Artık Referandum hattına girdik. 16 Nisan’da Referandum var. EVET’mi çıkar ? HAYIR mı çıkar ? belki ikisi de çıkmaz.
Neden mi ? Sokaktaki vatandaşın ve esnafın iddiası; “ Cumhurbaşkanı bakar EVET yüksekse referandumu yapar. Ama HAYIR yüksekse savaş halindeyiz deyip Referandum’u iptal edebilir” Bu da düşüncelerin arasında. Ne olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Ancak burada en büyük sorun EVET veya HAYIR çıkmasından öte tahammülsüzlük. Bu iş yapılırken Devlet EVET’i de HAYIR’ı da bize bir seçenek olarak sunuyor. Çünkü 15 Temmuz’dan sonra nöbeti tutulan Demokrasi’nin içinde EVET demekte HAYIR demekte bir hak.
Ancak görünen o ki HAYIR diyenler EVET diyenlere “Yanlış ama senin tercihin. Tercihine saygı duyuyorum” derken EVET diyenler HAYIR diyenlere “Terörist, vatan haini FETOCU” diyor. Bu EVET çiler daha sistem değişmeden bunu yaparsa sistem değiştikten sonra ne yapar artık tahmin bile edemiyoruz.
Bu nedenle bu ülke de esas sorun EVET’i savunanların sürekli sadece kendi düşüncelerinin doğru olduğuna inanmalarıdır. Karşı tarafı kendi inandıkları inanca, düşünceye ve yaşam biçimine davet ederken aşırıya kaçmalarıdır. Kendilerinin sadece davet etme görevi varken, inandıkları değerin işini yapmaya kalkıp cezalandırma istemine girişmeleridir.
Bu nedenle biz diyoruz ki cezalandırma insanın işi değildir. YARATAN’ın işidir. Sen kendini YARATAN’ın yerine koyarsan kendi inandığın değerlere de ortak koşmuş olursun. Zaten EVET diyenler kendinden olmayanlara hoşgörülü davransaydı, bu Referandum’a gerek bile kalmayacaktı.
EVET diyenler kendinden olmayanlara mevcut sistemde daha kötü davranamadığı için sistemi değiştirmek istiyor.
Bizler insanı ve her canlıyı yani yaratılanı YARATAN’dan ötürü sevenler, iyiliği seviyoruz ama kötülüğe HAYIR diyoruz.