ÇUL-NÂME

Yazar - Nuri Kahraman

ÇUL-NÂME

Kadını erkeği yarışır sanki

Allâhtan utanmaz, kuldan utanmaz!

Plâjla sokağın kalmadı farkı

Perdeden utanmaz, tülden utanmaz!

 

Hava bir açılsın, gör manzarayı!

Hem düşün, hem taşın; yor manzarayı

Eğere, semere vur manzarayı

Palandan utanmaz, çuldan utanmaz!

 

Düşünmeden, hesap-kitap var diye

Günâha çalışır, tam üç vardiye

Şeytana dörtnala koşar yâr diye

Kısraktan utanmaz, naldan utanmaz!

 

Çocuklarda makyaj, büyükmüş gibi

Büyükler giyinir küçükmüş gibi

Doğalı yaşamak bir yükmüş gibi

Yordamdan utanmaz, yoldan utanmaz!

 

Daha da açılır, örtün dedikçe

“Bu mudur nîmete şükrün?” dedikçe

Allâh verir, kullar azar, yedikçe

Börekten utanmaz, baldan utanmaz!

 

Asmalarda üzüm, dallarda kiraz

Daha binlercesi; düşünsen biraz

Felsefeler çürük, ameller maraz;

Topraktan utanmaz, kilden utanmaz!

 

Ekini, tarlası, bahçesi, bağı

Köyü, kasabası, yaylası, dağı

Yozlaşma hızında atlamış çağı

Çiçekten utanmaz, gülden utanmaz!...

 

Sabahleyin başlar, eser fırtına

Çıplaklıktan başka giymez sırtına

Günâh vâdisinde sürer curcuna

Yordamdan utanmaz, yoldan utanmaz!

 

Yatakta, sokakta aynı kıyâfet!

Durumları şöyle düşün kıyâs et

Zehir, zıkkım; nasıl olur ziyâfet?

Karnından utanmaz, dölden utanmaz!

 

Çarşıda-pazarda, iş yerlerinde

Ölçüler dar, kısa; her neferinde

Pozlar sıralanır not defterinde

Cihazdan utanmaz, pilden utanmaz!

 

Kimi kıyâfetler arsızın üstü

Kılıklar değişti, kisveler küstü

“Örtülü açık”tır, biraz dürüstü

Şalvardan utanmaz, şaldan utanmaz!

 

Her şeyler çok kısa, günâhlar uzun

Ölüm düşünülmez, anılmaz hüzün

Hem kışlar böyledir; yazlar, hem güzün

Yaşından utanmaz, yıldan utanmaz!

 

Açılır… Açılır… Gider kayb’olur!

Fazla kurcalamak, gerçi ayb’olur

Lâkin, yangın gelir, herkesi bulur;

Ateşten utanmaz, külden utanmaz!

 

Yolculuk edenler aynı gemide

Uyarı yapmazsa; gelir demi de

O batar, bu batar; herkes hemi de

Dinle’den utanmaz, bil’den utanmaz!

 

Erkekler var; dolaşırlar her yerde

Baldır-bacak çıplak; göbek ilerde

Edep nerde, hayâ nerde, yüz nerde?

Bıyıktan utanmaz, kıldan utanmaz!

 

Ezan okunurken bozmaz duruşu

Bacağını bacak üste vuruşu

Mevlâ akıl verdi, buldu kuruşu

Paradan utanmaz, puldan utanmaz!

 

Gezer-dolaşırlar; ibret almazlar

Kıtalar aşarlar, hakkı bulmazlar

Dîne kıl olurlar, namaz kılmazlar

Ummandan utanmaz, çölden utanmaz!

 

Yer-içer, yudumlar; tadar nîmeti

Hayâtın, dünyânın; yok mu kıymeti?

Fark etmeden yaşar bunca devleti;

Denizden utanmaz, gölden utanmaz!

 

Sormaz hiç kendine, ben kimim diye

Türk Milleti kimdir, nedir Türkiye?

Ne oldu; bu üç kıtalık ülkeye?

Tuna’dan utanmaz, Nil’den utanmaz!

 

Nereye varacak bu işin sonu?

Ahlâk konuşulmaz, din değil konu

Eleği asmazlar, elemez unu

Dostlardan utanmaz, elden utanmaz!

 

Nûrânî, söylersin; niyetin hâlis

Ya âyetten mülhem, ya da bir hadis

Temiz ruhtan başka, var bir de habis

Çirkeften utanmaz, çilden utanmaz!

 

Yâ Rabbi Sen acı, ver hidâyeti

Hepimiz günahkâr en nihâyeti

Şeytanın dâimâ bozuk niyeti;

Çengiden utanmaz, zilden utanmaz!...

 

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 25 Nisan 2024, 15:02 tarihinde yazdırılmıştır.