Tam da, aklıma düşüp Remzi Hoca ne âlemde acabâ dediğim günlerde, efsâne müdürümüzün ölüm haberi düştü medyaya. Uzun süre yazarlık yaptığı gazetemizde de geniş bir şekilde yer aldı haber. Murat Bey başta olmak üzere tüm Hürfikir Âilesi’ ne kadirşinâslıkları ve duyarlılıklarından dolayı, gerek bir meslektaş, gerekse (kısmen, kıyısından-köşesinden de olsa) bir Kepirli olarak teşekkür ediyorum.
Bunu deyişimde bile onun yakınlığının etkisi olmalı. Oraya hâriçten derse gitmiş olsam da, Remzi Bey’in sağladığı imkân ve atmosferle berâber, yatılı okul olması hasebiyle gece-gündüz görev ve nöbetleriyle zamanlarımın çoğunun orada geçmesiyle Kepir bizim için sıcak bir yuva niteliği arz ediyordu. Biz gurbetteyiz, talebeler de öyleydi. Okulun imkânları, sosyâl, kültürel, sportif faaliyetleri de çoktu. Her sınıf kendine has gece programları hazırlıyordu. Görevde ilk yılların heyecanını yaşayan bizler için oldukça şenlikli bir yerdi burası.
KEPİR'İN BU YANI, TEPE'NİN ÖTESİ!...
Haberi okuyunca ister istemez hâtıralar geldi yâda. Daha önceki Lüleburgaz’a dâir yazdıklarıma baktım. Gazetemizde yer alanlar yetti. Ajanda ve defterlere mürâcaata gerek kalmadı. Sizlerin de arzu ettiğinizde internetten girip okuyabileceğiniz, 2014 Şubatının 12’si ve 19’unda KEPİRTEPE, SEN DE Mİ? ve LÜLEBURGAZ GÜNLERİ, KEPİRTEPE GÜLLERİ… başlıklı iki yazı kaleme almışız. Bunları yeni baştan okuyunca baktım ki, iki yazıya da Remzi Bey’in rûhu sinmiş ve de mısrâlara da kişilik kodları yansımış sanki:
KEPİR-NÂME
Kepir deyip geçmeyin
Var hep teyakkuz hâli
Emir, komuta, nöbet;
Sanki kışla misâli…
Müdürü Remzi Bey’dir
Tek başına konseydir
Bilinmez nasıl şeydir;
Hiç tükenmez mecâli…
Her köşede, her yeizirde
Hiç durmaz, hep seferde
Devâ olayım derde
Derken bıkar ahâli!
Kendisi belki burda;
Belki ne? İşte şurda!
Kaçar mı iş olur da?
Bu bapta yok ihmâli!
Hem sempatik, hem ciddî
Memnun olmalı ceddi
Kimsenin değil haddi
Ters düşmek ihtimâli…
Branşı Edebiyât
Geçip gidiyor hayat
Biraz da mâneviyât
Umuyoruz kemâli!
Zeynel’Âbidin başta
Yusuf Sever revaçta
Lütfü Bahar miraçta
Okuyorlar meâli…
Nûrî, şâir öğretmen
Onu fazla söyletmen
Gurbetlerde inletmen
Yoktur burda ıyâli…
Kudret Bey’im kudretli
Yaşar Yüceşen dertli
Kahraman Bey ücretli
Şehirden intikâli…
Selim Bey’i sorsalar
Bana göre yorsalar
Totolarla sarsalar
Budur onun hayâli!
Mikrofonda hep Recep
Yine ne söyler acep?
Biraz arz, biraz talep
Özetliyor ahvâli!...
Soğuk, sıcak; çâre yok
Konuşacak; çâre yok
“Yaz geldi!” emâre yok
Bilmek mi istikbâli?!
Hepiniz beklemeyin
Niye yoğuz, demeyin
Kepir’de yeni, deyin
Budur sözün hisâli…
Öğrenciler canımız
Cıvıltı her yanımız
İlmimiz irfânımız
Onların arzuhâli…
Yarış değil, karnaval
Sınıflar; bir bir faal
Son ay, her akşam masal
Şenletirler leyâli…
Hepsi birer emânet
Etmemeli ihânet
Şudur bizdeki niyet;
Şerrin hayra visâli…
Üstü, altı var yerin
Sorgu-suâl çok derin
Bilmeli ki Kepir’in
Üstümüzde vebâli!... (Mayıs 1984)
Yaklaşık 40 yıl öncesinden, 80’li yıllardan söz ediyoruz. Bunlar şimdi pek bir anlam ifâde etmeyebilir. Ancak, dile kolay; Kepirtepe Öğretmen Lisesi’nde 1963-1993 yıllarında tam 30 yıl Edebiyat Öğretmeni ve bunun yarısı diyebileceğimiz 1978-1990 yıllarında Okul Müdürü olarak görev yapmış, orayla âdetâ etle tırnak olmuş bir değeri anlatmaya çalışıyoruz. Çoğu öğretmen ve personel olduğu gibi, bir külliye niteliği taşıyan bir bölge okulunun lojmanında kaldığı da düşünülünce müesseseyle ne kadar bütünlemiş olabileceğini tahayyül etmek gerekir.
BU MAZHARİYET, HERKESE NASÎP OLMAZ...
Bu arada Kepirtepe’nin sıradan bir okul olmadığını, Köy Enstitüsü olarak kurulan stratejik, yüzlerce dönüm gelir getiren arâziye sâhip bir çiftlik ve de işletme niteliğinde bir devâsâ müessese özelliği bulunduğunu unutmayalım. Onun başarısı, -şiirin bütününe yansıdığı gibi- burayı pederşâhî bir büyük âile havasında, tatlı-sert, babacanvârî bir keyfiyetle yönetmesiydi.
Tüm bunlardan ayrı olarak, 30 yılda kaç personel, kaç öğrenciye hitap ettiğini düşünelim. İmtihanla alınan bu öğrencilerin değil ülkeye, tüm dünyâya dağıldığını hesap edelim. Gerçekten geniş bir etki boyutu. Bu kadar çok insana hitap etmek ve olumlu tesiri, hayırlı katkıları bulunmak herkese nasip olacak bir mazhariyet değil.
Bildiğimiz kadarıyla, emekli olduktan sonra da özel sektörde bir sağlık kuruluşunda yıllarca idârecilik yaparak hizmetlerini sürdürdü. Ve en son geçen hafta başında vefat edip, Sokollu Mehmet Paşa Câmii’inde kılınan namazın ardından Evlâd-ı Fâtihan yurdu, vakıf toprağı, çok sevdiği, adı güzel Lüleburgaz’ın müşfik kucağına, Rahmet-i Rahmân’a tevdî edildi. Eşi Gönül Hanım Yengemiz, oğlu Barış Bey ve kızı Işık Hanımefendi, diğer tüm âile efrâdı, yakınları ve sevenlerine Yüce Mevlâdan sabr-ı cemîller niyâz ediyoruz.
KARADENİZ'DEN LÜLEBURGAZ'A...
Remzi YEŞİLYURT bir yazıya sığmaz. Kendisi yazdı mı bilmiyorum. Eğer yazsaydı okunmaya değer şeyler olurdu yazdıkları. Çünkü, Karadeniz’den Trakya’ya, asra yakın ömürde nerelerden nerelere geldi, neler yaşadı, eğitime ve ülkenin sosyo-kültürel gelişimine dâir gözlem ve tespitleri bağlamında çok orijinâllikler, istifâde edilecek farkındalıklar oluşur, tecrübeler yer alırdı çünkü o eserde.
Hür Fikir gazetemizde yazdıkları yazmış olabileceğinin bir işâreti olarak kabul edilebilir. Sonuçta kendisi de bir Edebiyat öğretmeni. Lâkin, millet olarak, özellikle kendi hayâtımızı yazmak konusunda haddinden fazla mütevâzıyız. Tesellîmiz şu ki, hocamızın en azından hâtıra olarak yazıları elimizde.
Ve en nihâyet, hâtıralarını yazdıysa da yazmadıysa da, Lüleburgaz’a ömrünü ve de gönlünü vermiş, iyi bir eğitimci, başarılı bir idâreci, karakterli bir insan ve de güvenilir bir dost, şen-şakrak ve de cevvâl bir Karadenizli olarak onun kitap çapında izler, dostluklar ve hâtıralarla gittiği, Lüleburgaz ve Kepir’in târih defterlerinde altı çizilecek cümlelerle yer almış olacağı, tüm yeryüzüne dağılmş talebelerinin onu hayırla yâd ettiği ve de gönüllerinde taht kurduğu muhakkak.
Biz de kendisinden râzıyız ve de kendisi için burada bir Yâsin okuduk. Rabbim kabul etsin. Cümle dostlar ve sevdiklerimizle berâber bizleri Âlemlere Rahmet Efendimiz (SAV) in komşuluğunda buluştursun inşâllâh…
Dedik ya bir yazıya sığmaz diye; gelecek yazıda buluşmak dileğiyle Ordu’dan cümleye sevgiler-saygılar wes’selâm…