Bu ülkede çocuk olmak

Yazar -

Bu ülkede çocuk olmak

Geçen hafta 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramını kutladık.

Atatürk, ülkenin gelişip yükselmesinin ve çağdaş medeniyetleri yakalamasının tek yolunun çocukların en iyi şekilde yetiştirilmesinden geçtiğine inandığı için 23 Nisan'ın çocukların bayramı olmasını istemiştir.İleride çocuklarımızın daha özgür bir ortamda yaşamasını, geliştirmesini ve eğitim görmesini sağlayacağına inanıyordu.
Bizim çocukluğumuzda her 23 Nisan'da okuduğumuz bir şiir vardı. "Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan" diye başlardı. Gerçekten bizim her 23 Nisan'da içimiz neşe dolar, bayramımızı doyasıya yaşardık.Son yıllarda durum hiç te öyle değil maalesef.
Ülkemizde çocuk gelinler, kayıt dışı çalıştırılan çocuk işçiler, gerici zihniyetin yoğun yaşandığı bölgelerde sayısı daha da artan çocuk taciz ve cinayetleri, ekmek almaya diye evden çıkıp cenazeleri gelen çocuklarımızın gerçek bayramını kutlamalarına dahi izin verilmemektedir.
En son Feshanede ki kutlamalarda "Berkin Elvan" ölümsüzdür sloganı atınca çocuklar yaka paça gözaltına alındılar.Hem de çocuk oldukları düşünülmeden ağızları kapatılarak, sandalyeler devrilerek gözaltına alınırken diğer izleyen çocukların korku dolu bakışlarına aldırmadan.
Bu hareketleri ile, çocukların özgür ve güvenli bir toplumda yaşamasını kendisi için tehlike sayan ve onların haklarını hiçe sayarak  daraltan,engelleyen, onları öldürmekten, işkence etmekten de çekinmeyeceği ve onlara güvenli ve sağlıklı bir gelecek de vadetmeyeceğini göstermektedir.
Peki son yıllarda çocuklara yönelik artan şiddet, taciz, işçi çocuklarda ve kayıp çocuklarda yaşanan artış neden kaynaklanıyor, bunun sorumluları kimler?Son 11 yılda her geçen gün biraz daha şiddetini arttırarak gelen faşizmin ayak sesleri elbette...

Türkiye, dünyada çocuk istismarı sıralamasında 3.sırada yer alıyor.Geçtiğimiz yıl Türkiye genelinde 18 bin çocuğun cinsel istismara uğradığı belirlenmiş. Son 10 yılda cinsel istismara uğrayan çocuk sayısının ise 250 bin olduğu belirlenmiş durumda.Bunlara birde  fark edilmeyenler ile fark edilse bile gizlenenler de dikkate alındığında ortaya ürkütücü bir tablo çıkıyor.
Yine 81 ilde yapılan araştırmaya göre, 2008-2011 yılları arasında kaybolan çocuk sayısı 27 bini geçmiş.En dikkat çekici olanı ise devlet korumasında ki kurumlardan 4 yılda kaçan çocuk sayısı  3.227, bunların 1.620'sini kızlar oluşturuyor.
Çocuk kayıpları bu sayılarda iken çalışmak zorunda bırakılan çocuk sayısı da son yıllarda hızla artış göstermiştir.
Okula devam ederken çalışan çocukların sayısı 2006-2012 yılları arasında % 272.000'den  445.000 yükselmiş durumda.Çocuklar, hem sağlıklı bir çevreden hem de temel özgürlüklerden yoksun bırakılmaktadır. Ayrıca eğitsel gelişmelerine zarar verecek koşullarda çalıştırılmaktadır.
Çocuklar tüm bu yaşadıklarından ayrı olarak kendi gelecekleri endişesi ile hak ve özgürlüklerine sahip çıkma adına katıldıkları yürüyüş ve toplumsal eylemlerde canlarından olmakta sakat bırakılmaktadır.
Polis tarafından haklarında işlem yapılan çocuk sayısı 83 bin 249 olarak tespit edilmiştir.640 bin kız çocuğu okula gönderilmeyerek eğitim hakkından mahrum bırakılmiştır.
Gezi eylemlerinde yitirdiğimiz çocuk yaşlarında ki gençlerimiz ve çocuklarımız Ali İsmail'in,Berkin'in, Abdocan'ın, Medeni'nin,Ahmet'in, Ethem'in,Ferit'in ve Mehmet'in katillerinin bulunması için yapılan eylemlerde bile söz hakkı verilmeyen çocuklarımız daha ne kadar dayak yiyecek , işkenceye maruz kalacak.
1979 yılında UNESCO tarafından "çocuk yılı" ilan edilen, dünya da bayramı olan tek ülke evlatları olanlar, ne zaman Atatürk'ün sağlamaya çalıştığı daha özgür bir ortamda yaşamaya başlayacaklar...?
Türkiye’yi çocukların güvenle yaşayabileceği bir yer yapmak, devletin öncelikli görevi olmalıdır.
Çocukların özgür ve güvenli bir biçimde yaşayacakları, hukuksuz yargılamalarla "terörist" ilan edilmeyecekleri daha  güzel günler dileğiyle...
Saygılarımla

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 19 Nisan 2024, 14:37 tarihinde yazdırılmıştır.