Trakya'nın aydınlık yüzünün sırrı...

Yazar -

Trakya'nın aydınlık yüzünün sırrı...

17 Nisan 2014'de Türkiye'nin çağdaşlaşma yolunda ki bir projesi olan Köy Enstitülerinin 74 yılının yıl dönümüydü.

Öğretmenlerimizden ve büyüklerimizden Köy Enstitülerinin yararlarını çok dinledim. Etraflıca araştırdığımda öğrendiklerimden sonra  keşke bu proje hala devam ediyor olsaydı dediğim Köy Enstitüleri, yalnızca Milli Eğitim'in değil Türkiye'nin çağdaşlaşma yolunda ki en büyük kayıbı diye düşünüyorum.
Köy Enstitüleri; Laik eğitimin başlamasında öncülük etmiş, sanayi için eğitilmiş nitelikli iş gücünün oluşmasına katkı sunmuş, ezbercilikten uzak sorgulayan bireyler yetiştiren, demokratik ve üretici eğitimin başlamasına öncülük etmiştir.
Kuruluşu Cumhuriyet dönemimizde ulusumuzu, çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak için atılan en önemli adımlardan biridir. Köy Enstitüsü demek; Atatürk ilkelerini benimseyerek, girişimci, üreticiliğe dayalı, aydınlanma ve yaşayarak öğrenme gibi demokratik bir eğitim demektir.
Batı kültüründe ki eğitimin  kendi değerlerimiz, ulusal gerçeklerimiz ile beklentilerimizi karşılayacak bize uygun bir Eğitim sisteminin yaratılış öyküsüdür.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin 1935'te 4. Büyük Kurultayı'nda ilköğretimin hızla yaygınlaştırılması kararı alınınca Milli Eğitim Bakanlığı köyün gereksinimlerine uygun yeni tip öğretmenler yetiştirmek için hazırlıklara başladığında, 16 milyonluk Türkiye'nin 12 milyona yakını köylerde yaşıyorlardı. Okuma yazması olmayan %10'luk bir kesim vardır.
Kuruluş fikri ve hikayesi Atatürk’e kadar uzanır.1937 yılında Atatürk ilk defa Köy Enstitülerinin kurulmasını önerir ve kuruluş yasalarını çıkarır, askerliğini çavuş olarak yapmış erlerden köy öğretmeni yetiştirilip köylerine öğretmen olarak gönderilmesi uygulamasına geçilir.
İlk olarak Anadolu'nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeğinden yola çıkılarak, o dönem başbakan olan İsmet İnönü'nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç'un da çabasıyla, köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kurulur.
Takip eden yıllarda ise yaygınlaştırılarak  köy enstitülerine öğretmen yetiştirmek amacıyla Ankara Hasanoğlan'da bir de yüksek köy enstitüsü kurulur. Yapılan derslerde şimdikilerden farklı olarak, erkek öğrencilere tarla ve bahçe tarımı,  hayvancılık, arıcılık ve ipekböcekçiliği, balıkçılık, demircilik, motorculuk,  marangozluk, duvarcılık gibi, kız öğrencilere ise biçki-dikiş, el sanatları, örgü ve dokumacılık öğretilir.
Köy enstitüsünü bitiren bir öğretmen sadece bir ilkokul öğretmeni olmuyor aynı zamanda ziraat, sağlık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık ve marangozluk konularını da uygulamalı olarak öğreniyordu.
ABD yardımları gündemde iken Köy Enstitülerindeki sistemin Sovyet sistemine benzediği iddiaları ile  komünistlerin yetiştiği yuvalar olduğu bilinçli olarak yaygınlaştırılmaya başlanır. Enstitüde iş'in önce, bilginin sonra geldiği öğrencilerin amelelik ettiği ve bilgi düşmanı yapıldığı söylenerek yıpratılmaya çalışılmıştır.
Amacı köy kalkınmasına önderlik edecek becerilerle donatılmış öğretmenler yetiştirmek olan, Cumhuriyet döneminde aydınlanmamızın en önemli parçalarından biri olan Köy Enstitüleri, resmi kuruluşundan 14 yıl sonra, 1954 yılında Menderes döneminde kapatılır. Ve 1954 ten bu yana maalesef yerine hiç bir şey koyamadık.
Köy Enstitüleri kapatılmamış olmasaydı, fabrikaları kapatılmış işçilerimiz olmayacak, köyden kente göç, işlenmemiş toprak kalmıyacak ve Avrupa kapılarında çalışan işçilerimiz olmayacaktı. Çok kısa ömürlü olmasına rağmen öğretmeni, öğrencisi, aydın, üretken, araştırmacı, sorgulayıcı, hepsinden önemlisi Atatürk İlke ve İnkilaplarına, Laik Cumhuriyete inanan ve bu yolda yürüyen bireyler yetiştiren, bugün bile birçok ülkeye örnek olabilecek, üretime dönük bir sistem işliyor olacaktı.
Köy Enstitüleri modelinin terk edilmesi, bugün eğitim sistemimizde yaşadığımız sorunların önde gelen nedenlerinden birisidir. Köy Enstitülerinin eski günlerindeki gibi bir eğitim sisteminin  yeniden yerleşmesi için CHP elinden geleni yapmalı, bu kararlılığı göstermesi gerekmektedir.
Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim müdürü İsmail Hakkı Tonguç'un görevlerinden alınması ile elinden kaçırdığı bu fırsatı telafi etmek CHP'ye düşmektedir.
O zamanlar yapılan eleştirilere Atatürk'ün verdiği yanıt gibi "çocuklarımızı öylesine yetiştirmeliyiz ki ticaretin, tarımın ve sanatın bütün alanlarında bilgili, etkili ve yetkin olsunlar..."
Yöremizde bulunan "Emeğin türküsü Kepirtepe'yi ve emektar mezunlarını anmadan geçmek olmaz. İlk mezunlardan değerli öğretmenlerimiz Nedim Menekşe, Mehmet Başaran ve Rüştü Güvenç ve daha birçok öğretmenimizin şu cümleler eminim verdikleri emeği çok güzel özetliyor. Kepirtepe'nin yapımında, yakınında su olmadığı için Lüleburgaz'dan iki yıl boyunca bidonlarla, kamyonlarda su taşıdıklarını anlatması ile "taşıma suyla değirmen dönmez" atasözünü bile çürüttüklerini de eklemek gerekir. İdealleri yalnızca öğretmen olup  karanlıkları aydınlatmak olan böylesine özverili, değerli eğitimcileri bizlere kazandırmıştır Köy Enstitüleri...
Belki de bu yüzdendir, yetiştirdikleri öğrencilerle bilinçlenen "Trakya'nın aydınlık yüzünün" sırrı...

Yarın 23 Nisan. Atatürk’ün tüm dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı tüm çocuklarımıza kutlu olsun.
Cumhuriyetin tüm değerlerine, verilen  tüm haklarımıza sahip çıkmaları temennisi ile...
Saygılarımla

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 26 Nisan 2024, 18:50 tarihinde yazdırılmıştır.