Kılıçdaroğlu’nun kankasının yeni marifetleri -

Kankası deyince Hoca’yı anlamayasınız. O daha yenidir. Tam alışamadık ve de anlamadık. Kılıçdaroğlu’nun kankası Beşşar Esed’tir. 20 Ocak akşamı televizyon ekranlarına düşen o iğrenç, alçakça görüntüler midemizi bulandırdı. Birçoğunu seyredemedim ama gördüklerim yetti de arttı bile. İşkenceye uğramış insan cesetleri her birisinin üzerinde işkencenin her türlüsü uygulanmış. Hem aç bırakılmışlar, hem de dövülmüşler, vücutlarının her tarafı işkence izleriyle dolu. Sonunda da birçokları boğularak öldürülmüş. Bu gördüklerimiz en hafifleriymiş. İnsanlık ruhunu incitmesin diye ekranlara verilmeyen daha 55 bin resim varmış. Bunların da kimisinin gözleri canlı canlı oyulmuş, kimilerinin uzuvları kesilmiş, kimilerinin başları ezilmiş. Velhasıl canilikte, alçaklıkta en zirve neyse oraya kadar gidilmiş. Resimleri görenler ilk andan itibaren tepki vermeye başladılar. Beşşar Esed’in caniliği canavarlığıyla ilgili birçok insan birçok şey söyledi.

Şu yazıyı karalamaya başladığım saate kadar sadece Kılıçdaroğlu ve Türkiye’deki diğer Esed’cilerden bir ses çıkmamıştı. “Ses çıkmadı” dediysem şu işkence ve katliamlar mevzuunda bir ses çıkmadı. Yoksa yine Esed muhaliflerine giden yardım TIR’larıyla ilgili aleyhinde hiç susmadılar ki. Ben şahsen bu alçakçasına işlenmiş cinayetler görüntülenmeye başladığında bunların “Esed’e olan aşklarında bir zayıflama olur” sanmıştım.

Ne gezer. Tam tersine belki de sadistçe “Bir haz aldılar. Çünkü ne de olsa öldürülenler ve işkenceye uğrayanlar Müslüman.”

Zaten her akşam ekranlardan, halkın üzerine varil bombaları atıldığını, toplulukların üzerine patlayıcı yağdırıldığını, çocuk, kadın, ihtiyar demeden toplu katliamlar yapıldığını seyretmiyorlar mı? Hele, fırınların önlerinde bir somun ekmek alabilmek için yığılan çocukların üzerine uçaklarla bomba yağdırılması bunların vicdanlarında hiç mi hiç yer bulamadı ki. Bu resimlerden etkilensinler. “Bir tarafta ekranlarda işkence görüntüleri verilirken, aynı haber programları arasında hala “Kılıçdaroğlu’nun “MİT Suriye’ye silah kaçakçılığı yapıyor” iddiası yayınlanıyordu.” Bu ne vicdan yahu?

BUNLARI İYİ ANLAYALIM

Her zaman söylerim ya “kim Türkiye’ye zarar veriyorsa bunlar onların yanında.” Mesela Suriye’de Esed’in yanındalar. Neden? Çünkü Esed ve ailesi yarım asırdır Türkiye düşmanıdırlar da ondan. Yine Suriye mevzuunda İran’la işbirliğindeler. Yani İran’ın yanındalar. Neden? Çünkü buradaki durumda aynen Türkiye’nin zararına. Beşşar Esed kesse de, assa da, toplu katliam yapsa da, soykırımın alasını da yapsa yine bunlar Esedçi.

Bir de şu durum var. Mesela Türkiye’nin İran’la ticaret yapması meselesi orada ise hemen karşı taraftalar. Yani İran’la legal veya illegal. Yani gizli veya açık asla ticaret yapmamalıyız. Neden? Çünkü o durum Türkiye’nin menfaatine de ondan. İran’la ticaret konusunda ise İsrail’den, ABD’den yanalar. Çünkü onlarda bizim İran’la ticaret yapmamızı istemiyorlar. Diyorlar ya “Türkiye batacak, batı, batıyor.” Eğer komşularla her kimle olursa karlı ticaretler yaparsa o zaman “Batmaz.”

Dedim ya bunları iyi anlamak lazım. Neden böyle yapıyorlar? Onu da araştırmalı. Yoksa ben bu davranışları basit muhalefet davranışları olarak izah edemiyorum.

Bu davranışlar muhalefet duygusunun çok çok ötesinde “Türkiye MİT’i silah kaçakçılığı yapıyor” iddiası televizyonlardan bangır bangır bağırması. Bütün dünyaya, dünyadaki bütün Türkiye düşmanlarına jurnal etmesi ne demek oluyor? Bu böyle muhalefet mi oluyor? Ben Kılıçdaroğlu’nun “Hezeyanlarını artık Hoca’nın televizyonlarından dinlemeye başladım.”

Düşündürücü değil mi?

“Kıyamet alameti olsa gerek.”

Saygılarımla.