ANLAMAYANLAR HÂRİÇ, YORGANLAR DÂHİL!...

Yazar - Nuri Kahraman

ANLAMAYANLAR HÂRİÇ, YORGANLAR DÂHİL!...

                Anlamayanlar hâriç, herkes anladı çok şükür. Bir zamanlar, halkların özgürlüğü falan deniliyordu; sonra iş Kürtlere özgürlük sloganına dönüştü. Türk kamuoyu da, hakîkâten bir mağdûriyet var zannediyordu. Dildir, yoldur, eğitimdir, şudur, budur derken birden PKK adlı bir örgüt peydâ oldu. Hareketin öncesiyle berâber yaklaşık yarım asırdır yakıyor, yıkıyor. Ak Parti hükûmetleri taşın altına elini sokup çözüm süreci başlattı. Ne demişlerse yaptı neredeyse. Doğrusunu da yaptı. Sonuçta verilmeyen hak kalmadı. Ellerinde bahâne edecek silâh bırakmadı ama, PKK, haklar verildikçe daha fazla silâha sarıldı tam aksine olarak.

         Hendekler gösterdi ki, mesele hak-hukuk meselesi değil. Ve sonuçta, millet ve de hepimiz anladık ki, bunların derdi çok başka. Bunlar kendileri adına bir savaşın, daha doğrusu, Kürt halkı adına bir savaşın içerisinde değiller. Tamâmen egemenler adına taşeronluk yapıyorlar. Şimdi dikkât edilirse, öyle eskisi gibi özgürlük, hak-hukuk gibi şeyler seslendirilmiyor. Herkes bu savaşın dış dünyâ adına yapıldığının farkında. Sebep sorulmuyor. Her şey doğal da karşılanıyor artık.

Nasıl derseniz; ülkemiz güzel bir ülke. Stratejik bir noktada. Dünyâlar ve de kıtalar arası bir yerde. Güneye, kuzeye, doğuya, batıya, her tarafa doğru sınır ötesi gönül coğrafyası ve de ilgi havzası geniş.

Dinlerin, medeniyetlerin, denizlerin, deryâların kesiştiği bir yerde. Dünyânın, güzelliği kadar, yer altı, yer üstü zenginlikleri de burada. Enerji bu bölgede. Ülkemiz, tüm bu özellik ve güzelliklerin merkez ve de kilit ülkesi. Tüm politikalar, duygular, düşünceler buraya odaklanıp burada düğümleniyor.

Dünyâya bir bakın; herkesin gözü, aklı, fikri, savaşı burada. Târih boyunca, şu ya da bu şekilde hep böyle oldu, böyle de olacak. Dolayısıyla egemenler, buraya, ülkemize nüfûz etmek için her türlü argümanı kullanacak. İşin özü, özeti bu.

Şöyle bir hatırlayın; gezidir, parktır, haktır, hukuktur her şey tamâmen bahâne. Onların derdi, senin ülkende hır çıkarıp, bulanık suda balık avlamak! Batının senin kürt halklarının problemleriyle ne alâkası olabilir? Ya da bir başka öteki ırkla?! İşte, Sûriyeli mültecîlere muâmelelerini görüyoruz. Mültecî botlarına kurşun sıkan devletler var batıda.

Her şeyden önce batı batı olsa, yâni dediği gibi insancıl, çağdaş, hoşgörülü vs. gibi bir özellikleri olsa, şu dünyâdaki gidişâta ânında son verme imkânlarına sâhipler. Ortadoğu’dan çekilseler yeter. BM’ye, sen de hakem ol, herkese hakkını ver dese, kendi hâllerine bıraksa, müzâkere masaları kurulsa olamaz mı? Olur ama, mümkün mü? Değil! Eşyânın tabiatına aykırı. Çünkü, batı sömürü üzerine kurulmuş bir medeniyettir. Târihte hiç örneği yoktur bu söylediğimizin.

