Vali Ekici, ziyaret ve programlarına hafta sonunda da devam etti
Satrancın şampiyonları madalyalarını aldı
Öğrenciler Başsavcı ve Savcı oldu
Bayramın keyfini doyasıya çıkardılar
Bu yazı 13 Kasım 2020, Cuma 09:13:34 tarihinde eklendi. 3563 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Geleceğin önderleri - ÖZGÜR TERZİOĞLU

Geleceğin önderleri

 

Türklük adına konuşurken “ırkçı” anlayışında değerlendirme yapmak çok sakıncalıdır. Bunun sebebi genellikle Türk milletlerinin kurduğu tüm devletlerde ulus yapısı oluşturulmuş, Türklük ırkçılık düşüncesine sıkıştırılmamış, bir özlük merkezi olarak üst kimlik oluşturulmuştur. Irk saflığı korunabilmesi için öncelikli olarak coğrafi yönden izole bir toplum olunması gerekmektedir. Diğer bir unsur ise dil ile ilgilidir. Bizler millet olarak tarihin her döneminde harmanlanan ve değişimi yaşayan bir millet olarak yeniliğe ve farklı düşüncelere açık olmaya devam ediyoruz. Bu halimiz en barışçı ve uzlaşmacı olarak diğer milletlerle, inançlarla yaşayabildiğimizi göstermektedir. Tabii bu özeli sağlıklı değerlendirebilmek için Türk tarihi ve kültür, gelenekleri iyi tahlil edilmelidir.

Türk’ün toplumsal özeline baktığımızda genel olarak üç tip ruhsal akretip olduğu ve bu akretiplerin temelinde karakteristik kombinasyonlar oluştuğunu fark ettiğimizde siyaset becerilerimize bir yenisini daha eklemiş olacağız.

Türk özlük açılımına odaklandığımızda fiziksel merkez içerisinde temel üç tip karakterin önder, reformcu-mükemmeli arayan ve barış yanlısı olarak belirmektedir. Bizim esas üzerinde durduğumuz ve en yıkıcı dönemleri yaşamamıza sebep olan “önder” ruhluluk ve ona eşlik eden mükemmeliyetçilikle gelen yıkıcı eleştiri, hiçe saymak Türk siyasi tarihini kanlı dönemlerinin yaşanmasına, siyasi çıkmazlara ve yönetimsel kavganın ortaya çıkardığı karanlık geleceğe yönelik yaşananları her ne kadar onaylamasak bile gerçeğimizin farkına varmakta önemlidir. Çünkü bu durum doğamızda olan ve kaliteli bir yaşamı yönetebilmek için ehlileştirilmesi bekleyen halimizi anlatmaktadır. İçe yönelişle birlikte iyi bir eğitim çalışmasıyla yönetim sistemlerini daha iyi kurabilir ve yönetebiliriz.

Daha önce ki yazılarımda insan ve kadro mühendisliği olarak anlatmaya çalıştığım durumda “liyakat” sorununa dikkat çekerken beşeri sermayemizi nasıl daha verimli kullanabiliriz, işe ve üretime yönelik bir grubu nasıl daha verimli hale getirebiliriz? Sorularını sorarak neyi nasıl yapabileceğimiz hakkında bazı çalışmalarım üzerinden fikir üretmeye başladım. Temelde “ben kimim?” Sorusunu sormadan yönetime, önderliğe heves ederek koltuk hedefi uğruna riyakârlıkla, milletin gözünü boyayarak, vatandaşı nefsi hızmalarından tutarak peşinden sürükleyen ve sonra kalkamayacağı işlere soyunanlar tüm bir toplumu ağır ağır felakete sürüklediği gibi doğmamış yetimin hakkına girmiştir. Bu durum ayıptan öte insanlık suçuna kadar giden bir süreci bizlere anlatmaktadır. Bizler hala daha (Mecazi) dervişin hırkasına inanır, sakalına hürmet eder ona mevkii göstermeye devam ediyoruz. Dervişin sahteliğine yanıp kolumuz kanadımız kırıldığında gerçekten hak eden insanlara karşı yüz çeviriyoruz. Kimseye güvenemiyoruz. Adam sendecilikle alay ederek, uzun vadeli işleri tukaka ediyoruz. Aslında bu halimiz en mükemmeliyetçi tavrımız ve en ideali beklemeye geçişimizi özetler. Özlemle adil bir önderin hayalini kuranlarımız hiçte az değildir.

Dünyanın içinde bulunduğu tüketim çağında siyaset, sermayenin kontrolünde ve devleti yönetenleri de belirleyen birinci kriter bütçedir. Hazinenin durumudur. Anlaşıldığı üzere parayı-kaynakları yönetebilenler iyi önder kabul ediliyor. İçinde bulunduğumuz çağda hazinede altın kalmayınca komşu devleti haraca bağlayayım düzeni yerine daha çok ekonomik aktörleri devreye sokarak üretim ve ticaret hacmi geliştirme uğraşında istihdam odaklı şirketlerin kurulumuna önem verilmektedir. Yabancı sermaye teşvikleri yapılmaktadır. İşi bilen, işletmeci olan ekonomist, uluslararası ilişkileri geliştirebilen, finansal kaynak yaratabilecek becerilere yatırım yapmış kimselerin önderliği önem kazanmaktadır. Önderlik meselesinden de öte sağlıklı yönetim kademelerinin kurulabilmesi için artık beşeri sermayenin doğru kullanımıyla birlikte uyumlu ekipleri bir araya getirebilerek “yaratıcı üretimi” gerçekleştirebilen önderler kabul görmeye başladı. Bunun önemi ilerleyen zamanlarda daha iyi anlaşılacak. Yerel yönetimlerin de gelecek için bahsinde bulunduğum özelliklerin getirilmesine yönelik çalışmaları yapılmalıyız ve yerel ekonomik kalkınma için zemin oluşturulmalıdır.

                                                      

Yazdır Paylaş
Diğer ÖZGÜR TERZİOĞLU Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek