KUDÜS VE MESCİD-İ AKSA

Yazar - Ahmet Bostancı

KUDÜS VE MESCİD-İ AKSA

Mescid-i Aksa Hz. Davut (as) tarafından başlanmış, Hz. Süleyman (as) tarafından tamamlanmıştır. 144 dönümlük arazi üzerindedir. Bu arazide Mescid-i Aksa’nın yanı sıra Ömer mescidi, Kıble mescidi, Burak mescidi, Nisa mescidi ve Mervan mescidi, medreseler, kubbeler, kapılar, çeşmeler bulunan külliyedir adeta… Burak mescidinin arkasında ise Yahudilerin ağlama duvarı vardır.

Kudüs Müslümanların ilk kıblesi olan, Mescid-i Aksa’yı bağrında barındıran kadim bir şehirdir. Birçok peygamberin yaşadığı ve görev ifa ettiği yerdir. Bunlardan bazıları Davut, Süleyman, Zülkarneyn, Musa, Lut, Nuh, Yusuf, İlyas, İbrahim … (as) lardır. Müslümanları ilgilendirdiği kadar, Yahudi ve Hristiyanları da ilgilendiren mukaddes beldedir. Çünkü her dinin mensupları burada yaşamıştır, yaşamaktadır. Tarihi süreç içinde şehrin sürekli el değiştirdiğini görürüz. Önce Yahudilerin, sonra Hristiyanların, daha sonra da Müslümanların hakimiyeti söz konusu olmuştur. 620 yılında İsra ve Miraç mucizesinde peygamberimizin uğrak yeri olmuştur. 636 yılında şehir Hz. Ömer’in halifeliği zamanında Ubeyde b. Cerrah komutasındaki İslam ordusu tarafından fethedilmiştir. Aradan iki yıl geçtikten sonra, devesine hizmetçisi ile nöbetleşe binerek şehre gelen Hz. Ömer’e şehrin anahtarları Patrik Safranius tarafından teslim edilmiştir. Anahtarı teslim ederken devenin yuları Hz. Ömer’in elindedir. Hizmetçi ise deve üzerindedir. Patrik: “Bizim kitabımız deveyi eliyle çeken, elbisesi yamalı kişiye anahtarı vermemizi emreder.” Demiştir.

Emeviler, Abbasiler şehre hakim oldukları gibi, Avrupalı haçlılar 1099 da ele geçirmişler ve Müslüman halkın çok kanını dökmüşlerdir. Selahaddin-i Eyyubi şehri fethedene kadar yüzü gülmemiş nihayet 1187 de fetih gerçekleşmiştir. Moğollar, Memluklar… derken,  28 aralık 1516 Yavuz Sultan Selim tarafından fethedilmiş ve 401 sene Osmanlı idaresinde kalmıştır. En huzurlu yıllarını bu dönemde yaşamıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın, 4. Murat’ın, Abdülaziz’in, Abdülmecit’in, Abdülhamit’in çok büyük hizmetleri olmuştur. Şehirdeki yapıların yüzde sekseni Osmanlıya aittir. Mescid-i Aksa’yı çevreleyen surlar Mimar Sinan’ın eseridir. O surlarda Osmanlı’nın yazdığı bir levhada: “Hz. İbrahim’i Allah’ın dostu kabul eden herkes bu şehirde yaşayabilir.”  Yazmaktadır.  Bizim burayla irtibatımız hem milli, hem de dini görevimizdir. Kabe ve Mekke Allah’ın,  Medine ve Ravza peygamberimizin, Mescid-i Aksa ve Kudüs ise Ümmetin haremidir, namusudur.

1817 de İsviçre’nin Basel şehrinde Teodor Herzl  1.Yahudi kongresini toplayarak,  devlet kurma fikrini ortaya attı. Aynı kişi 2. Abdülhamid’e hasta adam dedikleri Osmanlı devletinin tüm borçlarının ödenmesi karşılığında Filistin topraklarının satılması teklifini yaptı. Aldığı cevap: “Şehit kanıyla alınan toprak parayla satılmaz.” Oldu.  Bu tarihten sonra Yahudiler Filistin topraklarına gelmeye başladı.  11 aralık 1917 de Filistin İngiltere tarafından işgal edildi. Burası için 25 bin şehit verdik.  Diğer taraftan dünyaya yayılmış olan Yahudiler, Filistin topraklarına hızla göç ediyorlardı. 1948 de İsrail devleti kuruldu. Ne acıdır ki,  ilk tanıyan müslüman ülke Türkiye oldu. Bundan sonra Kudüs’te huzur kalmadı. İşgal ve terör devleti İsrail, hem dünyanın, hem de Kudüs’ün belası olmaya devam etmektedir. Ama zulümle abad olunmaz. Her işin bir başı, bir de sonu vardır. Peygamberimiz(as) buyuruyor ki: “Müslümanlarla Yahudiler harp etmedikçe kıyamet kopmayacak. O harpte Müslümanlar galip gelecektir. Yahudileri öldürecektir. Yahudi taşın ve ağacın arkasına saklansa: “Ey Müslüman! şu arkamdaki yahudidir. Gel öldür.! Diye haber verecektir.”

 

Filistin ve Mescid-i Aksa özgürleşmedikçe, buradaki işgal sona ermedikçe dünyaya huzur ve barışın gelmesi zor görünüyor. Allah yar ve yardımcımız olsun… 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 16 Nisan 2024, 21:21 tarihinde yazdırılmıştır.