İşte en son, hiç umulmadık ve de en ulvî bir yerden, hassas noktamızdan ateş etti bize batı; mihraptan. İşte böyle; önce din aleyhtârı bir siyâset dayatıyor, onunla hırpalıyor derken, beride bir dîni gurup oluşturup milleti dolaylı olarak oraya kanalize ediyor. A aaa; bir bakıyorsunuz, o da bir proje çıkıyor. Öteye de gitsen, beriye de gitsen tüm yollar batıya, yâni senin için felâkete çıkıyor!

Son kalkışma başarılı olsaydı durum farklı mı olacaktı? Bunu günlerdir yazdık. Hattâ gündem bu. Bu gündeme teslîmiz şahsen ve de ülke olarak. Türk Milletinin gözü faltaşı gibi açıldı. Durumu çabuk kavradı çok şükür. Felâketi ânında savma basîretini gösterdi Allâh’ın izniyle.

Ama, geliniz görünüz ki bir kısım insanlar öyle kapılmış ki, hâlâ anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar. Ve yâ, anlasalar da bunu ayan edecek mecâlleri ya da imkânları yok. Belki de, ne gibi bir batakta olduklarını yeni fark ettiler ve de iyi fark ettiler de, artık çıkışlarının da mümkün olmadığını, olamayacağını düşünüyor olmalılar.

İşte böyle genel bir batak söz konusu coğrafyamızda. ABD’nin yardımı ve dayatmasıyla Sûriye’de PKK devleti kurulmak üzere olduğu söyleniyor. Bu devlet kime hizmet edecek; Sûriye halkına mı?

Allâh korusun, ülkemizdeki kalkışma başarılı olsaydı, yeni konsept ne olacak, kime hizmet edecekti? Ülkeyi FETÖ mü yönetecekti? Diyelim o yönetsin, onu kendi hâline bırakacaklar mıydı? İşin içerisinde arslan payı olmayacak mıydı; ya da olmadan olması mümkün mü?

Sözün özü, son tahlilde beri yanda da işler zor. Vaziyet sıkıntılı. Orayı da karıştıran eller çok. Asılsız ihbârlar gereksiz rahatsızlıklara sebep oluyor. Bu noktada, îtiraf mâhiyetinde resmî açıklamalar var. Dengeyi tutturmak güç, adâletin işi müşkil. Her şey o adar iç içe girmiş ki; hani ne derler, ayıkla ayıklayabilirsen pirincin taşını!

Böylesi durumlardan kimse memnun olmamalı. Vatanını, milletini, dînini, îmânını seven her şeye rağmen devletinin yanında olma basîretini göstermeli. Pireye kızınca yanacak olan yorgan değil çünkü yalnızca; tüm ev, mahalle, şehir, ülke, belki de tüm coğrafya!

Yanmak da bir şey değil, atom bombalarının yerinde hâlâ ot bitmediği gibi, ümmet bir daha belini doğrultma şansı yakalayabilir mı, bunu düşünmek, ona göre tavır geliştirmek gerekir. Hiçbir sağduyulu, dünyâsını, âhiretini düşünen vatandaşın bu durumdan keyf olma, kenardan kıs kıs gülme, oh olsun deme lüksü olamayacağını düşünüyoruz.

Çünkü, bu yangın hepimizi ilgilendiriyor ve de yalnızca bu dünyâyla alâkalı değil diyor, Yüce Rabbimizin, her zaman olduğu gibi ülkemizin yardımcısı olmasını, özellikle şu kritik süreçte suçluyla suçsuzun başarıyla tefrik edilerek adâletin yerini bulmasını bilhassâ temennî ediyor, hepinize sevgiler, saygılar; hep birlikte idrâk edeceğimiz nice mutlu yıllar ve de sonsuz âlemde, cümleye sevdikleriyle ulaşacakları Firdevs Cennetleri diliyoruz ves’selâm…

 

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 24 Nisan 2024, 10:23 tarihinde yazdırılmıştır.