SİYÂSET NEYE KURBAN?

Yazar - Nuri Kahraman

SİYÂSET NEYE KURBAN?

 

Geçen hafta Kurban Bayramı’ydı. Bu hafta da okullar açıldı. Her haftanın, her günün, her saatin, her dakika ve hattâ saniyenin kendilerine göre işleri var. Bir yandan ölenler ölüyor, diğer yandan hayat tüm hızıyla devam ediyor. Bu arada yaşananların aslı esâsı iyiyle kötünün, güzelle çirkinin, sevapla günâhın, kısaca Hakla bâtılın mücâdelesi şeklinde tezâhür ediyor. Hayat sonuçta bir imtihan. Nitekim Mülk Sûresi’nde “O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı...” buyurulmaktadır.

Dolayısıyla, hayâtın tüm câzibe ve hayhuyunun arka plânında çok ciddî bir tâkip ve de imtihan sırrı gizlidir. İşte kurbanı ele alalım. Mesele görüntüde bir et, ticâret, gıdâ, beslenme, ekonomi, yardımlaşma, toplumsal anlamda kaynaşma olayı gibidir. Fakat, âyetlere baktığımızda, bunlar da önemli olmakla berâber işin asıl püf noktasına şöyle işâret edilmektedir:

“Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele!” Hacc(22)37

Sâdece kurban değil, bütün işler böyle. Aklınıza her ne gelirse. Bayram öncesi iyice harâretlenen ve saman altı sessiz yürürken birden patlak veren gerilimle Ordu gündemine düşen, TEDES uygulamaları üzerinden hâkimiyet mücadelesine dönüşen yerel siyâset te öyle. İşte âyet:

“De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” Enam(6) 162

Burada, yaptığınız iş ne olursa olsun, ne kadar büyük, ne kadar devâsâ olursa olsun, onun Allâh katındaki makbûliyeti önemlidir. Bu da niyet, ihlâs ve de samimiyete bağlıdır. Bunu ölçü aldığımız zaman, Ordu siyasetine dâir neler söyleyebiliriz? Benim siyâsetim de riyâsetim de, vekâletim de, nezâretim de, hepsi âlemlerin Rabbi Allâh içinidir diyebilecek, bulunduğu konum ve yaptığı işlerle bunu düşündürecek kaç siyâsetçimiz var? Özellikle yerelde?!

Burada, İmâm Kuşeyrî’ye atf edilen bir olay meseleyi daha iyi anlamamıza yardımcı olacak nitelikte:

Horasan sultanı ve kahramanlarından Amr bin Leys öldükten sonra onu sâlih bir zât rü’yâda gördü ve aralarında şu mükâleme geçti:

“-Allâh sana ne muâmelede bulundu?”

“-Allâh beni afvetti.”

“-Allâh seni ne sebeple afvetti? Hayâtında nasıl bir amel işledin ki afva mazhar oldun?”

Amr bin Leys şöyle cevap verdi:

“-Günlerden birgün yüksek bir tepeye çıkmıştım. Oradan askerlerime baktım. Onların çokluğu ve ihtişamını seyredince: “Keşke Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- zamanında vâkî olan gazvelere ordumla beraber iştirâk edip de O’nun uğrunda fedâ-yı cân eyleyen bahtiyarlardan olabilseydim…”  diye hislendim. İşte bu niyet ve iştiyakımdaki ihlâs sebebiyle yüce Allâh, bana rahmetiyle muâmele ederek günâhlarımı bağışladı ve beni sonsuz nîmetleriyle mükâfatlandırdı.”

Bu hâdise, ihlâs ve samimiyetin, mü’min için ne kadar mühim olduğunu gösteren güzel bir misâldir. Nitekim; hepimizin bildiği rivâyet olarak en güçlü olan bir hadiste; “Ameller, niyetlere göredir.” buyurulmuştur. Diğer bir hadiste de; “Mü’minin niyeti (maksat ve ihlâsı) amelinden hayırlıdır.” buyurulmaktadır.

