Yaşantıyı seven, kasabada ki pavyondan geri kalmayan, yetmiyormuş gibi dünyaya açılan, ülkemizin batısında, Trakya Bölgesinin çalışkan (eskiden) üretken köylüsü, Sali ve Bayram kardeşlerim.
Bakalım. ELA… TUKA…
Nasıl oluyormuş.
Tesadüfen değil.
Uzun zamandır araştırmamdır.
Bilinmeyenleri öğrenmek gerekir.
Şu Filistin…
Dostmuş… Düşmanmış…
Gerçekten işgal edilmiş mi?
Buyurun efendim.
Yıl 1837. Filistinde nüfus sayımı yapılıyor. Yahudi nüfusu 9 bin.
Filistinli Arapların Yahudilere toprak satmasıyla bu rakam 50 bine yükseliyor.
1882 de ikinci Yahudi yerleşim yeri kuruluyor.
1908 Yahudi nüfusu 100 bini aşıyor.
Bu toprakları Filistin devleti değil, Arap şeyhleri satıyorlardı.
Hem de ederinin çok üstünde…
Araplar adeta yarış haline girmişlerdi…
Aslında Padişahın kesin emri vardı.
Hiçbir Yahudiye toprak satılmayacak diye…
Padişahın bu emri karşısında Yahudiler kurnazlık yapıyorlar, kılıfına uydurmanın yollarını buluyorlar…
Alman ve İngiliz kimlikleri kullanarak toprakları bir şekilde almaya devam ediyorlardı.
Filistinli Arapların gözü, bir türlü paraya doymak bilmiyordu.
Yani, her şey öyle kılıç ve kalkanla başlamadı.
Bastılar parayı…
Parayı göreyim, öleyim misali…
Vatan kutsalsa, satarsan bak başına neler geliyor.
1930 yılına kadar satılan arazi miktarı bir milyon yedi yüz bine çıkmış.
1948 de devlet kuracak kadar arazileri olmuş.
1979 da Ankara’da bulunan Mısır Büyükelçiliği, Filistinliler tarafından basılıyor. Bir polisimiz ve bir bekçimiz şehit ediliyor.
1978 de Filistin, terör örgütü PKK ya kucak açıyor…
1980 kamplarını terör örgütlerine açıyor.
1989 Yaser Arafat Ermenistan’ı destekliyor.
1993 Kürdistan fikrine destek veriyor.
Binbaşı Cengiz Toytunç’un öldürülmesi.
(Alıntı vardır)
Vesaire… Vesaire…
Atı alan, Üsküdar’ı çoktan geçmişti…
Şincik, bende bir Trakyalıyım.
Hem de sizden daha iyi bir Trakyalıyım…
Ne vizesi, ne pasaportu…
Hepsi kusur kalsın…
Ben Lüleburgaz’da dere boyunda (Adilin dutluğu) arkadaşlarımla oturmaktan (pihizlenmekten) eğlenmekten, çok mutluyum…
Hiçbir ülkenin vizesini istemiyorum.
Çünkü, vize alarak hiçbir ülke ekonomisine katkı sağlamak (iş harici) istemiyorum.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere en büyük emaneti olan Türkiye Cumhuriyeti kadar güzel bir ülke dünyada olmadığına inanıyorum…
Bizim ülkemizin taşı toprağı altın, cennetten bir köşe…
Sadece, yaşamasını bilene…
Semih Yıldız satırlarının burada sona erdiğini söyler, her nerede, kim veya kimler için neler düşünüyorsanız, iki katının sizlerin olmasını temenni eder…
Hayırlı Ramazanlar.