Kapıp koy vermesen kendini böyle
Edebe, erkâna uysan ne olur!...
Girmesen kılıksız kıyâfetlere;
Zarâfetten bizi baysan ne olur!
Sokaklarda derli-toplu yürüsen
Açığını örtsen, başı bürüsen
Örfü önemseyip haddi korusan
Hakkın hatırını saysan ne olur!...
Erkeği-kadını, kızı-kızanı
Hiç fark etmez; okuyanı-yazanı
Hayat savuruyor yolda azanı
Gözler kararmadan, aysan ne olur!
Nezâket ahlâkın, düstûrun olsa
Seni gören sefil, bir şekil alsa
Zihinlerde nezih imajın kalsa
Tebessümü yüze yaysan ne olur!
Bayağılaşmasan muhabbetlerde
Dilinin yüzünden düşmesen derde
Özünde ar olsa, sözünde perde
Hayâ libasını giysen ne olur!...
Nedir böyle; dedi-kodu, siyâset
Hemen hörelenmek, hemen hamâset
Nerde akıl-izan, nerde adâlet?
Nefsi tutup, hıncı eysen ne olur?
Ayırıp da; zengin, fakir demesen
Ağzını küfürle zehirlemesen
Selâmı sabâhı esirgemesen
Edânı vakarla yu(y)san ne olur!
Topraktan gelmişiz, varış toprağa
Niye aldanırız dala, yaprağa?
Değer mi dağ gibi günâh yığmağa?
Nedâmet duyup da caysan ne olur!
Çelik-çocuk, mal-mülk-hâşâ- putumuz olmuş!
Denizler yat, gökler katımız olmuş
Din-îman, truva atımız olmuş!
Şâibesiz-şeksiz, doysan ne olur!...
Huzur’dan habersiz, huzur peşinde
Varlığın gurûru hoplar döşünde
Helâl titizliği olmaz aşında
Haramdan vazgeçip, poysan ne olur!
Bilsen milletini, milliyetini
Cinsini, hem de cibilliyetini
Tertemiz kurarak hep niyetini
Şeytana postalar koysan ne olur!
Kulluğun bilip de, kul gibi olsan
Aradığın yolu Kitap’ta bulsan
Namazı gözleyip istimde kalsan
Beş vakit çağrıyı duysan ne olur?
Nûrânî kısaca, der ki; be kardeş
Güzelim ömürler geçmesin serkeş
Sıratı kolay geç, cennete yerleş
Hep Rabb’in emrine uysan ne olur?...