ÇELEBİ ŞEHİR, “REİS” MEMLEKET!

Yazar - Nuri Kahraman

ÇELEBİ ŞEHİR, “REİS” MEMLEKET!  

Konuyla ilgili, önceki yazdıklarımızdan anlaşılacağı üzere, ayın başlarında Ordu şûbesi olarak yaptığımız Rize seferimiz ve oradaki VAKIF bölge toplantımız gâyet güzel geçti. Ancak, her iki yazıda da ayrıntılara giremedik. Hele hele, o gün havasını soluduğumuz Rize’den, neredeyse hiç söz edemedik.

Hâlbuki, Rize deyince şöyle bir durmalı, hattâ bayağı bir durmalı. Çünkü, nüfus, yerleşim ve toprak olarak ve de isim îtibârıyle küçük anlamını tedâi ettiren bu şehir, tüm bunlarla ters orantılı, hatırı sayılır büyük bir konumun sâhibidir.

Bu konuda bilimsele girmek durumunda değiliz. Verilerle de işimiz yok. Kendi doğal algı, his ve gözlemlerimizden hareket edeceğiz. İlk, 80’li yıllarda geldiğimi hatırlıyorum buraya. 90’lı yıllarda da, talebelerimizle ezan yarışması bağlamında gittiğimizi biliyorum. Yine o yıllar ve sonrasında bir-kaç kez de, kardeşimgiller orada bir firmanın bâyisiyken misâfereten bulunmuştuk.

 ENDER İŞLER, NÂDİR KİŞİLER…

Her neyse, öteden berisiyle Rize, bizim için medresedir, kurstur, hocadır, hâfızdır, kurrâdır, âlimdir, fikir adamıdır, siyâsetçidir, bakırdır, kalaydır. Has hocalar, ilim adamları, kurrâ hâfızlar hep oralardan çıkar. Bizim çocukluğumuzda Ramazan hocalarının çoğu o taraflardan gelirdi. Ortalıkta, hoca kisvesinde giyimli-kuşamlı, sakallı dolaşan böylesi nâdirattan kişilerin çoğu oralardandı ya da oralarda okumuşlardı. Hâfızlığa, Arapça okumaya oralara gidilirdi. Köylerimizde körük omuzunda dolaşan çoğu kalaycılar da oralardan gelirdi.

Tüm bunlar bir yana, bugün Rize deyince, işleri oldukça geliştirmiş, ufku genişlemiş, hedeflerini büyütmüş, bir ayağı İstanbul’da olan şehir akla gelmeli diyebiliyoruz rahatlıkla. Bundan dolayı, bu gelişimizde de gördüğümüz gibi burada canlı bir hayat akışı var ve de oldukça hareketli bir yer.

HİCAZKÂR FASLI, RİZE MAKÂMI

Başlı başına bir dünyâ burası. Dünyâ dedikse, dünyâ nasıl kendi etrafında döndüğü gibi ayrıca güneşin etrafında da dönüyor, Rize ekonomi ve sosyâl hayâtı da, kendi içinde döndüğü kadar, İstanbul merkezli bir dış hareketliliğin de içerisinde.

Sözün burasında, maddî, mânevî, kültürel açıdan topluca değerlendirince, Hicaz’a göre İstanbul neyse, İstanbul’a göre de Rize o gibidir sanki. İstanbul’da, Ankara’da, Üniversitelerde etkin konumdaki kanaat önderleri ve hocalara bakınız çoğu buralar eksenlidir. Siyâsetçi, bürokrat, müteahhit ve işadamları da azımsanmayacak orandadır.

Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, şu an ülkemizin yönetim kademesinde Rize’nin büyük ağırlığı vardır. Rizeli. Sanatçı, sporcu vs. ünlüler çok. Bunlara girersek köşemiz yetmez. Madden de, mânen de bereketli bir yer burası. Rabbimiz hayırlısından daha da ziyâdeleştirsin inşâllâh…

HALKIN HAYÂLİ, KENTİN HAKÎKÂTİ…

Hem, buradaki bu canlılık yeni değil. Biliyoruz ki, öteden beri buradan İstanbul’a ticâret, seyahat, tedrisat vs. sebeplerle günübirlik gidip gelen azımsanmayacak bir halk kesimi hep var. Gülyalı-Piraziz arasında deniz üzerine inşâ edilen Ordu-Giresun’dan sonra buraya da yapılacak havaalanı bu gerçekliği daha da pekiştirecektir. O zaman Rize, daha bir ele-avuca sığmaz hâle gelecek, hareket ve bereketi artacaktır.

Nitekim, şehrin çoğu binâlarında duvarlarda yer alan, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’ın RİZELİ OLMAK başlıklı yazı levhasının bir yerinde Başkan aynen şöyle söylüyor:

Hemşerilerim adeta Evliya Çelebi'nin torunu gibidirler. Ülkemizin dört yanına ve dünyaya dağılmışlar, ama asla köklerinden kopmamışlardır. Doydukları yeri sahiplenmişler ama doğdukları yeri unutmamışlardır. Daha da önemlisi, gittikleri yerlerde öğrendikleri güzel şeyleri memleketlerine taşımanın çabası içinde olmuşlardır.” denilmektedir ki, buna katılmamak elde değil. Aslında her şehrimiz için olması gereken budur.

KIRKLARELİ, BİGA, ALİ ERGİN…

Genelde, bu hareketlilik tüm bölgemiz için telâffuz edilir. 90’lara yakın bir târih olacak, seminer için Trakya illerinden birindeyiz. Orada tanıştığımız, zamânın Kırklareli İmam-Hatip Lisesi Müdürü Bigalı Ali ERGİN Ağabey yolculukta yan yana sohbet ederken, bir daha dünyâya gelse Karadenizli gelmek isterdim demiş, sebebini de, Karadenizlilerin hep hareketli, nüktedan, bulundukları yerde söz sâhibi, müteşebbis insanlar olduklarını belirtmişti. Trakya’da, Marmara’da her yerde böyle. Duyuyorum ki yurt dışında bile dernek kuranlar, özellikle câmi yapımlarına öncülük edenler hep onlar demişti.

Tabiî onlar bizi de laz olarak değerlendiriyorlar. Yâni, “Karadenizli=laz” olarak biliyorlar. Geliniz görünüz ki, âcizâne bu değerlendirme üzerinden ben de diyeceğim ki, tıpkı konuşma şekilleri gibi, Karadeniz halkı özelliğini de en çok onlar taşıyorlar diyebiliriz.

LÂZLAR KAÇ ÇEŞİTTİR?

Yine oralardayken hoş sohbet arkadaşlardan biri anlatmıştı: “Lâzlar 5 gruba ayrılır: Rize 1, Trabzon 2, Giresun 3, Ordu 4, Samsun 5. derece; burdan ötesi ise bu şereften mahrumdur!?”

Bu işin esprisi. Elbetteki her bölgemiz, ilimiz, ilçemiz kendine has özellik ve de güzellikte. Her yerin ön plâna çıkan farklılıkları var; bu doğaldır ve de ilâhî bir hikmetin gereğidir. Nitekim Kur’an’da, birbirleriyle tanışmaları için insanların kabîle ve şûbeler hâlinde yaratıldıkları beyan buyurulmuştur.

Rabbimiz cümlemizi ihlâs, samîmiyet, tevâzû özelliklerine sâhip, istikâmet üzere yaşayanlardan, Ordu, Rize, tüm millet ve cümle ehl- îman olarak Efendimiz(SAV)in komşuluğunda buluşanlardan eylesin inşâllâh ves’selâm…

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 19 Nisan 2024, 10:12 tarihinde yazdırılmıştır.