TÜRKİYE’NİN ETRAFINA 1918 SONRASI DÖŞENEN MAYINLAR ŞİMDİ PATLATILIYOR

Yazar -

TÜRKİYE’NİN ETRAFINA 1918 SONRASI DÖŞENEN MAYINLAR ŞİMDİ PATLATILIYOR

Hani bir fıkra vardır. Padişah ve incilli çavuş tebdili kıyafet gezerken bir ama dilenciye rastlarlar. Padişah incilliye “şununla biraz eğlen de gülelim” der. İncilli, dilencinin üzerine giderek ona toslar ve – kör müsün? Dilenci –körüm sende mi körsün? –Evet, bende körüm ve dileniyorum. Ama bende dileniyorum. İncilli cebinden bir altın lira çıkartarak ama dilenciye uzatır ve sorar. –Arkadaşım bana şöyle bir para verdiler ama kaç lira olduğunu anlayamadım, bir bakar mısın? Ama dilenci altın parayı eline alınca usulcacık uzaklaşır ve bir duvarın dibine çöker. Kör numarası yapan incilli –arkadaş neredesin, parayı ne yaptın? Ama dilenciden ses yok. İncilli eline bir taş alır ve –Ey Allahım paramı alıp kaçan dilencinin şu taşı sağ bacağına isabet ettir, der ve vurur. Ama birazcık yer değiştirir. İncilli – şu taşı sol bacağına. Yine tam isabet. Şunu göğüsüne yine isabet. Yediği her taştan sonra ama yer değiştirir ama yinede isabetten kurtulmaz.

 İncilli: -Şu taşıda tam kafasına… deyince ama dilenci ses verir.

 

- Dur arkadaş, al şu paranı ZİRA BU TAŞLAR KÖR TAŞINA BENZEMİYOR. Etrafımızdaki olaylar hiç tesadüfe benziyor mu? Körün taşı körün başına benziyor mu? Sınırlarımızda bize yakın iki büyük şehir birisi Halep, diğeri Musul. Bu şehirler bize coğrafi olarak çok yakın oldukları gibi. Kültürel olarak ta aynen çok yakındılar. Sakinlerinin ekserisi Türk kökenliydi. Eğer “Türkiye’yi istiyor musunuz” diye bir referandum yapılsaydı bu şehirlerin sakinleri yüzde seksen Irak ve Suriye’yi değil Türkiye’yi isterlerdi, ne oldu? İkisi de tahrip edildiler. Bu bir tesadüf müdür? Dünyadaki hiçbir hadise tesadüf değildir. Türk milletinin tarihini çok iyi bilen düşmanlarımız etrafımızda adeta mayınlı yani problemli yerler bırakmışlar. Şimdi Türkiye güçlenip emperyalist haydutların kontrolünden çıkmaya başlayınca önceden kurdukları tuzakları devreye sokuyorlar. Türkiye’nin İslam dünyasıyla arasına Suriye’deki sapık bir mezhebe ait bir aileyi iktidar yapmışlar. Suriye halkının Anadolu halkından farkı yoktur, kök itibariyle de sonradan Araplaşmış “Arabı mustuğrabe”dirler. Yani Türk soyundan gelirler. Zaten simaları da diğer Araplara benzemez. Çanakkale’de en çok şehit Şamdan, ikincisi Halep’tendir. Türkiye’den ayrılmamak için çok mücadele ettiler. Referandum tüm Suriye’de olsa orası da yüzde seksen Türkiye’yle birleşmek isterlerdi. Birliğimizi önce işgalci haydutlar, sonrada alçak diktatörler engellediler. Cumhuriyet kurulduktan sonrada defalarca Mustafa Kemal’e mektuplar yazdılar. Mustafa Kemal’de onlara cevap yazdı. Prof. Mehmet Çelik “bu mektupları Halep müzesinde gördüm” diyor. Bizdeki ana muhalefet “Suriye’yi Tayyip Erdoğan’ın karıştırdığını” söylüyor. Suriye halkı “demokrasi ve serbest seçim” istediklerinde onlara “Diktatöre teslim olun” demeliymişiz. Suriye halkı ilk defa isyan etmiyordu ki. Başındaki diktatörü hiçbir devirde kabullenmemişlerdi. Tabiki tercih onlarındır. Yalnız benim aklıma başka bir şey geliyor. Suriye’deki bu halk isyanı ne zaman başlamıştı? Tamda Türkiye’yle en çok yaklaştıkları zamanda. Buda mı bir tesadüftür? Yahu bu coğrafyada tesadüf yoktur. Ortalık ajan kaynıyor. 1916’larda biz oralarda savaş yaparken üç yüzden fazla Yahudi ajanı yakalamıştık. Oralar ajan Lavrens, Sara, Suzi Liberman’ın gezdiği yerler Tayyip Erdoğan’ı suçlayanlar iddia ediyorlar ki Erdoğan Suriye halkını durdurabilirdi. Keşke o kadar gücü olsa ama asla. Planlayanlar planlamış. O coğrafyada her şey Yahudi’nin istediği gibi oluyor. Bizim devletimiz o planları bozmaya çalışıyor. Saygılarımla.

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 25 Nisan 2024, 05:04 tarihinde yazdırılmıştır.