İÇİMİZDEKİ ÇOCUK

Yazar -

İÇİMİZDEKİ ÇOCUK

Çocukluk bilyelerimi özlüyorum, yeni bir çizgi filmle uyandığım o sabahları. Sabahtan akşama kadar top peşinde koşturduğum o sokakları… Dengesini bir türlü ayarlayamadığım ilk uçurtmamı, paradan daha değerli taso koleksiyonumu, dört teker kırmızı bisikletimi…  

 

En çok ta her şeyden bir haber olan çocuk aklımı özlüyorum, sadece kendi etrafımda dönen Dünyamı, en saf en masum çocuk kalbimi, çocuk cesaretimle halt edebileceğimi sandığım Gargamel’i, bir gün iyi bir çocuk olursam görebileceğimi sandığım şirinleri…

 

Bazılarının çocukluğu hiç ama hiç bitmez. Bitmesin!

                                    *************

 

Kanatlı bir çocukluğum oldu benim martılar gibi. Hep güzel gemilerin peşinde koştum atılan simitlere değil, kendi serüvenime uçtum. Hala da bir martının kanadında saklı hayallerim. Martılar kadar özgür, martılar kadar saf… Sert esse de rüzgarlar, savursa da fırtınalar biliyorum bir martı gibi uçmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyecek ulaşacak o bitiş noktasına.

 

Çocuktuk… gökyüzüne sığmayan yüreğimiz, hayallerimiz vardı, severdik, sevilirdik. Hesapsız küser hesapsız barışırdık. Mutluyduk. Edip Cansever’in de dediği gibi gökyüzü gibi bir şeydi bu çocukluk hiçbir yere gitmiyordu.

                                      *************

 

90’lı yıllarda çocukluğunu yaşamış bir nesil olarak kendimi şanslı görenlerdenim bende. Teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte günümüz çocuklarının hali mağlum. Tabi birde okula adım atar atmaz öğrencilerin birbirleriyle yarıştığı eğitim sistemiz var. OKS, ÖSS, YGS, LYS, TEOG sistemin adı sürekli değişse de değişmeyen tek şey sınavlardır. Çocukları daha erken yaşta sınav kaygısı kaplar, amansız yarış başlar… Okul sıralarında unutulur çocukluk.

 

Okulda büyüyünce ne olacaksın?  sorusu sorulmayan çocuk yoktur herhalde. Doktor, öğretmen, mühendis cevabını vermeyen de öyle… Sahi ne oldu o çocuklara? Hayal ettikleri meslekleri olabildiler mi? Ben olamadım. Öğretmen cevabını verirdim o zaman ki aklımla. Şimdi ise basın işçisi oldum.

                                      **************

 

Çocuktuk, büyüdük. O küçük, her şeyi tozpembe gördüğümüz Dünyamızı karanlık kapladı. Bazen şimşekler çaktı o karanlık Dünyamızda, bazen yağmurlar yağdı. Her günün sonunda batan o güneş doğmaktan hiç vazgeçmedi. İşte o güneş bizim çocukluğumuzdu. Her ne kadar karanlıklar kaplasa da Dünyamızı, içimizi ısıtan, bizi aydınlığa kavuşturan yine o doğan Güneşti. Tıpkı içimizdeki çocuk gibi…

 

Zamanla anladım ki, büyümenin bedenen ya da yaşla bir ilgisi yokmuş. İnsan büyüdüğünü annesini veya babasını kaybedince anlıyormuş, omzunda taşıyamayacağın sorumlulukların üstesinden gelince anlıyormuş, asla yapmam dediği şeylerde başrolde olunca anlıyormuş, kendi için değil sevdikleri için ayakta durmaya çalıştıkça, içi kan ağlarken gülmeye çalıştıkça anlıyormuş… Bazen yalnız kalınca, düşününce, bazen de hayatın akışın içinde kendini kaybedince… Bir bakmışsın büyümüşsün.

 

Her ne kadar büyüksek de, yaşımız ilerlese de içimizdeki çocuk hep bizimle. İçinizdeki çocuğu öldürmeyin, çocukla çocuk olmaktan, çocuklarla vakit geçirmekten, çocukları mutlu etmekten asla vazgeçmeyin. Bu dünyayı yaşanılabilir kılan tek şey o masum sevgi, çocukça şeyler, çocuklar… Kaybetmeyin!

 

 

 

 

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 17 Nisan 2024, 02:28 tarihinde yazdırılmıştır.