Trakya halkının Ergene ile yaşam savaşı

Yazar -

Trakya halkının Ergene ile yaşam savaşı

5 Haziran Dünya Çevre günüydü. Çevrenin, yeşilliğin katledildiği sayılı yerlerin başında ülkemiz geliyor ne yazık ki.

Özellikle yaşadığımız Trakya toprakları havası, suyu ve verimli toprakları ile en çok etkilenen yerlerden biri.
İstanbul’da sanayiden kaynaklanan aşırı nüfus artışı sonucunda, İstanbul çevresine yayılan sanayi tesisleri Çorlu ve Çerkezköy hattına kaymıştır. Bu durumda da Trakya ve çevresinde, 1973 yılından itibaren  organize sanayi bölgeleri kurulmaya başlanmış ve artan sanayii ile birlikte nüfus yoğunluğu nedeniyle de büyük boyutlara ulaşan çevre kirliliği oluşmuştur.
Trakya’da yer alan Ergene Nehri 25 yıl öncesine kadar tarımın can damarı olarak bilinirdi. Yaklaşık olarak 2 bin sanayi tesisi, Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne’ye kadar uzanan  283 kilometrelik Ergene Nehri her gün çevreyi zehirlemeye devam ediyor.
Trakya’da son 10 yılda çarpık sanayileşmenin de sonucu olarak  çevre şartlarının  insan sağlığını tehdit eder duruma gelmesi çok ta şaşırtıcı olmamalı. Özellikle önemli bir tarım alanı olan  Ergene Havzası ve Ergene nehrinin geçtiği alanlarda kirlilik hat safhaya ulaşmıştır.
Yıldız Dağları’ndan doğup Meriç Nehri ile birleşerek Ege Denizi’ne dökülen Ergene'nin çok eski dönemlerini bilen yöre halkının anlattıklarından anladığım kadarıyla sanayileşmenin yoğun olmadığı zamanlarda Ergene nehri suyu  içilebilir temizlikte olmasıdır.
Önceleri Ergene nehri tarımsal su temini için kullanılırken artık sanayi tesislerine  kesilen para cezalarına rağmen  her gün  atık suların bırakıldığı bir  nehir oldu. Bu kirlilik hem evlerden hem de  endüstriyel kaynaklı atık suların arıtılmadan veya yetersiz arıtma sonucu nehre bırakılmasından  kaynaklanmaktadır. Bunun yanı sıra tarım ilacı ve gübre kullanımı ile kirlenmiş tarımsal kaynaklı atık sularda nehir yatağını kirletmeye devam etmektedir. Kısaca sanayi tesisleri parasını ödeyip nehri kirletmeye pervasızca devam ediyor.
Plansız yapılaşan sanayi, yörenin verimli topraklarının  hava, toprak ve su kirliliği şeklinde kendini göstermesidir. Bu kirlilik nedeniyle Türkiye genelinde  kanserin  en sık görüldüğü bölgenin başında yılda 3 bine yakın kanser olayı ile Trakya geliyor.
Ergene Nehri’nin geçtiği toprakları ve bu alandaki yeraltı sularını, buharlaşarak havayı, nehir suyu ile sulanan tarımsal ürünleri kirletmektedir. O alanda yetişen ürünleri tüketen insanlarda da tüketilen zararlı maddelere bağlı hastalıklar görülmektedir. Geçen yıllarda Karamusul köyünde Ergene Platformu çalışmalarına katıldığım dönemde köyden getirilen yumurta örnekleri beni hayrete düşürmüştü. Köyden geçen Ergene sularının çevresinde ki otlardan beslenen köy tavuğunun yumurtası, siyaha yakın koyu yeşil rengi almıştı.
Bunun insan sağlığına olumsuz etkilerini uzun uzun anlatmaya gerek bırakmayacak yalnızca bir örnektir. Çiftçilikle  ve hayvancılıkla geçinen o yöre halkının yetiştirdiği ürünleri pazarlarda satması halk sağlığını olumsuz etkilemesine göz yumulmaktadır.
CHP Milletvekilimiz Turgut Dibek'in de Ergene ve yöreye yapılması hükümetin gündeminde olan Nükleer Santrallerle ilgili hassasiyetini defalarca gündeme getirmesine rağmen AKP hükümeti tarafından bilinçli olarak gözardı edilmektedir.
"Çılgın proje" diye olmayacak vaadlerde bulunan hükümetin, çözümü zor gösterilen Ergene'ye duyarsızlığı sanırım Trakya halkından oy alamaması ile orantılı. Anladığım kadarıyla Trakya halkına yalnızca Ergene'yle değil birde yöreye yapılmak istenen Nükleer Santralle de ders verilmek isteniyor.
Artık buna yöre halkı olarak dur demenin zamanı çoktan gelmiştir.
Eskilerin dediği gibi "İnsan eksen insan biter" denilen Trakya topraklarının verimliliğinin devamı  ve gelecek nesillere temiz bir çevre bırakmak için herkes üstüne düşeni yapmalıdır.
Saygılarımla

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 28 Mart 2024, 18:00 tarihinde yazdırılmıştır.