HEM’den 23 Nisan Futbol Turnuvası
Kırklareli Valisi Ekici, turizmcilerle bir araya geldi
AK Parti’den Ümmüşoğlu ailesine taziye ziyareti
TEMA 12.Ekolojik Okul; Hayal Kreş ve Gündüz Bakım Evi oldu
Bu yazı 05 Eylül 2017, Salı 09:31:57 tarihinde eklendi. 652 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Hem Vallah, Hem Billah, Dinimin Düşmanları Vatanımın da Milletimin de Düşmanlarıdırlar -

Hem Vallah, Hem Billah, Dinimin Düşmanları Vatanımın da Milletimin de Düşmanlarıdırlar

Bayramları çok severim ama Kurban Bayramını ise daha çok seviyorum. Biranda top yekin milletimizin hayatı değişiveriyor. Şehirler boşalıyor, müminler oraya, buraya, sılaya koşuyor. Büyüklerini arıyor, birbirlerini soruyor. Velhasıl bayramı iliklerimize kadar yaşıyoruz. “İşte Millet Böyle Olunur.” Bir vatan düşünün, yani Türkiye coğrafyasını gözünüzün önüne getiriniz. Enez’den Arpaca’ya, Hakkari’den Kırklareli’ne kadar, Sinop’tan Mersin’e kadar aynı duaları edip kurbanımızı kesip aynı inanç ve heyecanla fakirlere dağıtabiliyorsak “Biz Bir Milletiz” demektir. “İnançta, Tasada ve Sevinçte Birlik” Bunu sağlayabilen bizim dinimizden başka neyimiz var? İşte onun için yürekten inanarak söylüyorum. “Hem vallahi, hem billahi, hem de tallahi kim benim dinime düşmansa aynı zamanda vatanıma ve milletime de düşmandır.” Çünkü bizim birliğimizi sağlayan en büyük güç dinimiz ve dinimizden gelen törelerimiz, bayramlarımız, Ezanlarımız, Camilerimizdir. Düşünebiliyor musunuz, bayram sabahı bütün bir millet Camilerde buluştu. Cami içerileri almadı dışarıları da doldu. İnsanlarımızın rengi, dili, şivesi, memleketi, düşüncesi, siyasi partisi, maddi durumu, makam ve mevkii sorulmadan saflarda durulup kıbleye dönüldü. İmanın tekbiriyle eller kaldırıldı. Secdeye gidildi. Tekirdağlı ne yaptıysa Muşluda, Erzurumluda, Şırnaklıda aynı şeyi yaptı, aynı şeyi düşündü. Bunu anlayamayanlara ben ne diyeyim? İşte bu büyük bağı gören ve bilen düşmanlarımız asırlardır dinimize ve imanımıza saldırıyorlar.

Hani bazen soytarılar çıkar “Din afyondur, din gericiliktir, çağ dışılıktır.” Falan derler ya, işte onları söylüyoruz. Vallahide billahi de onlar bu vatanında, bu milletinde düşmanıdırlar. Yüzlerine bu dediklerimi haykırsan kuyruğuna basılmış gibi çığlık atarlar. Ne yani doğru söylemiyor muyum?

Bakın şu ülkenin tarihine onlar gibi bir tane şehit ve ya gazi var mı? En son savaşımız 15 Temmuz 2016 zaferimize bakın, bu soytarılardan bir tane şehit ve ya gazi var mı? Eğer olsaydı Kılıçtaroğlu 450kilometrelik yürüyüşüne de mutlaka bir tanesini yanına alırdı.

Bu sene milli bayramlarımızla kurban bayramımız birbirine karıştı. 30 Ağustos Zafer Bayramımız Yunan ordusunu kesin yenilgiye uğrattığımız bir savaştır. Meclis başkanı sıfatıyla bu savaşta Mustafa Kemal Başkomutandı. Genel Kurmay Başkanlığı sıfatıyla Fevzi Çakmak idare etmiştir. Büyük Taarruzunda bütün planlarını yine Fevzi Çakmak hazırlamıştır. Bu sebepten de Fevzi Çakmak Mareşal olmuştur. Mustafa Kemal’in Mareşallığı savaş meydanlarında alınmış bir unvan değil, meclis tarafından verilmiş bir şeref payesidir.

 

26 Ağustos Malazgirt zaferinin yıldönümüydü. Bu sene ilk defa Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla çok görkemli bir şekilde kutlandı. Malazgirt savaşı dünya tarihine de, bizim tarihimize de en çok tesir eden savaşlardan birisidir. Bu gün bu topraklarda yaşıyorsak Malazgirt Zaferine borçluyuz. Çünkü Malazgirt Zaferiyle Anadolu atalarımıza açıldı, vatan oldu. Sonradan buralara kadar gelmişiz, hatta daha da durmayıp Avrupa ortalarına kadar gitmişiz. Eğer Boşnaklar, Pomaklar, Arnavutlar bugün Müslümansalar hepside Malazgirt Zaferine ve Sultan Alparslan’a ve de orada savaşan şehit ve gazilere borçludurlar. Bekir Coşkun gibi manyakların dediği gibi bizim tarihimiz 1919’da başlamaz. Bizim tarihimiz on bin yıllarla başlar. Zaten bir milletin tarihi ne kadar eskiye giderse o millet o kadar güçlü ve de köklüdür. Yahudiler yedi bin bilmem kaçıncı yıllarını kutlarlar. Biz neden bizim için bu kadar önemli olan 1071 Malazgirt Zaferini kutlamayalım? Hatta onun kadar tarihimizde kıymetli ve önemli olan “Dandanakan” zaferini de anmalıyız. Oda 1040 yılında olmuştu. Velhasıl bayramlarımızı doya doya yaşayacağız. Zaferlerimizi heyecanla kutlayacağız. Şehit ve gazilerimizi minnetle anacağız. Böylece kökü mazide yükselen bir millet olacağız. Saygılarımla

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek