HEM’den 23 Nisan Futbol Turnuvası
Kırklareli Valisi Ekici, turizmcilerle bir araya geldi
AK Parti’den Ümmüşoğlu ailesine taziye ziyareti
TEMA 12.Ekolojik Okul; Hayal Kreş ve Gündüz Bakım Evi oldu
Bu yazı 18 Haziran 2021, Cuma 09:19:57 tarihinde eklendi. 1056 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Kapitalizmin Geçtiği Yollar - ÖZGÜR TERZİOĞLU

Fransız İhtilali sonrası siyasal alanda yönetimsel devrimlerin yaşanmaya başlaması halkların sosyal statüsünü değiştirirken, sanayii devriminin olgunlaşmasına zemin hazırlamıştı. Özellikle İngiltere’de 18. Yüzyılda yeni buluşlarla birlikte üretim; zanaatkârlıktan çıkarak makineleşirken, deniz ticaretinde buhar gücünün kullanılmaya başlamasıyla birlikte seri üretimle arz edilen mallar artık daha hızlı bir şekilde taşınmaya başlanmıştı. Üretime lazım hammadde ihtiyacı gibi fosil yakıta yönelik talebinde artmaya başladığı bu dönemde üretim kadar tüketiminde incelenmesi gerekmektedir. Feodal siyasi ve ekonomik düzenin gelişime kapalı yapısından kurtulan Avrupa milletlerinde orta sınıf şekillenirken sermaye birikimi sonucu yeni yatırım alanları üzerine fikirler geliştirilmeye başlanmıştır. Makineleşmeyle birlikte insan emeği kısmen değer kaybederken, çiftçilikte hayvan gücünün önemini yitirdiği bu dönemde “işçi sınıfı” doğmuştur.
Kapitalizmin Geçtiği Yollar

 

Emek ve sermaye çelişkisinin başladığı sanayii devriminin insanlık üzerinde en yıkıcı tutumu hiç şüphesiz sömürgecilik devrini başlatarak emperyalist ülkelerin aşırı zenginleşmesini başlatmıştır. İnsanın insanı sömürmesi gibi tüm doğal kaynakların “ekonomik gelişim” adı altında kontrolsüz tüketimi bugünün “İklim Krizi” sorununu gündeme taşımaktadır. Sanayii devriminin yetiştirmeye başladığı insan tipi hiç kuşkusuz ben merkezli ve tüketim ihtiyaçları arttırılarak daha fazlasına hakkı olduğu düşündürülmektedir. Tüketim toplumlarının eğitim modeli de tüketime endeksli olarak planlanmaktadır. Aslıda monarşi yönetiminden çıkan insanlık kendi ihtiyaç çemberine sıkıştırılarak günümüz modern kölelik sistemine dâhil olmuşlardır. Kapitalist düzen içerisine sıkışmış milyonlarca insanın emeğiyle yükselen zümre; dünya nimetlerinden en üst seviyede faydalanırken “insan gibi yaşamak” mücadelesinde olan kimseleri maddi ve manevi sömürmeye devam etmektedirler.

Sanayii devrimiyle üretimin çeşitlendiği ve daha hızlı hale geldiğinden bahsedilse de madalyonun öteki yüzünde tüketim gerçekliğiyle karşılaşmaktayız. İnsanlık sanayii devrimiyle birlikte Tüketim Çağına da girmiş bulunmaktadır. Üretimi arttırmak için daha fazla enerji ihtiyacı doğarken daha fazla hammadde, tüketicinin bulunduğu pazarların kontrolüyle birlikte doğal yaşamın tahribatı yapılmaya devam etmektedir. Üretimin devamlılığı tüketimin sağlanmasıyla ilgilidir. İktisadın en basit denklemi bizlere “Uygun dağılım, paylaşım” geçekliğinden bahseder. Bu basit denklemin sürdürülebilirliği için teknolojinin gelişimi kadar eskitme mühendisliği alanında bir malın kullanım sürecinin belirlenmesi, küresel ekonomik döngünün devamlılığını sağlamaya devam etmektedir. Sosyalist çevrelerde sıkça dile gelen “Kapitalizm tıkandı.” benzer söylemlerin temel dayanağı; borçlu devletler kadar insanlığın emperyalist zihniyete olan borçları ödenemez hale gelişiyle yaşanan bir tıkanma dönemine girildiği ifade edilmeye çalışılmaktadır. Kapitalizmi yaşatan doğal kaynak tüketiminde meydana gelebilecek “kıtlık” gibi borçların artması neticesinde yeni teknolojilere talebin azalması sonucu tıkanma devrini küresel ekonomiye yaşatacaktır. Borçlanma her milletin egemenlik haklarını tehlikeye atmaktadır.

Sanayii devrimi İngiltere de başlasa da Amerikan Emperyalizmi tüketim çağının süper gücü olmuştur. Bunun en temel sebebi hiç şüphesiz iki paylaşım savaşından da neredeyse hiçbir tahribat almadan (Pearl Harbor hariç) galip ülke olarak çıkmış, savaşlar sonrası diploması masasını kurarak ve eski dünya ülkelerinin altın rezervlerinin çok büyük bir kısmına sahip olarak doların değer kazanmasıyla güçlü ekonomisiyle tarih sahnesinde yerini almıştı.  Özellikle 1944 yılında “Birleşmiş milletler para ve finans konferansı” sonrası imzalanan Bretton Woods Anlaşması ile uluslararası ticaretin canlandırılması için yeni bir para sistemi oluşturulmaya çalışılmıştı. Bu sistemin ana belirleyicisi ise Amerikan Merkez Bankasında bulunan altın rezervlerine karşılık gelen “Dolar” olurken, sistem ancak 1971 yılına kadar devam edebilmiştir. O tarihten sonra doların karşılığı altın rezervlerinden senet sepet işlerine döndüğünde dolar karşılıksız olarak basılmaya devam etmektedir. Dijital Çağ ile birlikte kapitalizmin tıkanma devrine karşılık doların yerine (alternatif) güven duyulabilecek ve merkezi olmayan yeni bir uluslararası para sistemine geçiş düşünülüyor. 

 

                                                                              Özgür Terzioğlu

Yazdır Paylaş
Diğer ÖZGÜR TERZİOĞLU Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek