Bir gün Manisa de şöyle bir hadise yaşanıyor. Bir ilkokulda öğretmen talebelerine Atatürk’le ilgili ders vermektedir. Önce anlatır “Atatürk arkadaşlarıyla çocukluğunda uzun eşek oynarken eğilme sırası kendine geldiğinde katiyen eğilmezmiş…” bu mealde uzun uzunnn Mustafa Kemal’in küçüklüğünü anlatır ve talebelerine “ne düşündüklerini” sorar. Her talebe bir şeyler yazarda bir tanesi şöyle yazar “OYUN BOZANLIK EDİYORMUŞ” öğretmen kağıdı eline alıp da yazıyı görünce bet beniz atar, korkar ne yapacağını şaşırır. Korku ve panik karışımı bir hal ile kağıt elinde doğru müdüre koşar. Bu defa panik ve korku müdürde de vardır, oda yine kağıdı eline alır korku ve panik içerisinde Vali’ye koşar. Vali de aynen korkuyla titrer, elinde kağıt üzerinde “oyun bozanlık ediyormuş” ibaresi yazılı bu söz Atatürk için bir hakaret içeriyor.
Şimdi Vali ne yapsın? Bir ilkokul talebesine ne ceza verilebilir ya da suçlu sınıf öğretmen mi, okul müdürü mü, il milli eğitim müdürü mü yoksa en büyük mülkiye amiri hepsinin başı vali midir? Ya da birkaç yaşındaki çocuk mu?
Hepsinin ödü kopuyor ve üniversiteden bir hocayı çağırıyor Vali Bey ondan bu çıkmazdan nasıl kurtulacağını soruyor. Gelen hoca profesör Mehmet Çelik’tir. Olayı dinliyor, gülüyor ve “yahu büyütmeyin kağıdı yırtın atın bu işte burada bitsin. Birkaç yaşındaki bir çocuğun sözleriyle nedir sizin bu haliniz” diyor ve olay kapanıyor.
Önce bütün okuyucularıma sorayım. Sizler çocuk olsanız, uzun eşek oynasanız, bir kişi sizin üzerinden atladıktan sonra sıra kendisine geldiğinde eğilmese, ne yaparsınız? Eğer düşündüğünüzü söyleyemiyorsanız, siz fikri hür, vicdanı hür birisi değilsiniz. Bana mı soruyorsunuz? Ben o çocuğu döverim. Yukarıdaki olayda adı geçen Manisalı ilkokul çocuğu okulun tek vicdanı hür talebesiymiş. Ayrıca Atatürk’ün çocukluğunda uzun eşek oyununda oyun bozanlık ettiği de kuyruklu bir yalandır. Atatürk’ü büyüteceğiz diye böyle abartılı yalanlar uydurup duruyorlar.
Şimdi okullar açıldı ya, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetişmek ne kadar önemlidir.
Keşke Türkiye’de her şey açık ve seçik olarak konuşabilseydi. Keşke vicdanları ve beyinleri esir alan ve de kör eden baskılar ve tabular olmasaydı. O zaman vicdanı hür, fikri hür nesiller yetişirdi. Saygılarımla