10 Kasım 2018 cumartesi günü. Büyük Türk ATATÜRK’ün ölümünün 80’inci Yılı. Türkiye’yi yokluk ve zorluk içinde kurtaran, Türkiye’nin bağımsızlığını Cumhuriyet’i kurarak, ilan eden İlk Reisi Cumhurumuz MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ü sevgi, saygı minnet ve de şükranla anıyoruz.
Bu duygular içerisinde 10 kasım günü İstanbul caddesinden dükkanıma gelirken genç bay ve bayanların daire yaparak dizildiklerini, ATATÜRK’e bağlılığını sevgi ve saygısını gösteren andımızı hep beraber tüm içtenlikleri içerisinde söylemeleri beni de çok duygulandırdı.
Türküm, Doğruyum, Çalışkanım…
Yasam, Küçüklerimi korumak, Büyüklerimi saymak…
Yurdumu, Milletimi özümden çok sevmektir…
Ülküm, yükselmek ileri gitmektir.
Ey Büyük ATATÜRK;
açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne Mutlu Türküm diyene!
Bunları tek tek söyleyenleri, bay ve bayanları sevinerek ve de gurur duyarak canı gönülden alkışladım. O sevgili gençlerin ATATÜRK’e bağlılığını, Türküm diyerek gurur duyduklarını nasıl alkışlamam ki. Helal olsun. Tüm kalbimle hepsini teker teker tebrik edip, kutluyorum. Şimdi soruyorum. Peki kardeşim, o gençlere neden andımızı okudunuz diyen var mı? Yok. Ama tebrik eden alkışlayan çok. Neden her konuda olduğu gibi bu konuya da muhalefet yapıyorsunuz? İktidar’ı gereksiz yere tenkit ediyorsunuz. Biz bugünlere ATATÜRK sevgisi ile geldik. Küçüklerimizi sevdik. Büyüklerimize saygı da kusur etmedik. Çok çalışarak başarılı olduk. Muhalefet yapılan güzellikleri de dürüstçe söylemektir. Ne günlerden bugünlere geldiğimizi, sizi bilmem ama ben farkındayım. İsterseniz şöyle 40-50 sene öncesine gidin. Sonra yavaş yavaş bugünlere gelin. Nelerin nasıl değiştiğini görün,
Sevgi ve saygılarımla. Geçte olsa yazılması gereken bir yazı idi.