Bu itibarla başta ibâdetler olmak üzere bütün hayırlı amellerin, Allâh rızâsı kasdolunarak yapılması asıldır. Bu da, ihlâs ile mümkündür. Bu gün siyâsîlerin elinde büyük imkânlar var. Bunlar, bakan, başkan, vekil ya da yerel ilgililer olarak, şöyle Boztepe’ye çıkınca, bu şehrin, tüm bu dağların taşların, derelerin koyların idâresi bizde. Tüm yetkilerimizi bu şehrin ve de insanlarının hayrına, Allâh rızâsı için nasıl değerlendirebiliriz diye düşünüyorlar mı acaba? Ve de, patlak veren gerilim böyle bir hassâsiyetin ürünü müdür?

Ülke siyâseti genel anlamda.destanlar yazıyor. 15 yılda, 15 temmuz dâhil asırlık işlere imza atıldı. Bunlar milletteki samimiyetin, verilen oylardaki ihlâsın bereketi. Ama, gitgide dünyevîleştikçe, yerel siyâsetimizde görüldüğü şekliyle iş çıkar ya da kuru cihangirlik dâvâsına dönünce bu bereket daha ne kadar devam edecek? Nitekim, bu nimetin kıymetini bilmeyen ve açıktan düşmanlık edenler, hırsları ve ihânetleri FETO olarak tebellür edenler cezâlarını buluyorlar. Bu, tüm siyâsîlerimize ders olmalı. Zîrâ, şu eldeki nîmet ve imkânı kendi çıkarlarına kullanıp ta samîmî oyları fıska, fücura âlet edenler daha dünyâdayken rezil rüsvâylığı yaşarlar. Âhiretleri de berbat olur.

Evet, siyâset zor bir iştir. Yıpratıcı bir koşudur. Uçurumları, engebeleri, inişleri-yokuşları, tehlikeleri, kirlilikleri vardır. İşte asıl siyâset te, tüm bunlar içerisinden güzellikleri çıkarabilmektir. Bakınız burada da bize çok güzel örnek olacak bir âyet var; Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: “Size onların (hayvanların) karnındaki işkembe pisliği ile kan arasından hâlis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazından âfiyetle geçer.” (en-Nahl, 66)

İşte, ihlâs da, ameli, tıpkı sütün kan ve muzahrafattan ayırt edilmesi gibi bulanıklıklardan ayırt eder. Dolayısıyla, asıl siyâset, onun karakteristik çarkından, karartılan dünyasından aydınlık devşirebilmektir. Ona da bir imtihan gözüyle bakabilmek, geçici saltanatların nefsî sevk ve şevklerine göre değil, Allâh’ın rızâsını esas alarak hareket edebilmek, icraatlar ortaya koyabilmektir. Bakınız, bu noktada âyet hepimiz için ne kadar net söylüyor:

“Andolsun ki, biz onlardan evvelkileri de imtihân etmişizdir. Allâh elbette sâdık olanları bilir ve elbette yalancı olanları da bilir.” (el-Ankebût, 1-3)

Efendimiz (SAV) de; “Allah, sizin sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz! Fakat sizin (ihlâs ve takvâ bakımından) kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34).buyurarak, ne kadar büyük, güzel ve de muhteşem de olsa, mal, mülk, heybet ve servetlerimize değil, içimizdeki hüsnüniyet ve samimiyete değer vereceğini açıkça ifâde ediyor. Bu uyarılar, başta dünyadaki öncüler olan siyâsetçiler olmak üzere hepimize.

Umulur ki duyulur ve de uyulur, umulur ki gâfiller uykularından tez zamanda ayılır, memlekette iyilerin öncülüğünde iyilikler, güzellikler, fazîletler yayılır diyor, hepinize içten sevgi ve de saygılar sunuyoruz ves’selâm…

 

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 26 Nisan 2024, 01:49 tarihinde yazdırılmıştır.