Tır devrildi, köylü kurtardı
Vali Birol Ekici, şehit ailelerini ziyaret etti
Bugün su kesintisi olacak
HEM’de kursiyerler belgelerini aldı
Bu yazı 15 Aralık 2017, Cuma 09:25:22 tarihinde eklendi. 1233 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

BÜYÜK ŞİRKETLERİ VE GÜÇLÜ EKONOMİSİYLE GÜNEY KORE -

BÜYÜK ŞİRKETLERİ VE GÜÇLÜ EKONOMİSİYLE GÜNEY KORE

Kuzey Kore’den bahsetmiyorum. Güney Kore’den bahsediyorum. Güney Kore güçlü ekonomisiyle ve de büyük büyük şirketleriyle güçlü bir ekonomiye sahip bir ülke oldu. Mesela benim aklıma geliveren “KIA, Hunday, Samsunk” gibi firmalar Güney Kore şirketleridir. Yine bildiğim kadarıyla Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve yeni yapılmakta olan Çanakkale Boğaz 18 Mart Köprüsü’nde de ortaklıkları var. Daha bilmediğimde şirket ve yatırımları ülkemizde de dünyanın çok yerinde de faaliyet yürütmekteler. Yine bildiğim kadarıyla fert başına geliri de bizim iki katımızdan fazladır.

Güney Kore bizim dünyadaki ender dostlarımızdan biridir. 1952 yıllarındaki komünist işgal girişiminde askerlerimizin oralara gidip kahramanlıklar göstermesi ve şehitler vermiş olmamız Kore halkının günlünde bize karşı çok sevgi bırakmıştır.

Peki, 1950’lerde bunca yıkım yaşamış olan bir ülke nasıl bu kadar zenginleşti? Ya da biz neden fakir kaldık? Dünyadaki zengin dediğimiz ülkeler üç yoldan birisiyle bu seviyelere ulaşmışlardır. Yani zengin olmanın üç yolu vardır. Birincisi ABD usulüdür. ABD zenginliğe esir işçiler sayesinde sahip oldu. Şöyle ki Afrika’dan zorla esir ettikleri zencileri aç, susuz, bedava uçsuz bucaksız çiftliklerde çalıştırdılar, kapital biriktirdiler büyük yatırımlar yaptılar ve zengin oldular. ABD’nin o muhteşem zenginliklerinin temellerinde zencilerin alın teri ve hakları vardır. Ana sebep budur. Başka sebepler teferruattır. İkinci zengin grup ise sömürgecilerdir. Onlarda İngiltere, Fransa, Hollanda gibi ülkelerdir. Bunlar Asya’nın birçok ülkesini Güney Amerika ve Afrika’nın tamamını adeta soymuşlar, eşkıyalık yapmışlar ve zengin olmuşlardır. Yani bunların zenginliği haydutluk ve hırsızlık” zenginliğidir. Ha, başka sebeplerde varsa da ana sebep eşkıyalıktır. Üçüncü grup zenginler ise “üretim ve çalışmak zenginliğidir” “Almanya, Japonya ve de Güney Kore” bu sınıfa girer. Bundan kırk sene kadar önceleri Güney Koreliler Ortadoğu ülkelerinde ihaleler alırlardı da bu ihaleleri üstlenen Kore şirketlerinde işçi olarak askerleri çalışırdı. Nasıl çalışırlardı, gönüllülük usulüyle miydi? Maaş alıyorlar mıydı? Yoksa maaşlarının bir kısmını veya tamamını devlet mi alıyordu, bilmiyorum. Bildiğim şudur, bizim askerlerimiz yaprak, izmarit toplar, darbeler yaparken, Güney Kore askerleri ülkelerinin ekonomisine katkı için Suudi Arabistan çöllerinde ter döküyorlardı. Halbuki bu da bir savaş idi.

 

Güçlü ordular, güçlü savunma, ancak güçlü ekonomilerle mümkün olabiliyor. Bunu Güney Koreliler çok iyi anlamışlar ki 1950’lerde ülkelerinde taş taş üzerinde kalmamış iken şu anda dünyanın en zengin ülkelerinden birisi haline gelmişler. Başbakanımız geçen hafta Güney Kore’deydi. Oradaki sıcak karşılamaları izledik. Ve de bunları düşündük. Kore’den alacağımız çok ders vardır. Öbür tarafta ise Kuzey Kore var. Pardon “Demokratik Kore Cumhuriyeti” yani komünist Kore. Komünistlerin adı “Demokratik” oluyor. Aksini söyleyenlerin gözünü oyarlar. Orada kimseye “Diktatör” falanda diyemezsin. Demokratiktir onlar. Seçime falanda gerek olmaz. Komünist ya yeter. Güzel yaşantıya da ihtiyaç yok. Füze var ya. Saygılarımla.

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek