı masada oturup çayımızı yudumlarken derin sohbetlerimiz olmuş, düşüncelerimizi paylaşıp başka şehirlere yolculuklar yapmış, iyilikten gayrı bir şey görmemişimdir… Hal böyleyken yanlış bir algıya sebebiyet vermek istemem…

O yüzden bu yazıyı kaleme almayı bir borç bildim. Duruşunu ve dünya görüşünü bilen kişilerin böyle düşündüklerini sanmıyorum. Küçücükte olsa böyle bir algılanmaya veya anlaşılmaya sebep olmuş isem, Hakan’dan ve okuyucularımızdan ÖZÜR diliyorum.

Peyami Safa; "Yaşlanarak değil yaşayarak öğrenilir hayat" demişti.

Hayatı anlamak, yaşamakla mümkündür. Bazı şeyleri yaşamadan hayatı anlayamayız. 

Düşündüğünüz, söylemek istediğiniz, söylediğiniz, söylediğinizi sandığınız, karşınızdakinin ise duyduğu, duymak istediği, anlamak istediği, anladığını sandığı ve anladığı arasında farklar vardır. Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için birçok ihtimal var. 

 “Bu dünyaya anlaşılmak için değil, anlamak için geldik. Anlaşılamamanın üzüntüsünü duyacağımız yerde, bütün ruhumuzla başkalarını anlamaya çalışsak hayat ne kadar güzel olurdu.”    Sevgiyle Kalın…

 

 

 

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 29 Mart 2024, 02:26 tarihinde yazdırılmıştır.