RİZE'DE, ENSAR GÜNÜ; İSTANBUL SAATLERİ...

Yazar - Nuri Kahraman

RİZE'DE, ENSAR GÜNÜ; İSTANBUL SAATLERİ...  

Geçtiğimiz Cumartesi, 6’yı geçerken çıktık yola. Namazı, Giresun’un biraz sonralarında bir yerlerde, bir apartmanın 2. Katı gibi bir câmide kıldık. Hemen yolun kenarı. Sonra, Eynesil, Trabzon, Sürmene, Of derken saat 10 civarlarında Rize’ye ulaştık.

İşhanı, bürolar, ofisler, Site Câmii, TDV Rize Şûbesi gibi bir çok birimi bünyesinde barındıran yüksek bir binanın en üst kısımlarında yer alan Ensar Vakfı Rize Şûbesi’ne varıyoruz. Anladığımız kadarıyla bir kat öğrenci yurdu, bir kat yemekhâne, bir kat konferans salonu vs. şekliyle binanın çoğu vakfın uhdesinde. Yurda, tüm bu bereketli hizmetlerin odağında yer alan ilk başkan, aynı zamanda İlâhiyât Fakültesinin kurucu Dekanı Prof. Dr. Kemâl SANDIKÇI’nın adı verilmiş. Yerinde bir karar. Güzel bir vefâkârlık ve de kadirşinâslık örneği. Tebrîke şâyan.

Bizler Ordu Şûbesi olarak, diğer Kars, Iğdır, Artvin, Ardahan, Gümüşhâne, Bayburt, Trabzon, Ünye vs. şûbeleriyle berâber Ensar Vakfı’nın Doğu Karadeniz Bölge Toplantısı için buradayız. Bir minibüs dolusu geldik. En kalabalık katılım bizde. Bundan dolayı "Ordu, ordu gibi gelmiş!" esprisi yapıldı.

Önce açık büfe güzel bir kahvaltı. Ardından konferans salonuna geçildi. Somalili Üniversite talebesi Yusuf Hamûd’un MÜZZEMMİL Sûresi tilâveti sonrası Ensar Vakfı Teşkilatlanma Koordinatörü Turan KOÇ kürsüye geldi. Tek tek tanışmanın peşinden de Rize Şûbesi tanıtım sunumunu izledik.

RİZE, İSTANBUL, TÜRKİYE...

Genel Merkezden sonra 2. Sıraya konulabilecek boyutta bu devâsa hizmetlere öncülük eden şûbe başkanı Fethi ŞEN ise, bu tabloyu ortaya koyan imkânları açıklama meyânındaki konuşmasında, Rize’de 750 yatak kapasiteli 5 yurtları ve ayrıca bir Eğitim Merkezlerinin, buralarda da 45 çalışanlarının bulunduğunu, geçen yıl 6 milyon ciro yaptıklarını anlattı.

Sonra birimler hâlinde komisyonlar oluşturularak, konularına göre ayrı ayrı atölye çalışmalar yapmak üzere ayrılıp yerlerine geçtiler. Namaz arasını müteâkip büyük salonda sırasıyla Hanımlar Komisyonu, Genç Ensar ve Sosyal Medya sunumları yapıldı. Özellikle sosyal medyanın mutlaka değerlendirilmesi, ancak sınırların iyi belirlenmesi, materyallerin de ölçülü kullanılması ve bunun incelikleri konusunda dikkât çekici açıklama ve uyarılar yapıldı.

En son, 2018-19 Faaliyet Değerlendirmesi için Ensar Vakfı Genel Müdürü Hüseyin KADER kürsüye çıktı. O günkü havanın müsâitliği ve de yapılan çalışmaların, sunumların, bulunan ortamın ve sergilenen faaliyetlerin, göz dolduran nezih hizmetlerin, ensarlılardaki heyecanın bereketiyle berâber tüm bunların üzerine yapılan konuşma, duyguları, düşünceleri, hayâlleri perçinleyip coşturucu nitelikteydi.

YOLUN HAKKI, İŞİN GERÇEĞİ...

Herkesin can kulağıyla dinlediği konuşmada Hüseyin Kader, daha yakına kadar 30 küsur şûbe ve bir kaç yurtla faaliyet yürüten vakfın bugün 163 şûbe ve 58 yurda ulaştığını, öğrenci evlerinin bunun hâricinde olduğunu, Ensar Vakfı’nın bu gün en güçlü STK konumunda bulunduğunu belirtti. Ensar Vakfı’nın, mâlum yayın organlarınca her gün karalanmaya çalışılma ve üzerine gelinme sebebinin bu olduğunu, yapılan iftirâlara, suçlamalara aldırmadan yola devam edilmesi gerektiğini vurguladı.

Konuşma gerçekten manifesto niteliğindeydi. Hem içeriği, hem de dışarığı, yâni sunumu îtibârıyle mükemmeldi. Hepsini hatırlama ve de verme imkânımız yok. Buradan, Rize Şûbemizin bu konuşmayı, ensar olmanın ne anlama geldiği noktasında genele hitap eden kısımlarıyla internet sitesine koymasının faydalı olabileceği düşüncemizi ifâde ediyoruz.

İSTANBUL'DAN HOCALAR, TALEBELER, HÂTIRALAR...

Günü genel çizgileriyle anlatırken, şimdi de İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nden arkadaşımız, Rize İlâhiyât’ta Öğretim Görevlisi Hüsn-i Hat Hocası Nûreddin ÖDÜL Bey’le görüşmemizden de kısaca bahsedelim. Telefonunu, yine aynı okuldan arkadaşım, Trabzon İHL Öğretmeni Hikmet ARSLANTÜRK Bey’den aldım. Onu da, burada REYHAN DERGİSİ’nde gördüğüm güzel yazısı dolayısıyla tebrik için aramıştım.

Bu arada, hemşehrimiz, Ordu İHL’de beraber görev yaptığımız meslekdaşımız Prof. Dr. Ali AKDOĞAN Bey’le de görüşme imkânımız oldu. Başkan Fethi ŞEN’in tablalarımıza bizzat elleriyle laz böreği koyarak ikramda bulunduğu yurttaki akşam yemeğinde berâberdik.

Nûreddin ÖDÜL arkadaşımız, İstanbul’daki hocalarımızdan merhum Osman ÖZTÜRK Hocamız’ın

“MÂ FEVKİN(yukarıdakilerin) BİLEMEDİĞİNİ MÂDÛN(aşağıdakiler) BİLEBİLİR.”

sözüyle, Hasan KÜÇÜK Hocamız’ın İSLÂM FELSEFESİ Ders Kitabımızın arka kapağında yer alan;

“İLİM ADAMI ZAN ETMEZ, FAKAT BİLİR; İKNÂ ETMEYE ÇALIŞMAZ, ÇÜNKÜ İSPAT EDER!”

sözlerini hep hatırladığını belirtti. Biz de burada, ölenlere rahmet, kalanlara sıhhat ve âfiyet diyerek tüm hocalarımızı rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.

Netîce îtibârıyle günün de, işin de sonuna geldik. Çok ısrarlarına rağmen her ikisinin de çayını içemeden, inşâllâh alacağımız olsun, yine geliriz diyerek ayrılmak durumunda kaldık.

Akşama yakın hareket ettik. Sağ tarafta câmi tevâfuk etmediği için namazı tâ Akçaabat-Söğütözü’de kılabildik.

Başkan Olgun KÜÇÜK ve yardımcıları Câhit ŞAHİN ve Dr. Hakan HACISÂLİHOĞLU Beylerin öncülüğünde 20’ye yakın kişiyle katıldığımız güzel bir toplantı ve de yaptığımız neşeli bir yolculuğun ardından saatin 21’e yaklaştığı dakîkalarda, öğrenciler yurtlarına, bizler de evlerimize ulaştık elhamdülillâh.

Sözü bağlarken, bir kez daha, bizleri hayırlı işlerle meşgûl eden Rabbimize sonsuz şükürler ediyor,  o günkü mazhariyete vesîle olan ve  katkısı bulunan herkese teşekkürlerle berâber, cümleye sevgiler ve de saygılar sunuyoruz ves’selâm…

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 18 Nisan 2024, 10:06 tarihinde yazdırılmıştır.