33’üncü 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği başladı
Çatı yangını 3 saatte söndürüldü
Selami Tezcan’dan basın açıklaması
Kaymakam Yüce’den 23 Nisan mesajı
Bu yazı 08 Haziran 2022, Çarşamba 09:18:10 tarihinde eklendi. 1373 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

GEZİ YORUM - Metin ATLI

GEZİ  YORUM

 

 Gezi olaylarını hatırlayalım. Taksim meydanı yakınında bir park var. Az sayıda kalmış yeşil alanlardan bir tanesi. 2013 yılında bir sabah buraya iş makinaları geldi. Güzelim ağaçlar yok edilecekti. Bunu duyanlar buraya korumak için toplanmaya başladı. Çadırlar kurup burada kalmaya başladılar. Ancak polisler baskın yapıp hepsini yaktı yıktı.

                    Cumhurbaşkanı Gül ‘ Her şey seçim değildir. Gereken mesaj alınmıştır.’ Dedi. Ancak Başbakan Erdoğan ‘Ne yaparsanız yapın o park için kararımızı verdik’ dedi. ‘Tencere tava, hep aynı hava’ dedi. Olayları yatıştırmak yerine üzerine benzin döktü. Bunun üzerine olaylar tüm Türkiye’ye yayıldı. Erdoğan’ın yönetim tarzında halkı anlamak, gençleri anlamak, toplumun hassasiyetlerini anlamak diye bir şey yok. O’na göre tüm kararları o vermeli, verilen kararlara halk hiç itiraz etmeden biat etmeli.

                      Gezi Parkı protestoları aslında sadece bir parktaki ağaçlar için değildi. Esas tepki toplumun yaşam tarzına müdahale edilmesiydi. İktidarın kendi istediği yaşam biçimini topluma dayatmak istemesiydi. Bu toplumun önemli bir kesimini rahatsız ediyordu. Tepki bundandı. Protestolar bundandı. Bir protesto eylemini  karalamak için araya bir iki adam çıkar. Bunlar bir iki araba yakar, bir iki dükkanın camını kırar. Sonra da bak bu eylemciler vandal, bunlar terörist dersin. Bu çok bilinen çok uygulanan bir yöntemdir. Burada da aynısı oldu. Bu protestolara katılan milyonlarca kişiye terörist damgası vurulmaya çalışıldı.

                 Gezi olayları iktidarın kimyasını bozdu. Yıllar geçti, bunu hazmedemedi. Eğer toplumda huzur istiyorsan her kesimi anlamak gerekir. Kişilerin de yaşam tarzına müdahale etmemek gerekir. Ama amaç huzur değil seçim kazanmaksa kendinden olmayan diğer kesime her türlü baskıyı yaparsın. Ötekileştirirsin. Toplumu sürekli gerersin. O zaman sana oy veren kesim senden kopup başka partiye gitmez. Şu an yapılan da budur.

                Bizde Yüzde30’luk muhafazakar kesim, muhafazakar olmayan yaşam tarzına müdahaleyi doğru buluyor. “İçki içmesinler, açık gezmesinler” diyor. O yüzden bu kesim bunu yapan iktidarı terk etmiyor. İktidar da bu kesimi elinde tutmak için sürekli ortamı geriyor. O kadar ki bu kesime ‘sürtükler’ diyebiliyor. Sakın ola ki bu kelimeyi o anda istemeden çıkan bir kelime olduğunu düşünmeyin. Bu kelime bilerek, isteyerek ve kasten yapılıyor. Çünkü iktidarın bu ekonomik şartlarda seçmenini elinde tutmanın tek yolu bu. Kutuplaştırmak, ötekileştirmek ve bu sayede oy almak.

          İktidar yanlısı Yeni Akit gazetesinde bir haber yayınlandı. Haberi yapan Elif Çakır’dı. Zehra Develioğlu isimli başörtülü kadının Kabataş iskelesinin önünde belden yukarısı çıplak, elleri deri eldivenli, başları bandanalı onlarca erkek tarafından yerlerde sürüklendiği, hatta üzerlerine idrarlarını yaptığı yazıldı. Bunu yapanlar gezicilerdi. Herkes şok oldu. Korkunç bir olaydı. Hiçbir kesim tarafından kabul edilmesi mümkün değildi. Kimse inanamadı ama koskoca başbakan Erdoğan televizyonlara çıkıp bu olayın olduğundan  bahsetti. Elimizde olayın video görüntüleri var dediler. Video görüntüleri ortaya çıktı. Alakası yoktu. Videoda kadına dokunan bile yoktu. Böyle bir iftira atmak bu kadar mı kolaydı.

 

               Gezi olaylarında polisten kaçan bir grup Dolmabahçe Camii’ne girdi. Birinin elinde kola kutusu vardı. Yaygarayı kopardılar. “Bunlar camide içki içti” dediler. Yine herkes şok oldu. Camide içki içilmesi hiçbir kesim tarafından kabul edilemezdi. Cami hocasına sordular. ‘Ben din adamıyım, yalan söyleyemem, gezide camide içki içilmedi’ dedi. Böyle hoca mı olurdu. İktidar içki içtiler diyorsa o da evet içtiler demeliydi. Hoca Fuat Yıldırım dürüst çıktı. Demedi. Sen misin demeyen. Hocayı görevden alıp sürgüne gönderdiler.

               Olabilirdi. Bir hata yapılmış olabilirdi. Başbakan’ a yanlış bilgi vermişler o da tam araştırmadan bu yanlışa alet olmuş olabilirdi. Ama öyle değil. 9 yıl sonra Erdoğan aynı şeyi tekrar söyledi. Söylediği şeyi kelimesi kelimesine tekrar yazalım. ‘Bu teröristler, eşkıyalar bira şişeleriyle caminin içini pislemişti. Bunlar böyle, bunlar çürük, bunlar sürtük’. Bu lafları duyanlar kulaklarına inanamadı.

                Bir kesim var hiç araştırmıyor, hiç soruşturmuyor. İktidar ne derse direk onu doğru biliyor. Onlar hala camide içki içildiğini biliyor. Cami hocasının içilmedi dediğinden  haberleri bile yok. Zaten iktidar da bunlara hitap ediyor. AKP’nin artık oylarını arttırma şansı yok. Tek yapabileceği bu Yüzde 30 seçmeni elinde tutmak. Bunun için de seçime kadar her yol mübah. Ekonomiyi düzeltmekmiş, ülkeye demokrasi getirmekmiş bunlar zor işler. Ben gidersem camilerde içki içecekler dersin oyları alırsın. Zor geçecek. Seçimlere kadar bu ülke de zaman zor geçecek. Ama geçecek. Bu günlerde geçecek. Bu ülke bu günleri de atlatacak. Her şeye rağmen umutluyuz.

 

 

 

          

 

Yazdır Paylaş
Diğer Metin ATLI Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek