Zalimler ardından, yırtıp bağrını;
Ağıt yakanlara, hayret ki hayret!
Kirliler aşkına tertemiz yaşlar;
Dökenlere hayret; hayret ki hayret!
Belli edip safı, hiç utanmadan
Feryâdı sürdürür, hem usanmadan
Göz yumar yanlışlara, uyanmadan
Sinsi dikenlere; hayret ki hayret!
Yalakalığın yok dini-îmânı
Ahlâk değişiyor, çıkar zamanı
Çiğneyip ilkeyi, ilmi, irfânı
Boyun bükenlere; hayret ki hayret!
Derviş, sofu demez, çeker kenâre;
Ayartır kör şeytan, nefs-i emmâre
Kalmaz omurgadan eser, emâre
Soysuz kökenlere; hayret ki hayret!
Rızâ var mı zulme, rüşvete, gaspa?
Güçlüler kuvvetli, zayıflar hasta!
Haksızlar şen-şakrak, haklılar yasta!
Leşe çökenlere; hayret ki hayret!...
Edep, hayâ, şeref, nâmus, haysiyet
Dâvâ dediğin şey ister ciddiyet!
Lâzımken bunları tahkîme niyet;
Bir bir sökenlere; hayret ki hayret!...
Bizim arkadaşlar ne imiş meğer!
İbretlik manzara; görmeğe değer!
Fır döner, nerdeyse menfaat eğer;
Şaşı bakanlara; hayret ki hayret!
Tahsilin, kitabın olmaz etkisi
El öper, kimdeyse emir yetkisi
Yollarını çizer çıkar tutkusu
Çapraz sekenlere; hayret ki hayret!
Kaynaklara bakmaz, gerçeği duymaz
Yorumlar nefsânî, tefsire uymaz!
Kendinden gayrıyı akıllı saymaz!
Yanlış akanlara; hayret ki hayret!
Basîreti bağlı, perdeli gözü
Güçlüye yaslanmış, kupkuru tuzu!
Çakalın kurdudur, sanırsın kuzu!
Yoldan çıkanlara; hayret ki hayret!
Suyu bulandırıp seyrine dalan
Sevmediklerine iftirâ, yalan
Sonra ortalığa nifâkı salan;
Fitne sokanlara; hayret ki hayret!
Son bulsun Yâ Rabbi sûisti’mâller
Kafa karıştırmasın şer ihtimâller
Haramlar gitsin de gelsin helâller
Şüphe kokanlara; hayret ki hayret!...
Bir devran dönüyor, hayr’olsun sonu
“Rabbenâ, hep banâ!” arkası önü
Hep kendine yontan, her gördüğünü;
Cerre çekenlere; hayret ki hayret!
Nûrânî, bu böyle, nereye kadar?
Bu, nice bir tutum, nasıl bir karar?
Nedir bu; dâvâya verilen zarar?!...
Zakkum ekenlere; hayret ki hayret!
Ümitsizlik yoktur; elbet, âmennâ:
Ama, yetmemekte, yalnız temennâ!
İnşâllâh aşılır, bunlar zamanla;
Şevki yıkanlara; hayret ki hayret!...