BİR GARİP İSTİFA - Metin ATLI

Haberlerde duyduk. Hollanda Başbakanı geçen hafta istifa etmiş. Hem de tüm kabine üyeleriyle beraber istifa etmiş. Bir ülkede başbakan ve kabinedeki bakanların istifası ne demek? Büyük bir olay. Ya acayip bir yolsuzluk oldu, ya yandaş bir müteahhide kıyak yapıldı,  ya da ne bileyim bir cinsel istismar falan oldu. Mutlaka çok önemli bir şey oldu. Acaba ülkede muhalif bir gazeteci veya siyasetçi mi dövüldü?

                    Merak ettim haberi okuyayım dedim. Meğerse olay şuymuş. Başbakan, bazı kişiler haksız yere çocuk yardımı alıyor demiş, bu kişilerin çocuk yardımlarını kesmiş. Sonra da bir haksızlık olmadığı ortaya çıkmış. Başbakan çıkmış özür dilemiş, “Eksik aldıkları paralar ödenecek” demiş. Ama bunlar başbakanı kurtarmamış, başbakan da istifa etmiş. Ama ne var ki bunda. Niye bu kadar cık bir olaydan istifa etmiş ki. Bir hata yapıldıysa “Pardon” denir, adamların kesilen yardımı geri verilir, hayat devam eder. Ama Hollandalılar için durum böyle değil. Çünkü başbakan çocuk yardım parasını kesmeden önce karşı tarafın savunmasını almamış. Hollandalılar  bu olayı ‘Eşi görülmemiş bir adaletsizlik’ olarak nitelendirmişler. Onlar adaletsizlik görmemiş. Avrupalı kafası işte. İnsanın “Deli misiniz kardeşim?” diyesi geliyor.

                    Sonra bu başbakan ne yapmış biliyor musunuz?  Parlamentodan çıkmış. Bisikletine binmiş, bisikletinle evine gitmiş. Diyeceksiniz ki “Yahu adam spor yapmak istemiştir. Bisikletine biner, ama arkasında belki 30 araba koruma vardır, çatılarda keskin nişancılar vardır. Böyle evine gitmiştir.” Yok.  Hiç kimse yok. Tek başına bisikletine binmiş, eline de bir elma almış, böyle evine gitmiş. Böyle saf adamları nasıl başbakan yapıyorlar?

             Evine gitmiş derken insanın aklına başka soru geliyor.  Koskoca başbakan, Hollanda’yı yöneten adam evde mi yaşıyormuş?  Belki paraları yetmedi bir saray yapamadılar. Bir yalı veya bir malikane demi yapamamışlar. Bu Hollandalılar çok vefasız insanlar, hiç  yakıştıramadım.

              Almanya’nın şansölyesi, başbakan Bayan Merkel. Meğerse o da bir apartman dairesinde yaşıyormuş. Apartmana bir gün hırsız girmiş. Böyle bir şey nasıl olur? Allah bilir apartmana çamurlu ayakkabı ile girse komşusu fırça atıyordur. Bir gün aidatını geciktirse apartman yöneticisi kapısına dayanıyordur. Düşünsenize Merkel halısını camdan silkeliyor, balkonda oturan komşusu aşağıdan bağırıyor. “Hey Merkel gelirsem yukarıya!”  Allah’ım rezilliğe bak. “Bir başbakan sıradan biriyle aynı apartmanda nasıl yaşayabilir?” Yok yok benim kafam almıyor.

             İngiltere başbakanına gazeteci soruyor. ‘ Efendim siz ne zaman aşı olacaksınız?’ Başbakan afallıyor. Soruya bir anlam veremiyor. “Daha benim yaş grubuma sıra gelmedi ki” diyor. Yahu sen başbakansın, ne sırası.  Çağırırsın ülkenin en iyi doktorunu, aşını hemen yaptırırsın.  Sana kim ne diyebilir. Ben anladım, adam aşıdan korkuyor, bana sıra gelmedi diyor.  

              Hatırlıyorum. Avrupa ülkelerinin birinde bir bakan markete alışverişe gidiyor. Kendi kredi kartı yerine devletin verdiği kredi kartını kullanıyor. Durumu bir fark ettiler, yer yerinden oynadı.  Bakan rezil oldu, “Yanlışlıkla yaptım” dedi. Kendini anlatamadı, istifa etti. Nerden baksan 200 liralık alışveriş yapmıştır. Devleti tam 200 lira dolandırmış. Vay utanmaz.

              Bütün bu yazdıklarım bizim için ne kadar garip değil mi? Bu Avrupalılar biraz tuhaf insanlar. Böyle saf adamları yönetici yapıyorlar, böyle basit olayları amma büyütüyorlar. Tamam da madem öyle, o zaman  Avrupa ülkeleri  nasıl bu kadar gelişebiliyor?  Demek ki hiçbiri saf değil. Demek ki Avrupa’yı Avrupa yapan bu değerler. Keramet siyasetçide değil, seçmende. Böyle olmayan bir siyasetçiye Avrupalı asla oy vermez. Biz güce tapıyoruz.  Bisikletinle meclise giden, apartmanda oturan başbakanı biz adam yerine koymayız. Ne diyelim.  İnşallah biz de ülkemizde böyle seçmen görürüz. Böyle seçmen görürsek zaten böyle siyasetçi de görürüz.