Sevim Ören hayatını kaybetti
RAYFEL Bilim Fuarı başladı
Akım Koleji 2-A sınıfı 23 Nisan’ı coşkulu bir şekilde kutladı
Yaşasın 1 Mayıs Alanlardayız!
Bu yazı 19 Ağustos 2022, Cuma 09:01:25 tarihinde eklendi. 1445 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

HAYA (UTANMA DUYGUSU) İMANDANDIR(BİRİNCİ BÖLÜM) - Eyyüp Sabri Erdem

HAYA (UTANMA DUYGUSU) İMANDANDIR(BİRİNCİ BÖLÜM)

 

Sözlük anlamıyla “utanma, çekinme; tövbe, vazgeçme” anlamlara gelen hayâ kelimesi, ahlâk terimi olarak kişinin “nefsin çirkin davranışlardan rahatsız olup onları terk etmesi” “kötü bir işin yapılmasından veya iyi bir işin terkedilmesinden dolayı insanın yüzünü kızartan sıkıntı” hali gibi değişik şekillerde açıklanmıştır.

Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (Aleyhisselam)

“Hayâ îmandandır ve hayâlı olan kimse cennettedir! Hayâsızlık ise kalbin katılığındandır; kalbi katı olan da cehennemdedir!” buyurmuştur. “Haya imandandır, iman ise cennettedir. Beza (hayasızlık, küfürbazlık) ise cefadandır (kötü huydan, ahlaksızlıktandır). Cefa ise cehennemdedir.” (Zevaid)

Diğer taraftan Peygamberimiz (Aleyhisselam );

“Her dinin bir ahlakı vardır; İslam’ın ahlakı da hayâdır.” (İbn Mace),

“Hayâ imandandır.” (Buhari),

“Hayâ bütünüyle hayırdır.” (Müslim),

“Hayâ sadece hayır (iyilik) getirir.” (Buhari)

“Dört haslet peygamberlerin sünnetindendir. Hayâ, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmektir.” (Tirmizi)

Hayâ denilen kavram iki kısımdır. Birisi, Rabbimizin insanoğluna doğuştan verdiği fıtrî(yaradılıştan gelen)hayâdır. İnsanlar arasında edep mahallini açmaktan utanmak hali bu kısma girer. Diğeri de terbiyeye bağlı îmânından kaynaklanan hayâdır ki mâsiyet (Allah’a isyan)ve günah olan kötü işlerden mü’mini alıkoyar. Bu yaptığımız tanıma göre hayâ, Allah’ın yasak ettiği kötü ve çirkin sayılan şeylerden uzak durmak, tavır ve davranışlarda ölçülü olmak, inanç ve insanı ilgilendiren herhangi bir işte haddi aşmamaktır. İbn-i Mesut’un (Radiyallahu Anh) naklettiği şu hadis-i şerif bu tür hayâyı îzâh etmektedir:

“Bir gün Peygamber Efendimiz:

«– Allah’tan hakkıyla hayâ edin!» buyurdu. Biz:

– Ey Allah’ın Resûlü! Elhamdülillâh Allah’tan hayâ ediyoruz, dedik. Bunun üzerine Efendimiz şu açıklamayı yaptı:

«– Söylemek istediğim, sizin anladığınız hayâ değildir. Allah’tan hakkıyla hayâ etmek; başı ve üzerindeki azaları, bedeni ve ondaki âzaları muhâfaza etmeniz, ölümü ve toprakta çürümeyi hatırlamanızdır. Âhireti dileyen, dünyanın zînetini terkedip âhireti bu hayata tercih etmelidir. İşte kim bu söylenenleri yerine getirirse, Allah’tan hakkıyla hayâ etmiş olur.»” (Tirmizî)

Allah (Azze ve Celle), hayâ ve edep sahibi kullarını sevmekte ve Kur'ân-ı Kerim'de onları şöyle övmektedir:

"(Zekât ve sadakalarınızı), kendilerini Allah yoluna adadıkları için yeryüzünde kazanç peşinde dolaşmayan fakirlere verin! Bilmeyen kimseler, iffet ve hayâlarından dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü yüzsüzlük ederek ısrarla insanlardan bir şey isteyemezler. Hiç şüphesiz ki Allah, yaptığınız her hayrı bilir."

(Bakara sûresi 273)

Ahlâklı ve insani vasıfları mükemmel olan bir toplum meydana getirme gayesinde olan, bunun için gayret eden ve yaşadığı toplumda ve kıyamete kadar gelecek olan insanlara hayatıyla örnek olan Peygamber Efendimiz (Aleyhisselam ), şüphesiz hayâ duygusunda da zirve idi. O'nun tertemiz hayâsını Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle anlatıyor:

"Peygamber Efendimiz (Aleyhisselam), örtünme çağına girmiş bir genç kızdan daha hayâlı idi. Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde bu durum, mübarek simalarından hemen anlaşılırdı." (Buhari)

Peygamber Efendimiz'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üstün ahlâkını hayatlarına örnek edinen Ashab-ı Kiram arasında da hayâ duygusu çok yüksek olanlar vardı.

