33’üncü 23 Nisan Uluslararası Çocuk Şenliği başladı
Çatı yangını 3 saatte söndürüldü
Selami Tezcan’dan basın açıklaması
Kaymakam Yüce’den 23 Nisan mesajı
Bu yazı 27 Şubat 2018, Salı 09:29:15 tarihinde eklendi. 644 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

ABDÜLHAMİD VE DÜŞMANLARINDAN ALINACAK ÇOK DERS VAR -

ABDÜLHAMİD VE DÜŞMANLARINDAN ALINACAK ÇOK DERS VAR

 

Geçen hafta ikinci Abdülhamid’in yüzüncü ölüm yıl dönümüydü. Önceki yazımda bir miktar yazdım ama daha konuşulacak çok şey var. Önce şuradan başlayalım. Abdülhamid’in otuz üç yıllık saltanatı sırasında devletimizin hiç toprak kaybetmediği doğru değildir. Tahta geçtiği ilk günlerde çıkan “doksan üç harbi” denilen 1876-7 Türk-Rus harbinde yenildik ve hayli toprak kaybettik. Fakat bu savaştaki yenilgimizin ve de savaşın çıkmasının suçlusu sultan değildir. Değildir. Padişah bu savaşın çıkmaması için çok gayret sarf etmiştir. Fakat gerek sultanın henüz tahta yeni geçmiş olması, henüz kadrolarını tanıyamamış ve de kuramamış olması, birazda tecrübesizliği savaşı durduramamıştır. Bu savaşı içimizdeki Siyonist uşakları, masonlar özellikle de baş mason Mithat paşa çok istemiş, tıbbiye talebelerini sokaklara dökmüşler. Sultana rağmen mecliste savaş kararı almışlardır. 1876-77 namı değer doksan üç (Rumi takvime göre 1293 olacak) Türk, Rus savaştan önce o günün en iyi askerleri olan Osman ve Ahmet muhtar (bu savata ikisi de gazi oldular) paşalar “savaşa hazır olmadığımızı, bir şekilde durdurulması gerektiğini” rapor etmişlerdir. Bilhassa Ahmet muhtar paşa Karadağ civarlarında askeri başarılarıyla bilinen değerli bir paşaydı. “savaşı önlemekle” ilgili rapora gelince Mithat paşa ve çevresi mecliste “Ahmet Muhtar paşa savaştan bıkmış” diye manalı ve imalı tenkitlerle onu korkaklıkla itham etmişlerdir. Savaş çıktığında ise Ahmet Muhtar paşayı hemen doğu cephesine göndermişler, muhtar paşa doğuya gittiğinde birde ne görsün, o bölgenin “arpa, buğday, çavdar” ne varsa hepsini Rus tüccarlar toplamış Ardahan’a yığmışlar trenlerle Rusya’ya nakletmek üzereymişler. Derhal el koymuş ama geriye nakletmek için zaman bulamadığından hepsini yaktırmıştır. Savaşa ne kadar hazırsızmışız anlayın. Savaş başlamış kış yaklaşmış paşa merkezden kışlık atlar, katırlar ve askerin yiyecekleri için kırk bin lira para istiyor. Bu isteyebileceği en azıdır. Gelen para yirmi bin liradır. Sıkıntılar içerisinde olmasına rağmen Rusları defalarca yeniyor. Sonunda Erzurum’a kadar çekilmek mecburiyetinde kalıyor. Meşhur aziziye baskını, nene hatunun kahramanlığı o savaşın bölümleridir. Uzatmayalım. Batıda Plevne’de düşüp düşman İstanbul önlerine dayanınca A. Muhtar Paşa İstanbul’un savunması için batıya çağırılıyor. Her neyse bu savaşı kaybediyoruz. Padişah olaylardan çok ders çıkarıyor. Savaş kararı alan meclisi fes ediyor. Mithat paşaları sürgüne gönderiyor. En önemlisi de gizli bir hazinede altın toplamaya başlıyor. “yine öyle bir savaş olursa hazır olsun diye” fakat başta Yahudi Emenuel karasu olmak üzere Yıldız Sarayının bahçesindeki havuzun altında sakladığı hazineyi buluyorlar ve 31 Mart darbesi esnasında yağmalıyorlar. Bütün darbeciler alçak hain birer köpektir ya. Alçaklığın en büyüğünü de Abdül Hamid’e yapıyorlar. Saygılarımla.

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek