Türkiye, 2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından yoğun bir seçim dönemine girdi. Bu dönemde de “Hayatta olmaz” denilen şeyler yaşadı. Mevcut Cumhurbaşkanı 10 Ağustos 2014 yılında seçildikten sonra Türk Lirası özellikle Dolar, Euro ve Sterlin karşısında hızlı bir şekilde değer kaybetti.
Örtülü ödeneğin Cumhurbaşkanı’na da verilmesi, Cumhurbaşkanlığı’nın Çankaya’dan Saray’a taşınması ülkenin giderlerini iyice arttırdı. 2015 yılında hem 7 Haziran’da hem de 1 Kasım’da seçim oldu. 2016 yılında 15 Temmuz Darbe Girişimi oldu. 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen OHAL’in ardından TL değer kaybında yokuş aşağı boşa attı.
2017 yılında yapılan referandumla Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçildi. 2018 yılında da 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimini yeniden mevcut Cumhurbaşkanı kazanınca CHP karıştı. İktidar partisi 18 Ağustos’ta kurultay yapacak. Belki de Yerel Seçimleri Kasım 2018 de yapmak için kurultayı 18 Ağustos’a aldı. Ama yerel seçimler Kasım 2018 de olmasa bile Mart 2019’da kesin olacak.
Gündem bu kadar yoğun iken halk gerçek gündemden uzaklaştı. Ancak halkın gerçek gündemi seçim değil GEÇİM oldu. Elektrik ve Doğalgaz’a yapılan yüksel zamlar, başta ekmek olmak üzere gıda maddelerine yapılan zamlar vatandaşın belini iyice büktü. 17 Ağustos 2018 Cuma günü Bayram tatili başlayacak. 21 Ağustos’ta da 4 günlük Kurban Bayramı başlayacak. 30 Ağustos Zafer Bayramı, 1 Eylül Dünya Barış Günü derken 3 Eylül 2018 Pazartesi gününe kadar zaman tatil gibi geçecek.
İşte 3 Eylül 2018 Pazartesi gününden sonra vatandaş gerçek yaşam şartları ile yüz yüze kalacak. Yapılan zamlarla kemer sıktırılan halk bu kışı zor geçirecek. Bu nedenle artık halka kemer sık denilmemeli “Halk değil Devlet Kemer Sıkmalı”. Örneğin Cumhurbaşkanı 3 ayda 750 milyon olan örtülü ödeneği üç ayda 150 milyona düşürmeli, Saray’ın aylık sabit gideri 25 milyondan 5 milyona düşmeli, TBMM Başkanı 5 milyon liralık Zırhlı Mercedes yerine 500 bin TL’lik bir makam arabası kullanmalı. Şu an kuruluş amacından oldukça uzaklaşan ve sapık fetvalar vermekten başka bir şey yapmayan Diyanetin ödeneği de aklı başına gelinceye kadar dondurulmalı, sonra da mevcudun yarısına indirilmeli. Elde edilen tasarruflarla da devletin üretim yapacak, işsizliği düşürecek olan fabrikalar kurmalı.
Ancak ülkemiz bu şekilde bu kötü günlerden kurutulur. Bunlar yapılmazsa önce halk sonra devlet biz anlamadan batar. Kalın sağlıcakla….