Söyleyin ey dostlar Allâh aşkına
Bunca yaşayanlar ölmeyecek mi?
Kapılmış giderken, dönüp şaşkına;
Ecel hevesleri bölmeyecek mi?
Hazların hızında, baylar-bayanlar;
Şu çılgın koşudan, bilmem ne anlar?
Aklı alıp, fikri çelen şeytanlar
Arkalardan kıs kıs gülmeyecek mi?
Zâlimler, hâinler, peşkeşçi beyler
Ormanca konuşur, hayvanca söyler
Bırakın büyüğü, en ufak şeyler
Zerreler mîzâna gelmeyecek mi?
Gâvurlar, İslâm’ı “katar” peşinde
Bizimkiler, eder-tutar peşinde
Deveyi hamutla yutar peşinde
Vicdan akılları çelmeyecek mi?
Asılda gayret var, ammâ velâkin
Fasıl dedikodu, hiç değil tekin
Sandık fısıldadı bunu nitekim
Kimse îtibâra almayacak mı?
Doğruluk var iken eğri gidenler
Görevini sûistimâl edenler
Dâvâ üzerinden çıkar güdenler
Kendini feryâda salmayacak mı?
Göz kırpmadan, ilkelere kıyanlar
Yanlışta ısrarla altı oyanlar
Bu yolda, ne kana; kine doyanlar
Cürmüyle baş başa kalmayacak mı?
Devrân deyip, sırlı iş çevirenler
Kapılar ardında çam devirenler
Gayr-i meşrû konseptlere girenler
Saçını-başını yolmayacak mı?
Halkını aldatıp göz boyayanlar
Makamı, rakama fırsat sayanlar
Sırata gelince, yükten kayanlar
Gayyâ çukuruna dolmayacak mı?
Umurlara gelmez; dertler, dramlar
Gitsin hep israflar, gelsin haramlar
Kendini dev sanan bu tip adamlar
Bir yaprak misâli solmayacak mı?
İyisi-kötüsü; çürüğü-hası
Yoksulu, garîbi; beyi, ağası
Tilkisi, çakalı; kurdu, kargası
Mahşer meydanına dalmayacak mı?
Allâh islâh etsin böylelerini
Başlarına çevirsin hîlelerini
Yıktılar milletin hayâllerini
Bunlar belâsını bulmayacak mı?
Elbette ki, müstesnâlar müstesnâ
Helâlden şaşmayan mertler istisnâ
Halel getiren’çün, Hak dâvâsına:
Dîvan-ı ibret, kurulmayacak mı?
Değil bölge, dünyâ bize bakıyor
Ümmetin feryâdı yürek yakıyor
Beyinsizler morâlleri yıkıyor
Bunlara hesap, sorulmayacak mı?
Söylemler çok güzel, var gibi ümit
Lâkin bu adamlar herkesten yiğit(!)
Hepsi de bitirim, hepsi de elit(!)
Bu defâ görev verilmeyecek mi?
İnanmak zor buna doğrusu dostlar
Metal yorgunluk yok, oldukça mestler
Hepsi başarılı, girdiği testler;
Bunlar karnede görülmeyecek mi?
İnşâllâh devletle millet elele
Verince emekler gitmez hiç sele
Lâkin kapılanlar şeytânî yele
Kendi ağlarıyla örülmeyecek mi?
Allâhım, yardım et, Sen bu millete
Fırsat verme bünyedeki illete
Ki, zevâl gelmesin yurda, devlete
Habis urlar tard, edilmeyecek mi?
Dikkât gerek; sana, bana, her kese
Adâlet dengedir; alsak merkeze
Bize göre değil; her mal, her kese
Kabir, her varları silmeyecek mi?
Peki ya, öyleyse; ne bu nâneler?
Lüks’ile, isrâfla, viran hâneler!
Bir yalancı cennet mâlikâneler
Nefisler hiç bıkıp, yılmayacak mı?
Nûrânî, genişten konuşmak kolay
Ellerin ki midir; sence hep olay?
Sû-i zan eyleme, etme hiç alay
Seni de Azrâil almayacak mı?...
Hayât bir filimdir, bozuk sahneler
Her şeye karışma; el ne yerse yer!
Boşluk diye savurduğun nağmeler
Büyük Mahkeme’de çalmayacak mı?
Bil öyleyse, susmasını tez elden
Bunlar yeni değil, gelir ezelden
Çirkinleri bırak, bahs’et güzelden
Hem, bâtılı tasvir olmayacak mı?
Tamam, peki dostlar; hadi eyvâllâh
Bağı hınzırlardan kurtarsın Allâh
Kemirgen kurtları etmeli yallâh!
YâRabbi, çileler dolmayacak mı?!...