ADI MEZÛNİYET, SOY ADI MAHKÛMİYET; SONU HÜSRÂN!...Yazar - Nuri KahramanSevgili dostlar. Öncelikle Ramazanımız mübârek olsun. Gel gelelim; olsun, tamam da, bu durumda nasıl olsun? İş temennîyle, süslü lâflarla, gereğiyle amel edilmeyen kuru dileklerle bitmiyor.
Şu manzaraya bakınız! Bu çocuklarımızın hâli nedir, bu kendini unutmuş, tüm varlığını, nereden estiği meçhûl rüzgârlara “armağan” etmiş yavrularımızın koşusu nereyedir? Allâh aşkına, ne Mayıs ne Hazîran, ne Fetih ne Ramazan demeden bu kendini dağıtmalar, örfü-âdeti, geleneği, hattâ geleceği öğütmeler neyin nesidir, hangi akla hizmettir?
Bu, sözüm ona mezûniyetlerin neresinde bizim kültürümüz, irfânımız, aklımız-izanımız, kıyâfetlerimiz, renklerimiz ve de desenlerimiz vardır? İşin ahlâkî boyutu ise tam bir vehâmet. Oraya girmiyoruz. Çünkü çoğu yerde oralara âileler de giremiyor. Hattâ o gece çocuklar tamâmen kapsam dışında kalıyorlar çoğu yerlerde. Çünkü, batıdan gelen bu rüzgârın, patent hakları dolayısıyla karakteri, daha düz ifâdeyle raconu böyle!
Bu çılgın, uçarı süreç, tamâmen kendinden kaçma, edebi-âdâbı aşma, meçhûle uçma, perdeyi yırtma, utanma duygusundan, mahcûbiyet özellik ve de güzelliğinden sıyrılma süreçleridir. İşin en ilginç yanı, muhâfazakârlığın arttığını düşündüğümüz dönemlerde bu kutlamalar, insanların refah boyutuyla paralel olarak dünyevileşmesiyle berâber daha da katmerleşerek azgınlaşıyor.
Bu gidişe kim, nasıl dur diyecek? Yöneticilerimiz uyuyor mu? Ya anneler-babalar, dayılar-amcalar, dedeler-nineler? Hepimiz, hepimiz sorumluyuz sevgili öğretmen arkadaşlar, müdürler, eğitimciler!
Ey, yüce milletimizin alınteri vergileriyle imrâr-ı ömr’eyleyen, güzîde vatanın aziz eğitimcileri, değerli cümle yöneticiler! Bu öğütümcülere daha ne kadar çanak tutacağız? Yapılabilecek hiçbir şey yok mu? Ramazan’ın bile kâr etmediği bu rezil manzaralar kânun ya da yönetmelik emri midir?
Eğer öyle olsa bile, bu hâliyle bu uygulama eğitim değil, öğütümden, yavrularımızı uluslar arası egemenlere paralel(!), onların ağzına lâik(!) bir konuma hazırlamaktan başka bir anlam ifâde etmiyor.
Bu babda söylenecek şey çok. Lâkin, şimdi biz sözü, şu mezuniyet acâiplik ve de garâipliklerini hatırlatarak, kanayan bir yaramıza işâret eden kerasushaber.net’ten değerli arkadaşımız Ubeydullah GÖKTEKİN’e veriyoruz.
Adı mezuniyet, soy adı mahcûbiyet, aslı mahkûmiyet, sonu dünyevî ve de daha çok uhrevî felâket olan, hepimizi öteden beri rahatsız eden bir drama vecîz bir şekilde parmak basan arkadaşımıza sonsuz teşekkürlerimizle berâber, sizleri kendisiyle baş başa bırakıyoruz:
ADI MEZUNİYET?
"Evet, bir eğitim öğretim yılının daha sonuna geldik. Okul sezonunun sonuna geldikçe başlıyor mezuniyet klasikleri. Adı mezuniyet klasiği ama kendisi aslında bir rant klasiği. Aileleri bir gece için yüzlerce, binlerce lira masrafa sokan, 13-14 yaşındaki çocuklarımızın mezuniyet gecesi adı altında boya küpüne girdiren ve yaşına uygun olmayan kıyafetleri giyme geceleri...
AİLELER BASKI ALTINDA KALIYOR
Daha 13-14 yaşında kızlarımız çocuk olması, çocukluğunu yaşama yaşında boya küpüne girerek ailelerine "Ama annee, herkes yapıyor!, Ama bu mezuniyet gecesi özel bir gece" gibi söylemlerle ailelerini mahalle baskısı altına alıyor ve bu işi yapmaya dolaylı olarak zorluyor. Doğal olarak aileleri bir gece için belki binlerce lira masrafa girdiren anlamsız bir gece oluyor... http://www.hurfikir.com.tr adresinden 26 Nisan 2024, 08:00 tarihinde yazdırılmıştır. |