Murat Mahir Altan; “SAHTE GÜLÜŞLER DEĞİL, SAMİMİYET KAZANACAK”
Trakya'da sandık kurulu başkanlarına eğitim verildi
Seçim günü alkol yasak, eğlence mekânları kapalı
Ahmet Etem Oruç; “Çocuk bakım ve kreş projesi hemen uygulanacak”
Bu yazı 15 Ağustos 2017, Salı 09:41:47 tarihinde eklendi. 797 kez okundu.
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

ESKİŞEHİR’İN KARANLIK REİSİNİ DEVLET İYİ KORUMALI -

ESKİŞEHİR’İN KARANLIK REİSİNİ DEVLET İYİ KORUMALI

Eskişehir’in belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen’i tanır mısınız? Herhalde tanıyan vardır da bende biraz tanırım kendisini, hemde belki de şu tanıyanların bilmediği kısmıda.                                                                                 Sizde tanımak ister misiniz? Anlatıyorum.

1660 27 Mayıs günüdür. Demokrat parti iktidarına alçakça bir darbe yapılmıştır. Eskişehir sıkıyönetim komutanı Tuğgeneral Bedri Kireçtepe’dir. O gün akşama kadar belediye hoparlöründen şu yayını yaptırmaktadır. “Dikkat dikkat. Silahlı kuvvetler yönetime el koymuştur. Adnan Menderes ve arkadaşları 12 uçak dolusu altın, para ve mücevheratla yurt dışına kaçarlarken yakalanmışlardır.” Bedri Kireçtepe alçağı bu yayını yaptırırken bu alçakça, namussuzca ve şerefsizce bir iftiraya ilgisiz kalmayan bir kişi daha vardı. O da genç bir gazeteci olan Yılmaz Büykerşen. O da hemen matbaasının başına geçti. Bu alçakça, namussuzca iftirayı bildiri haline getirdi, matbaasında bastırıp şehirde dağıtmaya başladı. Bu iddia bir yalandı, alçakça şerefsizce, namussuzca uydurulmuş bir iftiraydı. Peki, bu iddanın bir yalan, iftira olduğunu Yılmaz Büyükerşen bilmiyor muydu? Onu bilemem ama bildiğim şu ki Büyük Erşen bu hadiseden yarım asır sonra bu iftirayı televizyonda itiraf etti. Şimdi ben soruyorum, “Şerefli bir insanın tarzı bu mu olmalıydı? Şerefli bir insan şerefsiz, alçakça, namussuzca uydurulan bir iftiraya alet olur mu?” Peki eğer o anda bunun bir iftira ve yalan olduunu bilmiyorduysa, sonradan mutlaka öğrenmiş  olması gerekir öyle değil mi?. Peki öğrendiğinde ne yapması gerekirdi? Şerefli bir insanın yapması gereken hareket ne olmalıydı? Bence şu olmalıydı. Bir televizyona çıkarak ve gazetesinde yazarak, o gün dağıttığından daha çok bildiri bastırarak, “Bir yalana, bir iftiraya inanıp şerefsizce bir eylem yaptığını” anlatmalı, bütün Türk milletinden ve özellikle de Menderes ve arkadaşlarının ailelerinden özür dilemeliydi. O ne yaptı? Yarım asırdan fazla bir zaman geçtikten sonra itirafta bulunuyor. Böyle bir adamın suratına tükürülmez mi? Dünyanın en büyük şerefsizliği, şereflibir insana şerefsizce iftira atmaktır. Menderes ve arkadaşları bunlardan yüz bin adet daha şerefli ve dürüst insanlardı. Adamı astınız, her türlü işkenceyi yaptınız (Yassıada) gardiyanının ağzından duydum. (Yıkamak için soyunduğunda vücudunda sigara söndürülmeyen yeri yoktu diyordu.) Bir söz vardır “Yiğiti öldür hakkını yeme” denir. Menderes ve arkadaşlarını öldüren ve işkence eden bin beteri iftiralarında itibarsızlaştırmak istediler. Şimdi de tayyip erdoğana yaptıkları gibi.

 

Geçenlerde bu Büyükerşen’e birisi kurusıkı tabanca çekmiş. Ama ne gürütü koptu. Gözcü gazetesinden de Y. Özdil bir güzelleme yazmış çok çalışkan bir başkanmış. Zaten bunların piresi deve olur. Devletten beklediğimiz bu gibi doksanlık fosilleri iyi korusun yoksa gençliğinden istifade eden fosil yakıcılar nasıl olsa ölümü yaklaştı diye ölüsünü de istismar edebilirler. Nasıl Kılıçdaroğlu’nu binlerce polisle korudularsa bunu da korusunlar.

Yazdır Paylaş
Diğer Yazıları
hurfikir.com.tr’da yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Hürfikir Gazetesi sorumlu tutulamaz.
Tasarım by Webdestek