Hırsıza ne diyelim?

Yazar -

Hırsıza ne diyelim?

17 Aralık yolsuzluk operasyonu ile başlayan ve hükümetin dört bakanının istifasıyla devam eden, 10 bine yakın emniyet ve yargı mensubunun sürülmesiyle de başka bir boyut kazanan bilindiği gibi sancılı bir süreç yaşıyoruz.

30 Mart’ta yapılacak olan mahalli seçimlerin, soruşturulamamış yolsuzluk ve hukuksuzluk iddialarının gölgesi altında yapılacağı bir gerçektir.
Başbakan tarihi yolsuzluk operasyonunu "hükümete darbe" olarak kamuoyuna sunmuş ve bunu önce hükümete yakın medyada, sonra da akla gelmedik yalan ve iftiralarla miting meydanlarında seslendirmeye devam etmektedir.
Bu süreçte hükümet, yolsuzlukların üzerine gitmesi gerekirken, hukukla, demokrasi ilkeleri ile bağdaşmayan yasaları, hızla çıkartarak kamuoyunun gündemini sürekli değiştirerek dikkatleri başka yönlere çevirmeye çalışmaktadır.
Geçen günlerde TBMM Genel Kurulu'nun görüşmelerinde "hırsız" sözleri bu yüzden ayyuka çıktı.
Son günlerin en çok kullanılan cümlesi "hırsız var..." çünkü.
Bu cümleler iktidar Bakanı ve Milletvekili için söylenmişse daha çok önem taşıyor.
Hele bir de din ve inanç iktidarıysanız bu kelime daha da dikkat çekici bir  hale geliyor. Tabi bu arada çalmayan çırpmayan milletvekillerinin  mağduriyeti ve suçsuzlukları söz konusu. Şayet  her şeyi bilip te suskun kalınıyorsa, bu durum suçsuzluktan  çıkıp direk suçlu konumuna geçmek demektir. Suçlu suçsuz tüm iktidar milletvekilleri de bu suçlamaya alınganlık göstererek, kendilerine bu şekilde hakaret edildiği gerekçesi ile dava açmak için harekete geçmişler.
Ortada bir soygun var ve hükümet olarak soygunu sorgulamıyorsunuz. Fakir fukaranın, garibanın  yağmalanan parasının peşine düşmüyorsunuz. Aksine hırsızın peşine düşen polisi sürgüne gönderiyor, savcıyı görevden aldırıyor, “Hırsız var” diye haykıran milletvekilini susturmaya çalışıyorsunuz.Yani kusura bakmayın  bile demiyeceğim, "kusura bakın" bir zahmet...Çünkü ortada koskoca bir "kusur" var.
Bunlar yetmezmiş gibi AKP seçmenleri, "çalıyor ama çalışıyor" mantığıyla Bakanını, Milletvekilini, Başbakanını görülmemiş şekilde sahipleniyor.
Akıl tutulması dedikleri bu olsa gerek.Bu yaşananlardan sonra hapishanelerde ki hırsızlar isyan etmez mi, biz neden hapishanelerde yatıyoruz diye?
Bugüne kadar insan onurunu, vicdanını, dini, imanı, inancı her şeyi sıfırlayanlar, milyon dolarları Avroları sıfırlamakta zorlandılar.
Ama yalanı talanı sıfırlamak zordur, gerçekleri ne kadar ört-bas etsenizde bu millet bunun hesabını seçim sandıklarında sorar.
Kendisine oy vermiş bir vatandaşın, yaptıkları bir mitingte "hırsız var" pankartını açması artık bıçağın kemiğe dayandığını gösteriyor.
3 kuruş kazanmak için bayrak satmaya çalışan adama vatan hainliği sıfatı yapıştırılmış, adamın yurtdışına çıkma imkanı zaten olmadığı halde yurtdışı yasağı getirilmesi ne kadar doğrudur.
Tencere tava  çalanın cezalandırılıp garibanın parasını çalanın alkışlandığı bir ülkenin vatandaşı olmaktan, hukukun hiçe sayıldığı, güçlünün ayakta kaldığı, haklının hayıflandığı, zorbanın alkışlandığı, katilin onurlandırıldığı ülkenin vatandaşı olmaktan, AKP İstanbul milletvekili Metin Külünk'ün, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun “İnsanların günah işleme özgürlüğüne müdahale olduğunu” söyleme yüzsüzlüğünü göstermesinden, bir Türk vatandaşı olarak artık utanıyorum.
Bir söz vardır" bir musibet bin nasihatten iyidir" diye, körü körüne inanan, her şeyi kabullenen bir kısım vatandaşımız belki gerçekleri daha iyi görmeye başlamıştır diye umuyorum.
Hırsız var demeyip te  ne yapalım  baş tacı yapıp, Allah sizi başımızdan eksik etmesin mi diyelim ?
Saygılarımla.

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 18 Nisan 2024, 10:59 tarihinde yazdırılmıştır.