Aladağ, dünyanın enerji görünümünü değerlendirdi

TEMA Vakfı Lüleburgaz Sorumlusu Orman Yüksek Mühendisi Vicdan Aladağ, enerjinin dünyanın çeşitli coğrafyalarına dağılımı, küresel ısıma, çevre kirliliği, kuraklık, bunların dünyaya tehditleri, fosil yakıtlar, petrol, doğal gaz gibi doğal enerji kaynaklarının kullanımına dair bilgiler verdi. Aladağ, İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin dünyanın enerji görünümü raporlarını da değerlendirdi.
Aladağ, dünyanın enerji görünümünü değerlendirdi  

TEMA Vakfı Lüleburgaz Sorumlusu Vicdan Aladağ açıklamasında şu ifadelere yer verdi “Küresel ısınma, çevre kirliliği, sıcak dalgaları ve kuraklık artık dünyanın en önemli gündem maddelerinden birini oluşturmaktadır. Bu nedenle Uluslararası yatırım fonları kontrasyonlarını fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına kaydırmaktadır. Bu kapsamda  çevreyi kirleten, insan yaşamını olumsuz etkileyen ve sürdürülebilir olmayan fosil yakıtlardan enerji üreten projelere destek vermemektedir. Avrupa Birliği maliye bakanları geçtiğimiz günlerde Avrupa Yatırım Bankasını petrol, doğalgaz, kömür gibi fosil yakıt projelerini fonlamayı durdurması için uyardılar. Son zamanlarda Uluslararası yatırım kuruluşlarının çoğu fosil kaynaklardan çıkarak yatırımlarını yenilenebilir enerji kaynaklarına çevireceklerini açıklamışlardır.

İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi(İNSAMER)’in hazırlamış olduğu raporda dünyanın enerji görünümü konusunda önemli değerlendirmeler yapılmakta, gelecekte izlenmesi gereken enerji politikaları konusunda önerilerde bulunulmaktadır.

Ülkelerin kalkınma, refah ve gelişmelerini sağlamada birinci derecede önemli olan enerji son dönemde en stratejik araçlardan biri haline gelmiştir. Enerji kaynaklarına sahip olmak, enerji üretebilmek ve elde edilen enerjiyi pazara ulaştıracak taşıma yollarını kontrol altında tutmak devletlerin dış politikada ağırlık verdikleri konular arasındadır.

Enerji üretiminde en büyük paya sahip kaynaklar sırasıyla petrol, kömür ve doğalgaz ’dır.

Enerjinin 2/3’ ten fazlası tükenir özellikteki bu hidrokarbon kaynaklarından elde edilmektedir. Günümüzde enerji üretiminde en büyük pay %87’lik oranla fosil yakıtlardan yani toprağın altında bulunan kaynaklardan sağlanırken, geriye kalan %13’lük pay ise nükleer ve yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmaktadır.(Petrol %33,Doğalgaz %24,Kömür %30, Nükleer %4,Hidro %7, Yenilenebilir %2).

 Petrole erişim, son bir asırdır devletlerin dış politikalarını etkileyen enerji kaynaklarının başında gelmektedir. 2014 yılının sonunda dünya ispatlanmış  petrol rezervi 1 trilyon 750 milyar varil olarak hesaplanmıştır. Bu miktar mevcut tüketim hızı düşünüldüğünde 52,5 yıllık ihtiyacı karşılayacak kadardır. Var olan rezervlerde en büyük pay 17 milyar varil ile Venezuella ve 15 milyar varil ile Suudi Arabistan’dadır. (Dünya toplam rezervinin üçte biri).

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü(OPEC) üyesi devletler, dünya petrol rezervinin %71,6 sına sahiptir. Petrol Rezervinin bölgesel dağılımına bakıldığında Ortadoğu Bölgesi Dünya Petrol Rezervinin%48,5- Orta ve Güney Amerika %19,8- Kuzey Amerika %13,3- Afrika %7,6- Rusya 7,2- Asya 2,8 ve Avrupa 0,82 lik paya sahiptir. Bu rezerv tablosu petrol konusundaki rekabetin hangi coğrafyalarda yaşanacağının işaretidir.

Petrol Üreticisi ülkelerin rezervlerine bir göz atıldığında;

Venezuella’nın  298,3 milyar varil ile dünyadaki payının  yüzd3e 17.7, Suudi Arabistan’ın  265,9 milyar varil ile dünyadaki payının  yüzde 15.8, Kanada’nın 174,3 milyar varil ile dünyadaki payının  yüzde 10.3, İran’ın 157,0 milyar varil ile dünyadaki payının  yüzde 9.4, Irak’ın 150,0 milyar varil ile dünyadaki payının  yüzde 8.9 ve  ABD’nin 44,2 milyar varil ile dünyadaki payının  yüzde 2.6 olduğu görülmektedir.

Tüketimdeki en büyük artış ise Çin’de görülmektedir. Bunu Suudi Arabistan, Brezilya ve Hindistan takip etmektedir. Petrol tüketiminde en büyük düşüş ise Japonya’da yaşanmıştır. Bunu İtalya , Meksika ve Fransa takip etmektedir.

Bu düşüşün nedeni bu ülkelerdeki ekonomik krizlerin yanısıra tasarruf önlemleri ve alternatif enerji kaynaklarına yönelmeleridir. Çin dünyanın en büyük petrol ithalatı yapan ülkesidir.

Günümüz sanayinin doğalgaz, güneş enerjisi v.b. farklı kaynaklara yönelmesi nedeni ile günümüzde petrol daha çok ulaşım ve taşıma sektörü tarafından talep edilmektedir. İlerleyen yıllarda güneş enerjisinin daha yoğun kullanımı ile ulaşımda ve ulaşım için kullanılan enerji miktarında düşüşün yaşanmasıda beklenmelidir.

Günümüzde doğalgaz kullanım yoğunluğu bakımından petrolden sonra ikinci sıraya gelmektedir.

Dünya’da doğalgaz üretimi yıllık yaklaşık 3,5 trilyon metreküp’e ulaşmıştır. Doğalgaz üretiminin en büyük üreticileri Rusya ve İran’dır. (Rusya 31,3 trilyon/m3, İran 33,8 trilyon/m3 ‘tür. Dünya’ daki payları Rusya’nın 16,8- İran’ın  18,2’ dir.) ABD’nin doğalgaz rezervi 9,3 trilyon/m3, Dünya’daki payı %5,0 tir. Bu arada İsrail son dönemlerde Doğu Akdeniz’deki Tamar Bölgesinden pazara ortalama yıllık 5 milyon m3’ten fazla doğalgaz sokarak doğalgaz üreten ülkeler arasına girmiştir.

 Doğalgaz tüketimine gelince en büyük 10 tüketici ülkenin ABD, Rusya, Çin, İran, Japonya, Suudi Arabistan, Kanada, Almanya, İtalya ve Hindistan olduğu görülmektedir.

Doğalgaz ithalatı özellikle OECD üyesi olmayan ülkelerde artmıştır. Ortadoğu’da ithalat %41,1 oranında artarken, Asya’da ve OECD üyesi olmayan Amerikan kıtası ülkelerinde büyüme yaklaşık %9 civarında seyretmiştir. Havaların sıcak gitmesi gibi mevsimsel faktörlerin yanı sıra küresel durgunluğun yol açtığı ihtiyatlı politikalarda doğalgaz tüketimini etkilemiştir.

 Gelişmekte olan ülkelerde doğalgaz talebinin artmasının ana nedeni, elektrik üretimine olan ihtiyacın artmasıdır. OECD üyesi ülkelerde ise, elektrik üretimi için doğalgaz talebi büyük oranda düşüş göstermiştir. Bu düşüşte elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarına olan yönelimin artması yanı sıra, Avrupa ülkelerinin siyasi kriz dönemlerinde-Ukrayna krizinde olduğu gibi- sıkıntı yaşamamak için alternatif kaynaklara yönelmeleri de etkili olmuştur.

Birincil enerji kaynağı olarak kömür tüketimi son 10 yılda toplamda %30 oranında düşüş göstermiştir. Bunun en önemli sebebi ise, son yıllarda petrolün birincil tüketim enerji kaynağı olarak ön plana çıkmasıdır. Buna karşılık gelişmekte olan ülkelerde kömür tüketiminde %1,1 oranında büyüme gözlenmiştir. Fakat bu oran 1998’ den beri süre gelen en zayıf büyüme oranıdır. Avrupa’da kömür kullanımında görülen %6,5’ luk düşüşe OECD ülkelerinin kömür kullanımındaki düşüş neden olmuştur. Kömürün küresel tüketimindeki payının düşmesine en büyük katkı ise Çin ve Ukrayna’dan gelmiştir. Kömürdeki bu oransal değişimler, önümüzdeki yıllarda bu değişimlerin devam edeceğine ve ülkelerin kendi kömür kaynakları ile yetinmek durumunda kalacaklarına işaret etmektedir”

 Ancak Türkiye gibi büyük oranda kömür potansiyeli bulunan ülkeler, daha ucuz enerji kaynakları bulamadıkları sürece ellerindeki kömür kaynaklarını geliştirmeyi sürdürecektir.

Küresel Nükleer Enerji Üretimi ise %1,8’lik oran ile diğer enerji kaynaklarının üzerinde bir büyüme göstererek 2009’dan bu yana ilk defa küresel bir Pazar elde etmiştir. Nükleer Enerjinin gelişme kaydettiği ülkeler arasında Kuzey Kore, Çin ve Fransa başı çekmektedir. Japonya, İngiltere ve Belçika’da ise nükleer üretimde düşüş yaşanmıştır.

Küresel Hidroelektrik üretiminde%2’lik büyüme gözlenmektedir. Çin’in hidroelektrik üretimi %15,7 oranında büyüme göstermiştir. Sonuç olarak , hidroelektrik enerji üretiminin küresel birincil enerji tüketiminin %6,8’lik kısmını oluşturduğu görülmektedir. Öte yandan günümüzde özellikle elektrik üretiminde kullanılan rüzgar ve güneş gibi doğal kaynakları ifade eden ve insanlığın geleceği açısından hayati önemi olan yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı istikrarlı bir şekilde artmaya devam etmektedir. Bu artış küresel enerji tüketiminin %3’lük, enerji üretiminin ise%6’lık bir bölümüne tekabül etmektedir.

Dünyanın en önemli tüketicilerinden olan ABD’ nin 2021’e kadar enerji konusunda kendi kendine yeten bir kaynağa sahip olduğu görülmektedir. ABD 2035’e kadar sahip olduğu enerji stoklarının %9’unu ihraç edebilecek seviyededir. Fakat ABD var olan enerji kaynaklarının tamamını kullanıma açmayıp 2025’e kadar dünyanın en büyük ithalatçısı olarak AB’nin önünde yer almaya devam edecektir.

 Rusya’nın 2035’e kadar dünya enerji talebinin %4’ünü sağlayarak dünyanın en büyük enerji ihracatçısı olacağı, Çin’in dünyanın en büyük petrol ithalatçısı olacağı, Avrupa’nın ise dünyanın en büyük doğalgaz ithalatçısı olacağı tahmin edilmektedir.

 Bugün toplam enerji tüketiminin %3’üne denk gelen yenilenebilir enerji tüketiminin 2035’e kadar ihtiyaç duyulan enerjinin %8’ini karşılaması beklenmektedir.

Güneş, rüzgar, jeotermal, biyokütle, dalga ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar dünya genelinde gün geçtikçe artmaktadır. 2015 yılında yenilenebilir enerji kaynakları küresel üretimin %6,7 sine ulaşmıştır. 2035’e kadar sıvı yakıt üretiminin %75’inin ABD, Rusya ve Suudi Arabistan tarafından temin edileceği, bu süreçte OPEC ülkelerinde küresel sıvı yakıt pazarının %40’ını oluşturacağı tahmin edilmektedir.

Önemi her geçen gün artan enerji, son dönemde uluslararası sistemde ülkelerin refahı ve kalkınması açısından en stratejik araçlardan biri haline gelmiştir. Bugün dünya liderliği ile enerji kaynakları arasında doğrudan bir ilişki vardır. 1.Dünya savaşından itibaren dünya üzerinde yaşanan çatışmaların görünürdeki sebepleri bir yana, arka planlarında gelişmiş devletlerin enerji rezervlerine sahip olma veya enerji nakil güzergahlarını kontrol altında tutma isteklerinin olduğu görülmektedir.

İnsanların ihtiyaçlarının karşılanmasında ve kalkınmadaki rolü göz önüne alındığında, devletler arasında yaşanan siyasi krizlerin ve devlet dışı silahlı aktörler arasındaki çatışmaların enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelerde yoğunlaştığı gözlenmektedir. Petrol ve Doğalgaz, ticari değer taşımaya başladıklarından bu  yana yaşanan politik çatışmaların temel sebebi haline gelmiştir. Çatışma bölgelerinin enerji kaynakları ile doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Suriye ,Irak ve bölgedeki diğer çatışmalar, Doğu Akdeniz’de bulunan ve dünya enerji rezervlerinin büyük kısmını içinde barındıran doğalgaz rezervlerini kimin kontrol edeceği meselesinden kaynaklanmaktadır. Ortadoğu petrolleri ve Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerinin yanı sıra yeni bir küresel çatışma alanı olarak Doğu ve Güney Çin Denizi ’de ön plana çıkmaktadır.

 Enerji politikaları siyasi krizlere yol açtığı gibi, enerjide karşılıklı bağımlılıkta devletlerin birbirleri ile olan ilişkilerini düzenleyen bir faktör olarak uluslararası sistemde önemli bir yere sahiptir. Türkiye’nin Rusya ile yaşadığı uçak krizinin kısa sürede atlatılmasının en temel sebebi, Türkiye ile Rusya arasındaki Türk Akımı ve Akkuyu Nükleer Güç Santralı projeleridir.

Genel olarak bakıldığında ise, fosil yakıtlar, dünya enerji görünümünde sıralamadaki yerlerini yenilenebilir enerjiye bırakmaktadır. 2014’te yenilenebilir kaynaklar, dünyanın yeni enerji yatırımlarının neredeyse yarısını oluşturmaktadır. 2030 yılında yenilenebilir enerjinin kömürü geçerek elektrik üretiminde öncü rol oynayabileceği tahmin edilmektedir. 2040 yılında özellikle Hindistan, Çin, Afrika, Ortadoğu ve Güneydoğu Asya kaynaklı olarak küresel enerji kullanımının üçte bir oranında artacağı öngörülmektedir

Buğra KAYA

 

http://www.hurfikir.com.tr adresinden 27 Nisan 2024, 01:23 tarihinde yazdırılmıştır.