HER ŞEYLER İYİ GİDERKEN...

Yazar - Nuri Kahraman

HER ŞEYLER İYİ GİDERKEN...

Her şeyler iyi giderken ve de olması gerekenler oluyorken, yine de gözden kaçan şeyler var elbette. Meselâ, hayırlı olsun, Cerablus’a yapılan Fırat Kalkanı Harekâtı çok güzel; ümit verici, oldukça da ufuk açıcı. Özgür Sûriye Ordusu, yerli halk, ümmetin mazlumları ve özellikle Türkmenlerde sevinç dorukta. Tabiî, bizlerde de. Burnumuzun dibinde bir oldu-bitti olacak şey değil çünkü. Hem de Amerika ta nerelerden geliyor. Sâdece o da değil; Fransa’sı, İngiltere’si, Almanya’sı; herkes orada. Bir tek biz yokmuşuz. Ayrıca irili-ufaklı silâh şirketleri, ticârî kuruluşlar, paralı militan organizasyonlar, bilinen-bilinmeyen örgütler, duyulduk-duyulmadık neler, neler. Televizyon haberleri ve açık oturumlarda bu kuruluş ve ülkelerin adını duyunca hayret ediyoruz. Dudağımız uçukluyor.

Evet, diğer yandan, geliniz görünüz ki, her şey, şu gün îtibârıyla iyi-has gidiyor derken; bir de bakıyorsunuz, Sûriye’nin geleceği için ABD ve RUSYA dışişleri bakanları devrede ve masada bir araya gelmişler. Başka kimse yok! Hem de Sûriye’den de kimse yok! Siz ne yaparsanız yapın; son tahlilde karar onlarda mı yâni? Yolu çizenler onlar, sonrakiler de o izi mi tâkip ediyorlar? Ve de prensiplerin dışına çıkma şansları yok?! Bu, sizce de bu anlama gelmiyor mu?

Bakıyorsunuz, PYD ile ilgili açıklamaları ABD sözcüsü yapıyor. DAİŞ’le ilgili olanları da! Tüm bunlar demek oluyor ki, PYD’nin ve diğer tüm şer odaklarının patronu ABD. Şu şöyle yapacak, bu böyle olacak diyor. Her şey onun demesiyle gibi ve de anormâllik bu denli açık!

ABD nere, buralar nere? Burnunuzun dibindeki yerlere sizi yaklaştırmıyor, kendilerince çalıp oynuyorlar. Bu anormal elbette ama, bunun kabullenilmiş, kanıksanmış olması anormal ötesi bir şey. İşin daha da ilginci, îtiraz eden de yok bu duruma. Normâlleşen bir anormâllik söz konusu yâni.

Ama, bu kolay olmuyor. Çalışmayla oluyor. El, bugüne kadar el altından hep çalışmış. Senin için neler neler yapmış kendi menfaati adına. Önce Lawrenslerle muhteşem imparatorluğunu parçalamış, üzerindeki yeni devletlerin tümünü kafasına göre dizayn etmiş; sonrasında da kontrolü ve balans ayarlarını aslâ terk etmemiş. Bunun için el atmadığı mevzû ve yer, kullanmadığı argümen kalmamış. Daha neleri var, bizler için ne sürprizler hazırladılar; kim bilir?

Meselâ, son 15 yıl ve özellikle de 5 yıl îtibârıyla değerlendirecek olursak, seçimlerle yıkamadılar, gezi tutmadı. Hendeklerle netîce alamadılar. En son, hiç olmadık, olmayacak ve de ummadık yerden, ummadık bir zamanda, minâre yolunu kullanarak(!) yukardan bomba yağdırdılar. Teheccüd kılan, kimsenin Müslümanlığını beğenmeyen hakîkî(!) Müslümanlar, Amerika adına, bir canlı bomba gibi, kendi canlarını da ortaya koyarak milletin üzerine ölüm yağdırdılar. Çok şükür ki, o da tutmadı. Niyetleri gerçekleşmedi. Başarılı olamadılar. Efendilerine karşı çok mahçup duruma düştüler. Onlara, ekranlardan keyfle izleyecekleri bir iç savaş armağan edemediler!

Efendileri bu defâ, teşkilâtın öbür kolu PKK’yı devreye soktular yeniden. Her şey çok açık. Herkes artık bunu fark edebiliyor. Böyle bir bilinç oluştu çok şükür genel îtibârıyle ülkemizde. İstiklâl Harbi’nde olduğu gibi bir kaynaşma, yakınlaşma söz konusu. Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı da aslında bu rûha sıkılmış bir mermi edi.

Diğer yandan, bu arada, mâlum, Ordumuz Cerablus’a girdi. Bunun kıvancını yaşarken Gâziantep patlamasıyla sevincimizi kursağımızda komayı hedeflediler. Stratejik Yavuz Köprüsü’nün açıldığı gün, Cizre’yi patlattılar, kendilerince bir uyarı sadedinde. Biz güzel bir hamle yapınca, onlar da bunu sabote etmek, yolumuzu kesmek adına karşı hamle yapıyorlar.

Adamlarda para çok. Örgüt ve de imkân da öyle. Parayı bastırıp her şeyi yapacaklarını düşünüyorlar. Ama  para her şey değil.  O da bir yere kadar. Milletimiz, Mehmet Âkif merhûmun İstiklâl Marşı'ndaki ifâdesiyle;

"Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.

Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar?

'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar!

Milletimiz bu gerçeği bir kez daha ispata hazır ve el an da bu yoldadır elhamdülillâh. 

            Yâni, söylemek istediğimiz, bunun belki bir süre böyle geldiği artık bundan böyle gitmeyeceği. Ama hepimiz, şartların ne olduğunu görüp, niye bâzı şeylerin hemen olmadığı noktasında gerçekçi düşünüp 2-300 yıldır döşenen mayınların 2 günde, 3 haftada, 5 ayda hemen temizlenebileceğini ve sonuç alınacağını düşünmeyelim. Olması gerekenin en iyisi, olabildiği kadarıyla ve de kararlılıkla yapılıyor. Bunun için çalışan kadrolar devrede çok şükür. Bu duygu ve güven önemli. Bu noktada bize de duâ düşüyor.

            Şans bizden yana, Allâh bizimle, duâlar bizim için; ümmetin huzurlu geleceği ve tüm mazlum insanlığın hidâyet yolundaki engellerin, ufkundaki perdelerin kaldırılması ve de sonsuz mutluluğu için. Uzamaması ve de bizlere o günleri görmenin nasîp olması dileğiyle inşâllâh diyor, hepinize içten sevgiler ve de saygılar sunuyoruz ves’selâm…

 

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 29 Mart 2024, 03:45 tarihinde yazdırılmıştır.