ANKARA, İSTANBUL, ORDU; KİTAP, KÜLTÜR, BELEDİYE…

Yazar - Nuri Kahraman

ANKARA, İSTANBUL, ORDU;  KİTAP, KÜLTÜR, BELEDİYE…  

 

Tâtilin yarısını Ankara’da -torun dâhil- çocuklarımızla bir arada, yarısını da İstanbul’da eşimle berâber, önceliğimiz hastalarımız olmak üzere dost akraba, konu-komşu ziyâretleriyle değerlendirdik. Çok bereketli oldu elhamdülillâh.

Bu arada, târihî EYÜPSULTAN CÂMİİ ve 40 yıl önce, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde talebeyken, görevlisi olan, aynı okulda berâber okuduğumuz dayım İbrâhim Yüksel’in yerine bir cumâ namazı kıldırdığım ARPACI HAYREDDİN MESCİDİ gibi çok mâbedlerde namaz kıldık. Görevlilerle tanıştık. Hasbihâl ettik. Gerek Anadolu, gerekse Trakya yakasında.

KOTKU, AKSEKİ, CENGİZ TOPEL…

Önceki cumâyı, DİB Külliyesi içerisinde bulunan Ankara Ahmed Hamdi Akseki Câmii’nde kılmıştık. Geçen cumâyı da İstanbul Küçükçekmece Fâtih Câmii’nde edâ ettik. Diğer bâzılarında olduğu gibi burada da ezan okumak nasip oldu. Tuzla Nalbant, Ankara M.Z. Kotku, Sefaköy Çarşı, Ataköy Yunus Emre, Şirinevler Cengiz Topel Câmileri diğer örnekler.

Edilen vaazlar, namazda tilâvet olunan âyetler, sonrasındaki aşirler hep dikkâtimi çeker. Anlamlarına vâkıf olmak isterim. Paylaşmak isterim. En azından örnek almak isterim. Onun için de genellikle, küçük te olsa notlar almaya çalışırım. Yazı olarak değerlendirmek mi? Şimdilik, yâ nasîp deyip geçelim.

ÇAY, KAHVE; KİTAP, DERGİ…

Câmi dedik ama kitap demedik. O kadar dolaşılır da kitap evlerine uğranmaz mı? Diyânet Külliyesi bir kitap-kültür sarayı hüviyetinde zâten. Câmiin altı kültür-sanat-kitap meraklılarına hitap ediyor bütünüyle. Kitap çeşitliliği yanında çay-çorba-çerez eşliğinde okunabilecek nezih mekânlar, sergi salonları, çocuklara hitap eden özel kitap reyonları, dinlenme odaları vs. vs.

TDV’nın Sıhhiye’deki kitap evi tam kavşak noktasında ve öteden beri biliyoruz. Oraya uğramadan kendimizi Ankara’ya gelmiş hissedemiyoruz. Hele kitap alamamışsak bu çok sıra dışı bir şey oluyor ve içimizde ukde olarak kalıyor. Şimdi buna, buradaki kitap karıştırma zevkine çay, kahve gibi enstrümanların da yer aldığı Kızılay’daki Kalem Kitap Kahve mekânı da eklenmiş ki orası da ayrı bir güzel. İnsanlar kitap yanında, oturup çay içme, kitap-kültür sohbetleri ya da hasbihâl etme imkânları buluyorlar. Oldukça nezih bir ortam.

KURTUBA, AKÇAĞ, LİMAN…

Kitap deyince, KURTUBA, AKÇAĞ uğramalarından ayrı olarak, özellikle LİMAN Kitap Kahve’den söz etmemek olmaz. Orası geleneksel merkezden biraz uzakta olduğu için vasıtayla gitmek durumundaydık. Ama gittiğimize değdi. Çünkü, hayâl edemediğiniz kadar kitap var. Mekân geniş. İmkân geniş. Tek sıkıntı, her tarafını dolaşamadan gitmek durumunda kalmak. Bir de, özellikle burada fark ettik ki, kitap fiyatları uçmuş. Ciltli kitaplarda artık 100 TL’den aşağısı yok. Roman boylar asgarî 20’den başlıyor; ortalama 30-40’tan 90-100’e kadar giden var.

Ankara’daki bu KURTUBA ve LİMAN Kitap-Kahve gibi yerler ilçeler dâhil her şehrimizde olmalı. Meselâ, adı güzele çıkmış ilimizde, sağduyu adına 20’de 20’miz oldu ama, kitabı, defteri, kültürü dert edinen bir kişi bile çıkmadı. Hiçbir belediyemizin bir dergi çıkarmamış olması sizce de garip değil mi? Bu şehirde hiç mi insan yok, târih yok, edebiyât yok, sanat yok?

ŞEHRİN İÇİ, KENTİN DIŞI!...

 Mâlum, bir insana sâdece güzellik, yakışıklılık yetmiyor. Onu besleyen, âileden gelen ya da eğitimle kazanılan iç güzelliğin yansıması olan ahlâkî özellikler de gerekiyor. Gelecek diyen herkes, geçmişin özellik ve güzelliklerini bu güne yansıtıp gençlerimizin örnek almasına, güncelleyip geleceğe taşımasına vesîle olmalıdır. Bunun için de, şehirde bir kültürel hava, sanatsal iklim oluşturulmaya çalışılmalıdır. Bu, mahallî idârelerin görevlerinin başında gelmelidir. Nitekim bu her yerde böyledir de, bizim şehrimiz bu noktada büyük tâlihsizlikler yaşayagelmiştir.

Evet madde plânında yapılacaklar yapılmış, öteye de geçilmiştir. Hattâ bu, lüzumsuz şeyler uygunsuz yerlere yapılacak kadar abartılmıştır. Bir şeyler yapma histerisiyle gerekli gereksiz, körü-körüne şeyler de yapılmıştır yâni. Eğer, bu minvâlde, milletin alın terlerini çarçur söz konusuysa elbette hesapları kendilerine âit olacaktır.

İLK ÜMİT, SON HEYECAN!...

Her neyse, olan oldu, giden gitti, kalan kaldı, yenileri geldi. Hoş geldiler, safâlar getirdiler. Biz de, 15 gün aradan sonra gelmiş, karşımızda yeni isimler bulmuş olduk. Yeni Ordu’ya hep birlikte hoş geldik. Bundan sonra hoş şeyler olacak inşâllâh.

Bu noktada ben oldukça ümitliyim. Niye mi? Her şeyden önce adaylar çok iyi. Başlanan yatırımları yenileriyle ve de Reis’in Medeniyet Tasavvuru tâbiriyle vurguladığı idrâk boyutuyla zenginleştirip taçlandıracaklarına inanıyorum. Şunu samîmiyetle ifâde edeyim ki, ŞEHRİM ADINA İLK DEFÂ BU KADAR ÜMİTLİ VE DE HEYECANLIYIM…

İşi tadında bırakmak adına, bu son güzel cümleyle yazıyı noktalarken, unutmadan, Rabbimizin 2. Eğitim Yarıyılını nesillerimizin güzel şeyler öğrenmelerine, hayırlı kazanımlar edinmelerine vesîle kılması,  şu kritik günlerde de, yöremizin, bölgemizin, ülkemizin, gönül coğrafyamız ve de tüm mazlumların yardımcısı olması niyâzıyla hepinizi Allâh’a emânet ediyor, seçim sürecinin milletimiz ve insanlık için hayırlar getirmesi temennîsiyle cümleye sevgiler, saygılar ve de sonsuz mutluluk dileklerimi sunuyorum ves’selâm…

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 25 Nisan 2024, 23:35 tarihinde yazdırılmıştır.