Örneğin hayâ timsali olarak tanıdığımız Hz. Osman (Radiyallahu Anh), bir gün Hz. Peygamber'i (Aleyhisselam) ziyarete gitmişti. Uzanmış bir halde odasında dinlenen Efendimiz, daha önce Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'i odasına kabul etmiş, sonra Hz. Osman içeri girdiğinde derhal ayağa kalkmıştı.

Aişe validemiz; "Ey Allah'ın Resûlu, Ebu Bekir ve Ömer'e göstermediğiniz saygıyı neden Osman'a gösterdiniz?" diye sorduğunda, Hz. Peygamber (Aleyhisselam) Aişe'ye: "Meleklerin bile hayâ ettiği kimseden ben nasıl hayâ etmeyeyim? Osman çok hayâlı bir insandır. Eğer aynı halde ona izin verseydim, hayâsından ötürü ihtiyacını bana tam ifade edemezdi" buyurdu. (Müslim)

HAYÂNIN MERTEBELERİ

Hayânın farklı farklı mertebesi vardır. En yüksek ve en önemli mertebesi, kişinin zâhiren (açık) ve bâtınen (gizli) Alemlerin Rabbi olan Allah’tan hayâ etmesidir(utanmasıdır).

Özetlersek her an ve her durumda Allah-u Teâlâ’nın (Azze ve Celle) huzûrunda bulunduğu hissini taşıması ve ona göre davranmasıdır.

Hayâ, insanı kötülüklerden ve her istediğini yapmaktan alıkoyan bir duygu ve takvânın ayrılmaz bir parçasıdır. Bundan dolayıdır ki müslüman, hayâ sâhibi olmadıkça takvâ sâhibi olamaz.

Hayânın îmân ile de sıkı bir alâkası mevcuttur. Bu ikisi dâimâ bir arada bulunurlar. Nitekim Peygamber Efendimiz; “Hayâ îmândandır.” buyurmuştur. (Buhârî) Onlardan biri zâil olunca diğeri de gider. (Hâkim) Hayâ ve edep noksanlığı, îmân ve din noksanlığından kaynaklanır.

Allah iffet ve hayâ sâhibi kullarını sevmekte ve Kur’ân-ı Kerîm’de onları şöyle methetmektedir; “(Zekât ve sadakalarınızı), kendilerini Allah yoluna adadıkları için yeryüzünde kazanç peşinde dolaşamayan fakirlere verin! Bilmeyen kimseler, iffet ve hayâlarından dolayı onları zengin zanneder. Sen onları sîmâlarından tanırsın. Çünkü yüzsüzlük ederek ısrarla insanlardan bir şey isteyemezler. Hiç şüphesiz ki Allah, yaptığınız her hayrı bilir.” (Bakara sûresi 273)

RABBİMİZ’İN EN ÇOK SEVDİGİ İKİ HASLET

Resûlullah (Sallallâhu aleyhi ve sellem) Cenâb-ı Hakk’ın hayâ ehlini sevdiğini Eşec el-Asarî’ye söylediği şu sözle beyân buyurmuştur; “Muhakkak ki sende Allah’ın sevdiği iki haslet var: Hilim (Yumuşak huylu olmak)ve hayâ!” (İbn-i Mâce)

Hayâ sâhibi olmayanları ve hayâsızlığın yaygınlaşmasını isteyenleri ise Rabbimiz şu şekilde îkâz etmektedir; “Şüphesiz çirkin söz ve fiillerin inananlar arasında yaygınlaşmasını isteyenler için dünyâda da âhirette de pek elem verici ve can yakıcı bir azab vardır.” (Nûr sûresi 19)

Hayâsızlığın toplumda yayılmasını isteyenler, yaşadıkları cemiyete karşı en büyük saygısızlığı yapmış olurlar. Böyle davrananların, kendileri de zararların en büyüğüne uğrarlar. Çünkü hayâsızlık bir helâk sebebidir. Bütün Peygamberlerin Allah’ın dinini tebliğdeki asıl hedef ve gayeleri, tevhid (Allah’ın varlığını ve bir olduğu)inancını yeryüzüne hâkim kılmak ve ahlâklı bir cemiyet tesis etmektir. İnsanlığa güzel ahlâkı öğretmek ve onun en müessir örneklerini göstermek için görevlendirilen Peygamber Efendimiz (Aleyhisselam), hiç şüphesiz insanlar arasında hayâ duygusuna en fazla sâhip olanı idi. O, peygamberlik gelmezden önce, ahlâksızlığın ve zulmün bütün insanlığı sardığı bir devirde dahî bu ulvî haslet ile temâyüz etmiş ve bunu en güzel bir şekilde göstermiş idi. Bunun en güzel örneklerinden birisi de şu idi:

Kâbe yeniden inşâ edilirken Fahr-i Kâinât Efendimiz (Aleyhisselam), amcası Abbâs ile birlikte taş taşıyordu. Abbâs (Radiyallahu Anh), taşların çıplak omuzunu incitmemesi için Allah Resûlü’ne:

– İzârını (alt elbiseni) omuzuna koy, dedi. Efendimiz (insanlardan uzak oldukları bir yerde) izârını omuzuna koymak istediği sırada yere yığıldı ve gözlerini semâya dikerek amcasına:

“– Bana izârımı göster!” dedi. Hemen onu alıp üzerine örttü. (Buhârî)

O zamanki toplumda elbisesiz dolaşmak gâyet normal kabul edilmesine rağmen, Allah Resûlü hiçbir zaman hayâ sınırları dışında bir tutum sergilememiştir. Hadiste de kaydedildiği gibi amcasının teşviki ile böyle bir durumla karşı karşıya kaldığında ise Allah Teâlâ tarafından muhâfaza edilmiştir.

PEYGAMBERİMİZİN HAYÂSI NASILDI

Peygamber Efendimiz’in (Aleyhisselam)hayâsı ile alâkalı olarak Ebû Saîd el-Hudrî (Radiyallahu Anh) şöyle demiştir :

“Peygamber Efendimiz örtünme çağına girmiş bir genç kızdan daha hayâlı idi. Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde bu durum, mübârek vech-i pâkinden (güzel ve temiz yüzünden) hemen anlaşılırdı.” (Buhârî)

Peygamber Efendimiz (Aleyhisselam):

“Hayâ ancak hayır kazandırır.” (Buhârî)

“Hayânın hepsi hayırdır.” (Müslim) buyurarak ümmetinin, davranışlarını hayâ ile tezyin (zenginleştirme ve güzelleştirme) etmesini isterdi.

Hayâsızlıkla (utanmadan) yapılan bir işin lekeleneceğini ve hoş karşılanmayacağını, hayâ ile güzelleştirildiğinde ise herkes tarafından hüsn-ü kabul göreceğini beyân ederdi. (Tirmizî)

Sebebi ne olursa olsun, hangi sebepten kaynaklanırsa kaynaklansın, insandaki hayâ duygusu tamamen hayırdan ibaret olup insana ancak güzellikler ve hayırlar kazandıran  bir fazîlettir. İnsanı güzelleştiren ve ona değer katan bu asil duygunun, insanın toplum içerisinde hakkını elde etmesine engel teşkil eden çekingen olmak, medenî cesaret dediğimiz her zaman ve durumda olması gereken tavrı sergilemekten mahrûm kalmak, korkaklık ve beceriksizlik gibi kötü ve hoş olmayan sıfatlarla hiçbir alâkası yoktur. Nitekim Medine’de yaşayan Ensâr kadınları Allah Resûlü’nün (Aleyhisselam) mübârek huzûruna gelirler ve kendilerine has mahrem(özel) meseleleri sorarlardı. Ayşe (Radiyallahu Anh) şöyle demiştir;

“Ensâr hanımları ne iyi kadınlardır. Hayâları, onları dînî meseleleri derinlemesine öğrenmekten alıkoymamıştır.” (Müslim)

Alemlerin Rabbi olan Allah, Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) büyük ve azim bir hayâ sahibi olduğunu Kur’an -ı Kerim’de şöyle beyân etmiştir: “Ey imân edenler! Peygamber’in evlerine rastgele girmeyin. Ancak yemek için size izin verilir de girecek olursanız, (erkenden gelip) yemeğin hazırlanmasını beklemeyin. Dâvet edildiğiniz zaman girin, yemeği yer yemez dağılın da lafa dalmayın.”

“Çünkü bu hareketiniz Peygamber’e sıkıntı veriyor, fakat o size bunu söylemekten hayâ ediyor. Hâlbuki Allah hakkı söylemekten aslâ çekinmez.” (Ahzâb sûresi 53)

Yazımıza önümüzdeki hafta devam edeceğiz inşaAllah

Selam ve Dua ile

Eyyup Sabri Erdem

Ensar Vakfı Lüleburgaz Şube Başkanı

Yazdır Paylaş
Diğer Eyyüp Sabri Erdem Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek