CHP’nin diktatörlük anlayışı hiç eskimeden duruyor

Yazar -

CHP’nin diktatörlük anlayışı hiç eskimeden duruyor

Tartışılan son konuda “müftüler nikah kıysın mı kıymasın mı? İşte CHP’nin klasik diktatörlük sıfatı da tam burada hortlayı veriyor. Bütün hırçınlığı ve de çığırtkanlığıyla itiraz ediyor. “olamaz, yapamazsınız, laikliğe ve Atatürk inkılaplarına aykırıdır, gericiliktir, çağdışılıktır, karanlığa gidiyoruz” amma da kafa şişiriyorlar ha! Söylediklerinde ipe sapa gelecek bir kelime olsa bari. Nereden başlayalım? Atatürk’ten başlayalım mı? Herkes gibi Atatürk’te bir evlilik yapmıştı, nikahını kim kıymıştı? Zamanın İzmir müftüsü değil mi? Tabi ki dini nikahını müftü kıymıştı da bu bir referans olamaz mı? Siz zaten dini olan her şeye karşısınız ya. Ama Atatürk müftüye dini nikah kıydırmış. Latife hanımla yan yana oturmuşlar. Müftüde onların nikahını kıymış ve dua etmiş, bütün Türk milleti de böyle yapıyor zaten. Bir milletin lideri o milletten kopabilir mi? Size çok daha enteresan bir şey söyleyeceğim. Hani bunlar her hırçınlığı Atatürk’e bağlıyor ya, iyi okuyun ve anlayın. Atatürk bir gün gizlice Yeşilköy’deki Saraydan çıkıp Çatalca’nın köylerine doğru açılıyor. Oralarda bir çiftçiyi sabanla tarla sürerken görüyor. Zavallı çiftçi boyunduruğun bir tarafına öküz, diğer tarafınaysa bir eşek koşmuş tarlasını ekmek için uğraşıyor. Atatürk manzarayı görünce aracı durdurup çiftçinin yanına varıp selam veriyor ve soruyor. Arkadaş neden tek öküz yanında eşek var? Cevap – öküzün diğerini sağır (İnönü) vergi diye elinden aldı da ondan – peki sen bu durumu gazi paşaya (kendisi) neden bildirmedin? Çiftçi – gazi paşanın akşam sabah içmekten bizi görecek halimi var ki? (kısa kesiyorum) Atatürk bu cevaptan ve manzaradan çok üzülüyor, hemen geri dönüyor, yıldırım hızıyla bakanlar kurulunu ve başbakanı saraya çağırıyor. O çiftçiyi de toplantıya getiriyor. Tarlada söylediklerini tekrar ettiriyor ve kendisi şu Sözleri söylüyor, misafir köylüye dönerek ve de başbakan İnönü ve kabineyi göstererek “Bunlar var ya bunlar. Bir çiftçinin yegane üretim aracını vergi diye elinden alırlar. O çiftçi tarlasını nasıl sürer, nasıl ekmek çıkartır düşünmezler. Hiç çiftçinin öküzü elinden alınır mı? Bunlar (Burasına dikkat edin) Avrupa’dan kanunlar getirirler, tercüme edip Türk Milletine dayatırlar. Hiç uyar mı uymaz mı düşünmezler…” Bu hikaye uzundur da bize lazım olan şu son cümlesidir. AVRUPA’DAN TERCÜME EDİP BİZE DAYATTIĞINIZ KANUNLAR BİZE UYMADI VESSELAM. İşte budur şimdiki işimiz bize uymayan kanunları Türk Milletine uydurmaktır. Siz bizim istemediklerimizi bize çok dayattınız. Biz ise size açık kapı bırakıyoruz. Dilediğinize gidin. İster Hoca’ya ister papaza, ister belediyeye kime nikahınızı kıydırmak isterseniz kıydırın. Sizden tek istediğimiz bize karışmayın. Yeter yahu ulan nedir sizden çektiğimiz be? Bela mısınız? Nasıl ve kime nikah kıydıracağımızı nasıl yaşayacağımızı size mi soracağız? Artık biz özgürlüğün tadını aldık bir kere. Darbede yapamazsınız artık. Sizin o şamatalarınız ise sadece bizi biraz rahatsız ediyor eşşek anırması gibi. Yukarıda anlattığım gibi Atatürk’te bizimledir. Sizin Atatürk’le en küçük bir irtibatınızda yoktur. Zaten paraların pulların üzerinden resimlerini de siz kaldırmış heykellerini de siz yıkmıştınız. Menderes’te “Atatürk’ü koruma kanununu” sizden korumak için 1952’de çıkartmıştı. Yahu beni söyletmeyin, çoğunuza nikah bile gerekmiyor. Benim nikahıma ne karışırsınız diktatör bozuntuları! Saygılarımla.

 

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 25 Nisan 2024, 20:07 tarihinde yazdırılmıştır.