Murat Mahir Altan; “SAHTE GÜLÜŞLER DEĞİL, SAMİMİYET KAZANACAK”
Trakya'da sandık kurulu başkanlarına eğitim verildi
Seçim günü alkol yasak, eğlence mekânları kapalı
Ahmet Etem Oruç; “Çocuk bakım ve kreş projesi hemen uygulanacak”
Bu yazı 09 Haziran 2021, Çarşamba 09:20:40 tarihinde eklendi. 1108 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

DOĞRU SORUYU SORMAK HAYAT KURTARIR - Burcu Çalışkan

Uzun zamandır insan iletişimleri üzerine yaptığım araştırmalar beni çok şaşırtıyor. Gördüklerim karşısında bazen hani “Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım” diye kullanılan bir deyim var ya, o bile çok hafif kalıyor.Araştırmalarımı yaparken sık sık arkama yaslanıp sadece insanları ve kendimi izliyorum.Kim ne diyor, neden diyor ve aslında ne yapmaya çalışıyor ve bunlar bende nasıl bir algı yaratıyor? Uzun uzun seyrederken kendi algılarımı denetliyorum.
DOĞRU SORUYU SORMAK HAYAT KURTARIR

 

Eğitimli/eğitimsiz, genç/yaşlı, çocuk/yetişkin, erkek/kadın fark etmeksizin ciddi bir iletişim kopukluğu algılıyorum ve bu durumdan kimse rahatsız değil gibi geliyor. Sanki her birey kendi aklındakiler kadar yaşıyor gibi. Bir diğeriyle konuşuyor, ancak bir diğerini hiç algılamıyor gibi. Hep bir duymak istenenler var ve duymak istediklerini duymayınca ya kaçıp gidişler ya da öfkeyle karşı gelmelerle had bildirmeler, sürekli bir akıl verme çabasıyla kendi fikrini kabul ettirme girişimleri baskın gibi geliyor bana.

Sanki herkes herkesle rekabet halinde, savunma ve açıklamayla ya da şikâyet ve suçlamalarla hep kendi dışında gelişenleri yargılayıp kendilerini muazzam bir şekilde saklıyor gibi… “Beni gör! Beni duy! Beni sev! Beni önemse!” çığlıkları atarken korkularını bastırarak asıl gerçeklerden, kendileri için doğru olanlardan, ayaklarına kadar gelen asıl fırsatlardan kaçıyor gibiler.

Önce bunlar benden bana yansıyanlar mı diye uzun uzun değerlendirdim; öyle ya günümüzde bir de bu bakış açısına yönlendiren toplum normları var. Birçok araştırmadan sonra benden bana yansıyanlar olmadığını gördüm çünkü benden bana yansıyanlar olsaydı insanları kişilikleriyle yorumlayan, yargılayan, haklarında bir fikir oluşturan olurdum. Kişisel bakardım. Oysa ben sadece izliyordum, yorum yapmadan, akıl yürütmeden bir film izler gibi izliyordum, öyleyse benden bana yansıyanlar olma ihtimalini de eleyebilirdim.

Araştırmalarımdan çıkardığım sonuç doğrultusunda hayatın insanlara, insanların hayata katkı olması ve huzuru tatmasının yolu şuydu: Herkesin kendi işleyişini öğrenip ona göre davranmayı geliştirmesi. Doğru zamanda, doğru kişilere, doğru soruları sormayı öğrenmesiydi, olanı algılamadan cevap vermemeyi, kendine katkı olmayan, kendisinin katkı olmadığı yerlere burnunu sokmamasıydı. Kendi adına doğru kararları veremezken başkaları adına karar vermeyi bırakması gerekiyordu. Bu bana göre en kesin ve net iyileşme formülüydü, ancak bunu yapabilmek için önce durumu fark etmek gerekiyordu.

Bu duruma dikkat çekebilmek için bugünkü yazımı yazıyorum demek çok da yanlış olmaz.

Bu durum ne mi?

Duymak, görmek, elde etmek, değer kazanmak beklentisi dışında her şeye kendini kapatmak: Her ne olursa olsun, her ne söylenirse söylensin algılayamamak. Diğerleri hakkında hep bir fikir sahibi olduğunu sanıp onlar adına kararlar vermek. Sanki “Ben her şeyi biliyorum, sen hiçbir şey bilmiyorsun” havasında olmak gibi.

Peki! Siz, okuyucularım! Kendinize bu okuduklarınızdan ne kattınız? Yoksa beni ve anlatılanları kendinize göre akıl yürüterek yorumlayıp bıraktınız mı? Ya da hiç ilginizi çekmedi mi? Yoksa beni çok mu haklı buldunuz, sin de aynı dertten mi mustaripsiniz? Neler yazdığını algılayamadınız mı?

Öyleyse özetleyeyim… Gittikçe hastalığa ve şiddete dönüşen toplum alışkanlıklarına dikkatleri çekmeye çalışıyorum; kopyala yapıştır hayatlara… Soru sormayı bilmeyen ve söylenenleri anlamakta zorlanan insan topluluklarının artışına işaret ediyorum.

Bulaşıcı hastalık gibi yayılmakta ezber edip, tekrara giren alışkanlıklarla kayboluşları fark ettirmeye çabalıyorum. Ne istediğini söyleyemeyenlerin korkularını gösteriyorum. Sorulara cevap vermek yerine akıl vermelerin fırsatları tepmek olduğunu söylüyorum. Soru sormak yerine başkaları adına karar vermekle onların nasıl değersizleştirildiğinin görülmesi için ışık tutuyorum. Kendini saklayıp, yargılamayı ve eleştirmeyi görev edinmenin kendi korkularını nasıl büyüttüğünü fark ettirmeye çabalıyorum. Sonra da beklentilerinde yaşanan çöküşlerle meydana çıkan acı, öfke, karamsarlık ve hayal kırıklıklarına tek tek nasıl SEN sebep olduğunu gör diye dikkatini çekmeye çalışıyorum.

Oysa doğru zamanda, doğru yerde, doğru soruları sorabilmek hayat kurtarır; huzur, başarı, memnuniyet ve fırsatlarla dopdolu, hareketli ve heyecanlı bir yaşamı getirir; dinlemeyi, algılamayı öğrenip doğru zamanda doğru soruları sormak…

Şimdi, aklınızdan geçenleri durdurup okuduklarınızı algılamıyorsanız bir daha okumanızı öneririm ve gerekirse bir daha. Sonra sizin için en uygun soruyu kendinizden bir şey katmadan sorabilir misiniz? Çünkü yaşam, “herkes kendini her şeye katsın” üzerine değil, “herkes kendine bir şeyler katsın” üzerine kurgulanmış; hayat insanı, hayatı desteklediğinde destekler…

“Anlamadım, ne demek istediniz? Soru sormayı mı öğrenmeliyim? Doğru zaman, doğru yer ne demek?” gibi kısa, net ve anlaşılır soruları sormaya başlayan bir toplumda her birey algılanır ve cevaplanır. Herhangi bir açıklama yapmadan, kendi tahminlerini ve olasılıklarını ilave etmeden soru sormak ve aynı şekilde soruları algıladıktan sonra cevaplamaya çalışmak hayat kurtarır. Hayatın size yaşadıklarınızla veya insanlar aracılığıyla getirdiği soruları görmeniz ve katıksız katkı olabildiğiniz sorular sorabilmeniz dileğim…

Hayata doğru soruyu sorun, hayat size uygun şekilde cevaplar getirsin. Her şeyi bilen olunca hayattan cevaplar alamazsınız. Hem bilen hem bekleyen olunmaz.

Sevgiyle kalın…

Yazdır Paylaş
Diğer Burcu Çalışkan Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek