33’üncü 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği başladı
Çatı yangını 3 saatte söndürüldü
Selami Tezcan’dan basın açıklaması
Kaymakam Yüce’den 23 Nisan mesajı
Bu yazı 13 Ağustos 2013, Salı 09:19:16 tarihinde eklendi. 847 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Silivri cehennemi -

Silivri cehennemi

5 Ağustos 2013 günü Silivri Özel Mahkemelerinde suçları olduklarını kanıtlayan hiçbir belge olmadığı halde Silivri zindanına hukuksuz ve adaletsizce mahkûm edilmiş yurtseverlerin yanında yer almak üzere arkadaşlarımla birlikte Silivri'deydim.

Duruşmaya tutukluların ailelerini bile almazlarken, bizde beklediğimiz gibi alınmadık. Alana girerken  hiçbir engelleme ile de karşılaşmadık, bunun bilinçli olduğunu sonra anladım.
Sabahın çok erken saatlerinde yurdun değişik yerlerinden gelen yaklaşık 4 bin civarı CHP'li, İşçi partili ve TGB 'li gençler ve duyarlı vatandaşlardan oluşan bir kalabalık tarlalık alanda marşlar eşliğinde toplandık. Toplanan kalabalıktan çok, etrafımızda Çevik Kuvvet, Jandarma  ve hazır bulundurulan Tomalar vardı.
Vatandaşlar arasında daha önce "gezi eylemlerinde " sıkça karşılaştığımız insanlarda bizlerle birlikte eylemdeydi. Tarlalık alanda Çevik kuvvet tepede bir güvenlik zinciri oluşturmuş, duruşmanın yapıldığı alana geçişi engellemişti. Bütün engelleri aşıp polislerin yanına kadar ilerledik. İçerde hukuksuz bir şekilde yargılanan insanlara yapılan haksızlıkları anlattık. Aslında muhatabımız onlar değildi biliyorduk ama içimizde öyle çok söylemek istediğimiz şeyler birikmişti ki bu haksızlıklarda onlarında alet edildiğini anlattık. Hepsi öylesine katıydı ki duvarla konuşuyorduk sanki.
İçlerinden 25-30 yaş civarında bir polis yalnızca  "cevabınızı sandıkta verin " dedi.
Saatlerce güneş altında slogan atarak, marş söyleyerek bekledik. Duruşmada yaşananlar ve alınan cezalar açıklandıkça  "yuh" sesleri de yükselmeye başladı. Sanırım bu seslerden rahatsızlık duymuş olmalılar ki polislerde bir hareketlenme gözlemledik.
Çevik kuvvetin duruşma salonuna geçişi engellemek için sıralandığı tepeden yavaş yavaş maskelerini takarak inmelerinden saldırıya geçeceklerini anlayıp ters istikamete doğru koşmaya başladık. Halkın bulunduğu tarlalık alanda bizi tamamen abluka altına aldılar. E-5 üzerinde bulunan CHP otobüsü ve Halk TV aracıda dâhil üzerimize Tomalarla portakal gazı sıkmaya başladılar. Aynı anda halkın arasına karışan polislerde hem plastik mermi  hem de gaz bombası atarak ortalığı biranda savaş alanına çevirdiler.
4-5 polis benimle birlikte 7-8 kişiyi önüne katıp tarlalık alanda kovalamaya başladı. Bir yandan  gaz fişekleri, plastik mermilerin seslerinin  sağımızdan solumuzdan geçtiğini hissediyorduk. Koşmanında etkisi ile nefes almakta, gözlerimizi açmakta uzun süre zorluk yaşadık. Koşarak E-5 yoluna araçların arasına kendimi zor attım. Artık ne koşmaya halim kaldı ne gözlerimi açabiliyordum, tam artık her şey bitti dediğim anda tıkanan yolda  zor durumda olduğumu gören bir bayan beni içinde bulunduğu aracın içine çekti.
Araç içine girdiğimde dışarıda araçlar arasında polislerin insan avına çıktığına, rastgele etrafa, araç içlerine gaz bombası attıklarına şahit olduk. Araçlardan insanların dışarı çıkmasını sağlamak için tarlalık alanda ki kuru otları bilinçli olarak ateşe verdiler. Tıkanan yolda, içinde bulunduğumuz araç ve bizim gibi onlarca araç yanma tehlikesi atlattı.
Tıkanan yol açılmamış olsaydı mecburen dışarı çıkmak zorunda kalacaktık. Hızla bulunduğumuz alandan uzaklaşarak canımızı zor kurtardık.
Sanki bir savaş alanındaydık, kendi ülkemde bizleri korumakla, kollamakla görevli kendi polisimiz bizi vurmak için önüne katıp kovaladı. Hala yaşadıklarıma inanmakta zorlanıyorum. Ben kendi ülkemde, kendimi özgürce ifade edemeyecek, haklarımı savunamayacaksam, adaletsizliğe isyan etmeyeceksem nerde kendimi ifade edeceğim. 
Bu mu ileri Demokrasi, bu mu adalet ve özgürlük...? 
5 Ağustos günü Silivri'de Adalet yoktu tamamen bir intikam duygusu hakimdi. Hem tutuklulara hem de dışarıda onların yanında olduğunu haykırmak isteyen insanlara duyulan yılların birikimi bir intikam duygusuydu.
Orada yaşadıklarımız, az sayıda insanın toplanmasını sağlayarak halk üzerinde baskı ve korkuyu yandaş medya aracılığı ile yaymaktı asıl amaç. Yoksa otobüslerin daha şehirlerinden hareket etmelerine engel olanlar bizlerinde alana girmesine göz yummazlardı diye düşünüyorum.
Özel Mahkemeler tarafından yapılan, tutukluların savunmalarını 2 saat gibi kısa bir zaman içinde kısıtlı tutmak, yalancı ve gizli tanıklar, sahte belgeler düzenleyerek hukukun çiğnenmesi ile tutuklu bulunan insanların haklarının gasp edilmesine tüm Türkiye ile birlikte tanıklık ettik.
İçerde tutulan hatta esir edilen onca masum insanın tek ortak özelliği, hepsinin de hükümete karşı eleştiri yapabilme cesareti gösterebilen karakterlerde yurtseverler olmasıydı.
Öz yeğenini pazarlayan Osman Yıldırım aynı davada hem sanık hem tanık olarak yer alarak, bir Genelkurmay Başkanını terörist diye ömür boyu mahkûm edilmesi ne hukuk kurallarına ne ahlaka ne de vicdanlara sığar.
Sahte belgelerle, gizli, sapık tanıklarla, düzmece belgelerle  57 sanığın savunması bile alınmadan mahkeme karar vermiştir. Artık adalet kavramından uzak bir yargı var. 
Tüm bu yaşadıklarımdan sonra bir daha bu tür haksızlıklara, adaletsizliklere karşı duracak mısınız diye soracak olursanız, size cevabım "bu daha başlangıç, mücadeleye devam " diyorum.Saygılarımla.

 

 

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek