Lüleburgaz’da 23 Nisan coşkusu
Kenan Ürün; “Lüleburgazspor’u iyileştirmek için adayım”
Lüleburgaz’da feci kaza
Çeşme meydanına TREPAŞ Resmi Ödeme Merkezi  açıldı
Bu yazı 17 Haziran 2022, Cuma 09:28:02 tarihinde eklendi. 1329 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

İSLÂM DİNİNDE ANNE ve BABA HAKKI(1. BÖLÜM) - Eyyüp Sabri Erdem

İSLÂM DİNİNDE ANNE ve BABA HAKKI(1. BÖLÜM)

 

İnsan dünyaya Allah tarafından imtihan için gönderilmiştir, görev ve sorumlulukları vardır doğduğu günden ölümüne kadar olan bu zaman dilimindeki görev ve sorumluluklarını iki maddede sıralayabiliriz; Birincisi, onu yoktan yaratan ve insan olma, kul olma nimetini nasip eden Allah’a karşı olan görev ve sorumluluklarıdır.

Çünkü insanı yaratan, yaşatan, bütün ihtiyaçlarına cevap veren ve üstün yeteneklerle donatan O’dur.

Allah insana sayılamayacak kadar çok nimetler vermiş ve onu yarattıkların en üstünü kılmıştır. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de; "Gerçekten Biz Âdem evlatlarını şerefli kıldık, karada ve denizde kendilerini taşıyacak vasıtalar nasib ettik, onlara helâl ve hoş rızıklar verdik ve onları yarattığımız varlıkların çoğuna üstün kıldık."(İsra sûresi 70) buyurmuştur.

Kâinatta var olan her şeyi onun emrine vermiş ve ona hizmet için var etmiştir. İnsanı öldürecek ve diriltecek olan da O’dur. “Size hayatı veren de odur, sonra sizi öldürür, sonra sizi yine diriltir, hakikat insan çok nankördür”(Hacc sûresi 66)Sonra da dünyada yaşadığı sürece, erginlik çağından itibaren ölünceye kadar yaptıklarından onu sorgulayacak olan da O’dur. Allah’a karşı olan görevlerinin başında, O’nun varlığına ve birliğine inanmak, iman etmek ve yalnız O’na ibadet etmek gelir. Bütün peygamberler, önce bu esası tebliğ etmişler ve bu inanç ölçülerinin etrafında insanların birleşmesini sağlamaya gayret etmişlerdir.Özet olarak söylemek gerekirse, insana ilk vazife Allah’ı tanımak, iman etmek ve verdiklerine şükretmiş olmak için Ona ibadet etmektir.İkincisi, Allah’ın yaratıklarına karşı olan görev ve sorumluluklarımızdır. Yaratılanlar içinde insana en çok yakın olan ve insan üzerinde en çok hakkı bulunan, anne ve babasıdır. Çünkü Allah Teâlâ, insanın var olması için anne ve babasını vesile  kılmıştır. Bunun içindir ki, Allah Teâlâ kendisine ibadetten sonra ikinci derecede anne ve babaya iyilik yapılmasını emretmiş, şöyle buyurmuştur:"Rabbin sadece kendisine ibadet etmenizi, anne-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi, sizin yanınızda yaşlanırsa kendilerine "öf bile deme; onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve : "Rabbim, küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et”(İsra sûresi 23- 24), diyerek dua etmelerini emretmiştir. Ayet-i Kerimede, anne ve babaya iyilik yapılması, onlara karşı kırıcı davranılmaması emredilmiş ve nasıl dua edileceği bildirilmiştir.

Alemlerin Rabbi olan Allah insanı diğer yarattığı mahlukat arasında şerefli(Eşref-i Mahluk)bir varlık olarak yaratmıştır. İnsanın, insan olabilme vasfı olan kişilik, şahsiyet, karakter ve ahlâk özelliklerini muhafaza ederse, meleklerden daha üstün olan bir dereceye yükseleceğini Rabbimiz(Celle Celaluhu)bize bildirmektedir. Eğer insan, her zaman kötülüğü emreden nefsinin esiri, şehvetinin, sadece dünya zevklerinin kul ve kölesi olursa, yaratılmış tüm varlıklardan daha aşağı bir dereceye düşer. İnsanoğlu yeryüzüne imtihan için gönderildiği ilk günden beri başta Hz.Adem(Aleyhisselam) olmak üzere bütün peygamberler, insanlara meleklerden daha üstün olmanın yolunu göstermişlerdir. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (Aleyhisselam ), insanlara şöyle seslenmiştir: “Kesin olarak bilin ki Rabbinizin üzerinizde hakkı vardır, nefsinizin üzerinizde hakkı vardır ve ehlinizin üzerinizde hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını ödeyiniz.”(Buhâri)

Peygamber efendimize (Sallallahu aleyhi ve Sellem)göre insan, hak kavramının şuuruna vararak, yaratılmış olan herkesin hakkına ve hukukuna riayet ederse, meleklerden üstün olmanın yoluna girmiş olur. Kişinin değeri, mal, mevki, makam, şöhret, saltanat ve benzeri maddi şeylerle değil, insan olma şuuru ile değerlendirilmeli, hak ve hukuka en yüksek seviyede uyacak şekilde hareket etmesi ile ölçülmelidir. Bu hadis-i  şerif’te anlatıldığı  üzere insanın Allah’a karşı, kendi nefsine karşı ve aile efradına karşı ve diğer insanlara karşı görevleri vardır. Burada aile efradı derken, sırası ile insanın anne babasına, eşine, çocuklarına, akrabalarına, komşularına, milletine ve tüm insanlara karşı vazifeleri gelmektedir. Anne baba hakkının, bu vazifeler arasında önemli bir yeri vardır.

Bilindiği gibi insanın, dünya hayatında önce kendisini yoktan var eden Allah’a karşı vazifeleri bulunmaktadır. İnsanın mutlak surette Allah’a inanması, O’nu tanıması, O’na karşı olan kulluk vazifelerini yerine getirmesi ve O’nun emir ve yasaklarına uygun bir hayat sürdürmesi icap eder. Alemlerin Rabbi olan Allah’a karşı olan vazifelerimizden sonra, anne babamıza karşı olan vazifelerimiz gelmektedir. Anne baba hakkının son derece önemli olduğu, Kur’ân-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde haber verilmektedir.

“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya–babaya iyi davranmanızı, kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “Öf!” bile deme; onları azarlama; onlara kerim (tatlı ve güzel) söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi, sen de onlara acı” de.”(İsra sûresi 23-24)

Bu ayetlerde önce, “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya–babaya iyi davranmanızı, kesin olarak emretti,”(İsrâ sûresi 23)denilmektedir.

Bu ayet-i kerîmelere göre her şeyden önce Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak, O’na karşı olan kulluk görevlerimizi yerine getirmek ve O’nun rızasına uygun ahlaki ölçülerde olacak şekilde yaşantımızı sürdürmek gerekir. Burada Allah’a itaatten hemen sonra, anne ve babaya iyilikte bulunmak emredilmektedir.  

Anne baba, insanın en yakın akrabalarıdır. Anne baba ile evlatları arasında kopmayacak bağlar bulunmaktadır.

Şunu da unutmamak gerekir ki anne babada, bebeklerine karşı yaradılışından gelen ve Allah tarafından kullarına bahşedilen şefkat ve yakın olma duygusu bulunmaktadır.

Anne ve babaların evlatlarına karşı yaptıkları iyiliğe denk olacak bir iyilik düşünülemez. Bundan dolayıdır ki bu ayette onlara iyilikte bulunmak, Allah’a ibadet etme ile beraber zikredilmektedir. Allah (Azze ve Celle)başka bir ayet-i kerimede, “Bana ve anne babana şükret” (Lokman sûresi 14)diyerek anne babaya şükretmeyi, Alemlerin Rabbi olan Allah’a şükretme ile beraber anmaktadır. İnsan bedeninin görünen kısmının oluşmasında rol oynayanlar, anne ile babadır. İnsanı yaratan, yaratılışını düzgün ve ölçülü kılan, hiç şüphesiz Allah-u Teâlâ’dır. Rabbimize göre insanın hem kendisine (Azze ve Celle)hem de anne ve babasına şükretmesi gerekmektedir.

Bununla birlikte bu ayetlerde, “Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “Öf!” bile deme; onları azarlama; onlara kerim (tatlı ve güzel) söz söyle”(İsra sûresi 23) denilmektedir. Burada, özellikle anne babanın ihtiyarlık dönemlerinde kendilerine “Öf!” bile dememenin, onlara acı ve sıkıntı verecek, onları üzecek her türlü söz ve harekette bulunmamanın gerektiği vurgulanmaktadır. Şunu da asla unutmamak gerekir ki insanların anne ve babalarına kırıcı ve incitici söz söylemelerinin ayet ile yasaklanması, kişinin anne babasının ihtiyarlık dönemine mahsus bir durum değildir. İnsanın, zaman ve şartlar ne olursa olsun anne babasına bu tür kırıcı ve üzecek sözleri söylememesi ve onların kalbini kıracak, onları üzecek hareketlerde bulunmaması gerekmektedir.

Burada ki ayette geçen “kerim söz” kavramı, saygı ve hürmet ifade eden tatlı, güzel ve yumuşak söz anlamındadır. Bir insanın anne, baba ve diğer aile büyüklerine karşı söylemesi en uygun olan kelime veya onların huzurundaki en güzel konuşma tarzı, ancak bu ayette ifade edilen “kerim söz” ile gerçekleşebilmektedir. Çünkü bu ayette geçen kavram, yumuşaklık, merhamet tevazu ve saygının en güzel şeklini ifade etmektedir. Ayrıca bu ifade, Allah’ın bize emrettiği ve bizden istediği anne babaya karşı olan görevlerimizle ilgili hassasiyetini en güzel bir şekilde ortaya koymaktadır.

Rivayet edildiğine göre Hz. Ömer (Radiyallahu Anh), bu ayette geçen “kerim söz” ifadesini, insanın anne babasına kendi isimleriyle değil, onlara “Anneciğim!”, “Babacığım!” diye hitap etmesi şeklinde yorumlamıştır.(Fahreddin Râzî, Mefâtihu’l-Ğayb)İnsanın bu tür kelimelerle ve ifade şekliyle anne babasına hitap etmesi, onlara karşı gösterdiği saygının sözlü ifadelerle dışarıya yansımasıdır.

Dikkat edilirse, bu ayette önce yaşlı anne–babaya “Öf!” bile dememenin ve onlara kırıcı olan herhangi bir sözü söylememenin gerektiği vurgulanmakta ve ondan sonra onlara “kerim söz” söyleme emredilmektedir. Buna göre “kerim söz”ü, kırıcı ve azarlayıcı ifadelerin zıttı bir ifade tarzı olarak algılamamız mümkündür. Anne baba hakkı üzerinde bu derece önemle duran Kur’ân’ın başka yerlerinde de Rabbimiz tarafından bu konuda emir verilmektedir. Bu konu ile ilgili olan ayetlerden bir kısmı şöyledir:

“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”

(Nisa sûresi 36)

Yazımıza önümüzdeki hafta devam edeceğiz İnşaAllah…

Selam ve Dua ile

Yazdır Paylaş
Diğer Eyyüp Sabri Erdem Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek