Tarih, toplumların ortak hafızası olup, toplumların canlı ve diri kalmasını sağlar. Tarihini bilmeyen ve onu önemsemeyen bir toplum ise hafızasını kaybetmiş, yaşayan bir ölüye benzer.
İşte, Türk toplumu da tarihine, kültürüne, örf, adet, gelenek ve töresine kısacası geçmişine bir gecede yabancılaştırılarak yaşayan bir ölü toplum haline getirilmiştir. Cahilleştirilen, geçmişine yabancı ve düşman hale getirilen bir başka topluma rastlamak mümkün değildir.
Emperyalist işgalci ülkeler tarafından işgal edilen, sömürgeleştirilerek uydu haline getirilmiş, tarihi ve kültürel zenginlikleri yağmalanan, tarumar edilen hiçbir ülke, tarihine ve geçmişine böylesine yabancılaştırılmamıştır. Bu yabancılaştırma ve düşmanlık, iftira ve yalanla, daha sonra ve halen baskı, zor ve dayatma ile devam ettirilmeye çalışılmakta!..
Tarih tekerrür ediyor. Dün; Führer, Duçe, Caudillo, Milli Şef yüklemeleri ile tanımlananlar bugün ‘’ Usta ‘’ olarak tanımlanıyor.
Vesayet toplumu haline dönüştürülmeye çalışılan toplumumuzu her yönü ile kuşatma altına alma gayretkeşliği ile toplumumuz üzerinde baskı ve zor kullanımı hak olarak görenler; kendi korkuları, endişeleri ve şüpheci yaklaşımlarını tarihin elitist, jakoben ve otoriter zihniyetin devamı olan bugünkü despotik yönetim yaklaşımlılar iyi bilmeli ki; bu tarz yönetim ve yönetimciler ilanihaye devam etmesi mümkün değildir.
Ömürleri, yılları kapsasa da, çok kısadır.
Çünkü zulmün, payidar olduğu, insanlık tarihinde şimdiye kadar görülmemiştir. Firavunlar, Nemrutlar, Hitler, Leninler, Şahlar… Buna gösterilecek sadece birkaç örnektir. Bilindiği gibi oyun bitince şah ve piyonlar aynı torbaya konur. Adı seçim olan, ama seçimle hiçbir ilgisi olmayan ‘’ atama ‘’ ile oluşan ve zirveye yerleştirilen mankurtlarca yönettirilen bir ülke, günümüzde de şekli değişikliklerin dışında hiçbir değişikliğe uğramadan bugün de devam etmektedir.
Tepeden inme, jakoben kararlarla ve baskıcı, dayatmacı uygulamalarla toplumumuzu tek tipleştirmeye, adeta yeniden şekillendirme usulleri, pratiğe konulmuştur. Dünya-alem herkes biliyor ki, bugün Türkiye’yi yöneten egemen güçler Amerikancıdır!!!
Bunu kendileri de inkar etmezler. Amerika’nın izni olmadan adım atmaları, bir başka ülke ile ilişki kurmaları, ticari ilişkileri geliştirmeleri mümkün değildir.
Bağımsız olduğunu iddia eden bir ülkenin Başbakanı ve Cumhurbaşkanının ABD Başkanı ile yapılan görüşmelerde ‘’ Yok önce sen görüştün, beni kabul etti, sonra seni kabul etti ‘’ ya da ‘’ sen daha fazla yanında kaldın yok ben daha fazla kaldım ‘’ türündeki kısır tartışmaları aslında bir insanın kendisi ve ülkesine olan güvensizliği ile kimlik bunalımının getirdiği kompleks sonucunun yanı sıra bu tür insanların Başbakan ya da Cumhurbaşkanı olmalarının hiçbir önemi yoktur.
Çünkü zirveye atanmış mankurt zihniyetin gereğidir.
Biz mi? ‘’ Aynadaki izdüşümü dahi gerçekler ırmağında yüzen üryanlarız…
‘’ Türk’ün, vatan coğrafyasında Türk olarak yaşayacak günlerin özlemiyle…
Selam, saygı, dua.
