Hacısı-hocası gaflete daldı;
Geride kalanlar geri mi kaldı?
Ne oldum delisi güruh türedi;
Farkında olmadan kendini saldı!
Gerçi, herkes görevlisi dîninin;
Lâkin en başlarda bizleriz, bilin!
Kötü örnekseniz, önden çekilin;
Şâir ilk kılıcı kendine çaldı!...
Herkes gibi olmak, olmak değildir!
Çağı yakalamak, bulmak değildir!
Hoyratça kahkaha, gülmek değildir!
Neden edep gitti, hayâ azaldı?!...
Şirinlik artınca kalır mı vakar?
Ağırlık gidince artık kim takar?
Bu gidiş seni de beni de yakar;
Ayıkalım dostlar, vakit daraldı!...
Hey aziz kardeşler, ne oldu bize?
Dünyâ cennetleşti, çıktık mı düze?
Makamlar-mevkîler sanma ki vize!
Sorumluluk, bil ki daha çoğaldı!...
Giyimler-kuşamlar; ne bu fantezi?
İsraflar-masraflar; lüksün en dozu!
Her şeyin zengini, görgünün azı;
Maddeler yükseldi, mânâ azaldı!...
Para geldi, samimiyet kayb’oldu
Eskileri, anmak dahî ayb’oldu!
Yerlerde bereket, gökte ay boldu;
Yalancı ışıklar mehtâbı çaldı!...
Hassâsiyet derler; yok nişânesi
Zamana uymanın çok bahânesi
Dâvânın, ülkünün sırf terânesi
Dönerli koltuklar hızdan bunaldı!...
Birden makam-mevkî bozuyor böyle
Sonradan görmeyse, azıyor böyle
Şeytan gıdıklıyor, sızıyor böyle;
Özler bozulunca, gözler karaldı!...
Nûrânî, senin de işin ver-yansın!
Nefistir, tatlıya nasıl dayansın?!
Ne şiş yansın bırak, ne kebap yansın
Sana ne, her kim; ne aldıysa aldı?!...
Senden mi sorulur cürmü, vebâli?
Kalemin diken mi; nedir bu hâli?
Hep hicv’etme, Molla Kâsım misâli
Hazır da giderse, elde ne kaldı?!...
Ne zaman oturur işler rayına?
Kaliten de olsun, bakma sayına
Dikkât gerek, hem oka, hem yayına;
Düşman sel gibiydi, daha çoğaldı!...
Şâirin dediği, dalma gaflete;
Uyanık ol, her yan eşkiyâ, çete
Düşürmek isterler seni zillete
Hepsi de gemleri azıya aldı!...
Refah, eylemekte rahata yatkın
Uyku yok; kılmadan batıyı batkın!
Senin de dâvâya olsun bir katkın
Şafak söktü işte, ufuk ağaldı!...
Sevgili kardeşler; haydi eyvâllâh
Tetikte olalım, dâimâ âgâh;
Hep birlik koşalım; hayy-âlel’felâh
Ezanlar, tekbirler coştu, çağaldı!...